Paylaş
Hemen arkalarında salonun girişinden onları izliyorum.
Beşi de smokinler içinde, beşi de janti, beşi de bıçkın birer delikanlı gibi...
Kırmızı halıda yan yana durmuş poz veriyorlar.
Cannes Film Festivali’ni basan Türk erkekler çetesi bu.
Sağda solda dizilmiş sinema seyircileri ‘bizimkileri’ çılgın gibi alkışlıyor, peş peşe fotoğraflarını çekiyorlar.
Heyecanlanmamak, gurur duymamak mümkün değil.
Benim kapının girişinde durmam yasak ama elimde hem balkon hem salon davetiyesi olduğu için iki arada gidiyormuşum gibi yapıp bu gurur tablosunu çıplak gözle görmek istiyorum.
Görevliler biraz daha mırın kırın edince, “He is my brother” diyorum Yılmaz’ı göstererek.
Bu kez ses çıkarmıyorlar, kapıdan girene dek onları izliyorum.
Bizim erkek çetesinin salona girmesiyle de herkes ayağa kalktı, büyük bir alkış koptu...
Ve film başladı...
2 saat 30 dakika...
Salon tıklım tıklım dolu, yüzde 90’ı yabancı seyirciler.
Kesintisiz yayınlandı film, 2,5 saat boyunca yerinden kalkan olmadı.
Filmin bitmesiyle de seyirci bir kez daha ayağa fırlayıp çılgınca alkışlamaya başladı.
Başta Nuri Bilge Ceylan olmak üzere tüm ekibi... Bizim erkek çetesi biraz poz verdikten, seyirciyi alkışladıktan sonra tüm jantilikleriyle geldikleri gibi gittiler.
Salonda bizi gurur içinde bırakarak...
Cannes nedir...
- Az homeless, bolca zenginliktir...
- Smokindir, tuvalettir...
- Bakımlı erkek, bolca güzel kadın demektir...
- Al Nişantaşı’nı koy Antalya’ya al sana Cannes...
- Üst üste yatılan plajdır...
- Deniz değil, lüks tekne manzarası seyredilen yerdir...
- Gündüz uyunan, gece coşulan sahillerdir...
Sinemanın Botticelli’si...
Ben Nuri Bilge Ceylan’a çağımızın büyük bir ressamı olarak bakıyorum... Her filminde muhteşem tablolar yapıyor bize... Cannes’da yarışan “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde de aynısını yapmış işte...
Al filmin her planını tablo yap duvarına as.
O kadar etkileyici fotoğraflar var filmde. İster sinemanın Picasso’su deyin, ister Botticelli’si...Usta bir ressamın fırça darbeleri gibi tablolar yapıp peş peşe ekliyor onları.
Bir yandan da küçük insanların hikayesini anlatıyor, detaylarda dolaşarak hayatı kendince yorumluyor... “Bir Zamanlar Anadolu’da” aynen böyle bir film.
Uzun mu, uzun... Ağır ilerliyor... Ama hep bir tat bırakarak. Domuz bağıyla işlenmiş bir cinayeti çözmeye çalışan komiser (Yılmaz Erdoğan), savcı (Taner Birsel) ve doktorun (Muhammed Uzuner) hikayesini anlatıyor film...
Bir-iki sahnede gözükenleri saymazsak tek bir kadın oyuncu yok filmde.
Erkekler arasında da başrol yok. Önce polisin hikayesi gibi başlıyor, sonra savcıya, en sonunda da doktora yöneliyor hikaye...
Oyuncuların performansı dört dörtlük...
Ben Taner Birsel’i zaten çok severim bu filmde oynadığı savcı herhalde kariyerinde zirvedir. Yılmaz Erdoğan’ı komiser Naci olarak mutlaka görmeniz lazım...
Konuşmadan oynayan katil rolündeki Fırat Tanış, doktor Muhammed Uzuner, oyuncuların hepsi çok iyiydi.
Filmin gösteriminden önce gündüz Nuri Bilge Ceylan’la, Cannes sahilinde oturup sohbet ettim.
Yabancı basın kuyruktaydı...
Peş peşe verdiği röportajlardan yorgun düşmüştü artık.
Aynı gün Le Monde’da, Variety’de hakkında yazılar çıkmıştı.
“Bir Zamanlar Anadolu’da” için, “Bu çok farklı bir film oldu, zamanla oturur yerine” dedi. Umarım Cannes’da dün gece ödülü kucaklayan da bu farklı film olmuştur.
Belçim heyecandan ölecekti
Belçim Bilgin filmin oyuncularından 10 dakika önce geldi, salona beraber girdik...O sırada fark ettim ki, heyecandan ölecek!
Haksız da sayılmaz; hem bir oyuncu olarak heyecanlı, hem de kocası dünya vitrinine çıkmış bir eş olarak...
“Çok heyecanlıyım, kalbim duracak gibi” diyerek bunu açıkça söyledi zaten.
Salonun beyazperdesine anında yansıtılan kocasının kırmızı halı görüntülerini dakikalar boyunca fotoğrafladı, görüntüledi.
Filmi de hemen Yılmaz’ın arkasındaki koltukta oturarak izledi. Sadece Belçim değil, Yılmaz ve diğer oyuncular da çok heyecanlıydılar.
Nuri Bilge’de, Cannes’da ödül kazanmış olmanın verdiği rahatlık vardı...
Oyuncular Cannes’ın kapanış filminde gördükleri ilgiden memnun, bizimle birlikte ilk kez izlediler “Bir Zamanlar Anadolu’da”yı.
Filmden sonra Yılmaz’la konuştum;
“Adam gerçek bir usta... Nuri Bilge’nin ustalık dönemi filmidir bu” dedi...
Paylaş