Erdoğan libero mu, santrfor mu?

Dün Viyana’da AB ve Latin Amerika liderleri arasında futbol maçı vardı.

Aynı gün reklamcı Erol Olçak’ın hazırladığı 500 bilboard Viyana sokaklarına asılmış.

Afişlerde Almanca "Yeni forvetiyle Avrupa takımı daha da güçlü" yazıyor.

Üzerine gazetelerin başlıkları da binince tam bir kafa karışıklığı oldu.

Erdoğan libero mu, forvet mi oynuyor?

Bazı gazeteler Erdoğan’ı santrfor, bazıları libero, bazıları da golcü olarak yazmış.

Hangisi doğru?

Bu sorunun yanıtı Hacı Hasdemir’in, Erdoğan’ın futbol hayatını anlattığı "Aman Babam Görmesin" adlı kitapta var.

72’de Erokspor, 1973-74’te Camialtı, 1974-80 arasında da İETT forması giyen Erdoğan, futbol yaşamına forvet olarak başlıyor, 1978 yılından sonra da libero mevkiine geçiyor.

Beckenbaur gibi 5 numarayı giydiği için de "Beckenbaur Tayyip" olarak anılıyor.

Her ne kadar uzun süre forvet oynasa da, kariyerini iyi bir defans oyuncusu olarak yapıyor.

Hatta Didi ve Kaleperoviç’in teknik direktörlük yaptığı yıllarda iki kez Fenerbahçe’ye transferi gündeme geliyor ancak babası izin vermediği için bu gerçekleşmiyor.

Reklamcı Erol Olçak, Viyana’ya asılan afişlerinde Erdoğan’a "Stürmer (forvet)" demeyi tercih ediyor.

Buna karşın Reuters ajansı, "İmam Beckenbaur" yakıştırması yaparak defans oynayacağını vurguluyor.

Erdoğan ise "Hedefim gol. Sonra yerimi Fatih Terim’e bırakacağım" diyerek iyice kafa karıştırıyor.

Malum Terim de Erdoğan da 5 numara giyerdi ve 5 numaraların da ilk hedefleri gol olmaz.

Gerçi forvet ya da defans fark etmez...

Ben en çok yıllarca "Aman babam görmesin" diyerek futbol oynayan, hakkında aynı isimle kitap yazılan Erdoğan’ın bu maçını rahmetli babasının da görmesini isterdim.

Yine kızar mıydı acaba?..

Çıplaklık ekonomisi

Geçen gün Fransız oyuncu Gerard Depardieu’nun çırılçıplak fotoğrafını gördüm.

Genç sevgilisiyle plajda yürüyordu.

Paparazzilere yakalanmış bir hali yoktu çünkü son derece rahattı.

Muhtemelen nudist bir plajdaydı.

Nudistler çıplaklığı savunuyor, "Teniniz kadar güzel bir elbiseyi hiçbir terzi dikemedi" diyorlar.

Tatil organizasyonlarını da birlikte yapıyorlar ve gittikleri yerde çoluk-çocuk anadan üryan dolaşıyorlar.

Nudistlerin turizm organizasyonları bugün dünyada çok ciddi bir sektör olmuş durumda.

Geçenlerde Avrupa’nın en önemli nudist turizm acentası el değiştirdi.

18 milyon pounda bir başka şirkete satıldı.

Türkiye nudistleri de Türkiye Nudistler ve Naturistler Grubu adı altında toplanıyor ve turizm organizasyonları yapıyorlar.

Türkiye’de resmi bir nudist plaj olmadığı için de mavi turu tercih ediyorlar.

Issız koylara çıkıp çırılçıplak sabah yürüyüşleri yapıyor, güneşleniyorlar, sigara ve alkol kullanmıyorlar.

Bu turlara hiçbir kadın ve erkek tek başına katılamıyor.

Mutlaka yanınızda bir partnerinizin olması lazım.

Türkiye’de de 2001’den bu yana nudist turizm organizasyonları yapılıyor.

Nudist bir turizm acentası 18 milyon pound para ediyorsa çıplaklığın yarattığı ekonomin ne boyutlara geldiğini hesap edin artık...

Zamansız ayrılık

İntizar söylüyor.Ihlamurlar Altında’nın dizi müziği.

Son albümüne de koymuş bu şarkıyı ki, alıp dinleyin.

"Kalbimi gömdüm toprağa

Ihlamurlar kan ağladı

Nasıl bir vedadır bu yar

Gözyaşın gözümden damladı"...

...diyor sözleri.

İntizar harika seslendirmiş, zamansız ayrılıklar gibi insanın içine dokunuyor...


Yok mu Dilşeker’e

yardımcı olacak biri?


Bu ülkenin bir ses sanatçısı bunları yaşıyorsa, sıradan insanların başına neler gelir düşünün artık.

14 aydır bir kabusun içinde Pınar Dilşeker.

Ayrıldığı eşi oğlunu göstermiyor kendisine.

Tehditler, şantajlar, saldırılar, alıkoymalar yasa dışı ne ararsanız var bu hikayenin içinde.

Ama ne savcılar, ne de güvenlik kuvvetleri bu dramı noktalayabiliyor.

Dün sabah gözyaşları içinde aradı beni.

Ayrıldığı eşi çocuğunu alarak bu kez de Antalya’ya kaçırmış.

6 aydır çocuğun velayeti Pınar Dilşeker’de...

Babanın da hafta sonları çocuğu alma hakkı var.

Çocuğu alıyor ama geri getirmiyor.

Dilşeker de adresi bulursa kapıya dayanıyor, tehdit ve hakaretin bini bir para...

Kimi zaman da, şimdi olduğu gibi haftalarca adresini bulamayıp, çocuğuna kavuşamıyor.

Medyaya çıkıp derdini anlatsa bir dert, anlatmasa bir dert.

Ve tüm bu dram herkesin gözü önünde yaşanıyor, üstelik herkesin tanıdığı biri yaşıyor.

Kimse de bir şey yapamıyor.

Yazık, yazık!..
Yazarın Tüm Yazıları