Paylaş
Geçen yıl trafik kazalarında ölenlerin sayısı ilk kez 4 bin sınırının altına düşme işareti verdi.
Son altı yılda trafik kazalarında ölenlerin sayısı:
2010’da 4.041
2009’da 4.300
2008’de 4.236
2007’de 5.007
2006’da 4.633
2005’te 4.505
Rakamın azalmasında şüphesiz duble yolların etkisi de var.
İstanbul’dan İzmir’e arabayla gittim, tek şerit gidiş geliş yol yok denecek kadar az.
Ne güzel değil mi...
Ancak yapılan duble yolların çoğu bozuk.
Çoğu yer çökmüş, asfalt yamalı. Bir süre sonra araç sürmek eziyete dönüşüyor.
Dün gazetelerde vardı, yapımı daha geçen yıl biten Çankırı-Ankara yolu çöktü, kullanılamayacak hale geldi.
Aldığımız cep telefonunun bile garantisi varken, bu otoyolların neden garantisi olmaz anlamış değilim...
Şimdi İstanbul-İzmir otoyolu yapılacak...
Ulaştırma Bakanlığı, müteahhit firmalardan kısa sürede çökmeye, aşınmaya karşı garanti alıyor mu?
Sekiz ay sonra bozulan asfaltın tamirini otoyolu inşa eden müteahhit mi karşılıyor, yoksa onarım için yeniden para mı ödeniyor?
Yol boyunca bu otoyollarda ‘garanti kapsamı’ nasıl çalışıyor, yoksa paralarımız havaya mı uçuyor diye merak edip durdum...
Anıl’ın başarısı
Anıl Kırkyıldız’ı önümüzdeki yıllarda çok daha fazla yazacağız, adını çok daha fazla duyacaksınız...
Ben çocukluğundan beri yazıyorum onu, elimize doğdu.
Bizim güzellik editörümüz Nilüfer Pazvantoğlu’nun oğlu.
Daha küçücükken müziğe karşı müthiş bir yeteneği vardı.
Nilüfer bu konuda kendini geliştirmesi için her türlü desteği verdi Anıl’a...
Dün haberi geldi; dünyanın en önemli müzik okullarından Berklee’yi kazanmış Anıl...
Viyolonsel eğitimi alacakmış.
Kendi oğlum kazanmış gibi sevindim.
Şimdi annesi, masrafların bir kısmını karşılayacak bir burs ayarlama peşinde.
Burs bulması için her türlü yardımı yapmaya hazırım Nilüfer’e.
Çünkü Anıl’ın sadece Türkiye değil, uluslararası çapta bir müzisyen olacağına inancım hâlâ tam...
Notlar...
Taksiciler iki yıl içinde çağrı merkezine geçecekler, ancak
özel eğitimden geçtikten sonra şoför koltuğuna oturabilecekler. Yıllardır yazdığımız şeyler sonunda gerçek mi oluyor ne...
“Kolpaçino Bomba”nın seyirci sayısı üç haftada 501 bin olmuş. Üzgünüm Tayfun, 1 milyon gişe yapmaz iddiasını kazanacağım galiba...
Beceri mi yetenek mi?
Taklit yaparak yetenek yarışması birincisi olunamayacağını söylüyorum ilk günden beri. Eninde sonunda benim söylediğim noktaya gelenler çoğalacak diyorum...
Buyrun bakın, “Yetenek Sizsiniz”in birincisi Sefa Doğanay’la ilgili son iki-üç günde yazılanlar:
Ahmet Hakan: Taklit artık fena halde demode bir iş. Bu işi en iyi yapanlardan Yavuz Seçkin bile kendine yeni kulvarlar aramaya başlamadı mı?
Haşmet Babaoğlu: “Nihat Doğan ve Bülent Ersoy taklidini yetenek sayan bir toplumdan ne çıkar” diye Sefa’ya oy verenleri eleştirenler var. Bunların hepsi anlamlı bir noktaya temas ediyor.
Burhan Ayeri: Yeri geldi, Sefa Doğanay’la ilgili uyarıda bulunalım. “Beyaz Show” da dahil çıkmadık yer bırakmıyor. Sefa’nın yüzü ve esprileri aşınmaya başladı.
Gördünüz mü, iş birden tersine dönmeye başladı.
Bir de eski Sağlık ve Turizm Bakanı Bülent Akarcalı’nın bana gönderdiği bir mail var: “Acun beceri ile yeteneği karıştırıyor.
Taklit ve sihirbazlık beceridir, el yatkınlığıdır, tekrarlarla sabırla ve azimle elde edilir.
Ama ufacık bir genç kızın sesi ve gösterisi yetenektir. Yetenek de beceri gibi geliştirilmeye açıktır.
Beceri, hiçbir zaman yeteneğin yerini tutamaz.
Yetenek, yani ‘Allah vergisi’ olmadan İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu olunmaz” diyor Akarcalı...
Paylaş