Paylaş
Ayvalık yine öyle kalacak da, benden söylemesi, iki-üç yıl sonra Cunda’da orta sınıfı görmemiz mümkün olmayacak. Buraya ilk geldiğimde sadece sahil yolunda restoranlar vardı. Son olarak altı, yedi yıl önce geldiğimde ise balıkçılar ara sokaklara dükkan açmaya başlamışlardı.
Bu sefer geldiğimde ne gördüm?
Çiğdem Kayalı’yı...
“16 yaş küçük sevgili” olarak anılan Uğur Güven’le birlikte Taş Kahve’nin hemen arkasındaki küçük meydanda A La Fon Fon diye bir mekân açmış.
Eskiden mandıra olan taş bir binayı, masasından koltuklarına ve duvarlarına kadar bembeyaz döşeyip çok şirin bir restorana dönüştürmüşler...
Yazı burada geçiren sevgililer Cunda’yı o kadar sevmişler ki, sonunda buraya bir mekân açmaya karar vermişler.
Bu ne demek?
Cunda’nın Alaçatı olacağının ilk işaret fişeği demek.
A La Fon Fon, tarz olarak tıpkı Alaçatı’daki restoranlar gibi zaten...
Cunda’nın içindeki güzel taş binalar da son bir, iki yıl içinde el değiştirmiş.
Yeni sahipleri bu kış restorasyon çalışmalarına başlıyor, önümüzdeki sezondan itibaren çok A La Fon Fon bir Cunda’yla karşılaşacağız...
ımparatorlar hep böyle mi olur?
Ayvalık-Cunda’nın tostu kadar lokması da meşhur.
Ben ki çok şerbetli tatlıları sevmem, bayıldım bu lokmaya!
En meşhuru Cunda sahilde, adı ımparator...
1978’den beri bu işi yapıyormuş.
Hamur kazanından hamurları koparıp yağ kazanına o kadar maharetli atıyor ki...
“Kaç tane yapıyorsun günde” dedim.
“Dakikada 160 tane. Gündüz 12’de başlarım, geceye kadar sürer” dedi...
Ve başladı anlatmaya:
“Çıkmadığım televizyon kalmadı.
Benden iyi bu işi kimse yapamaz.
Çok lokmacı vardır ama ımparator bir tanedir.
ıki yanıma iki lokmacı aç, vatandaş gelip benden alır.
şu kuyruğu görüyor musun, sezonda bunun üzerine 40 metre daha koy.
Bu lokmayı yiyen 100 metreyi 10 saniyede koşar...”
Anladım ki ımparatorluk mertebesi böyle bir şey, lokmacıyı bile megaloman yapıyor.
Ama doğruya doğru, ımparator’un lokmaları nefis, özellikle de üzerine tarçın atınca...
Bay Nihat mı, Nesos mu?
Bu kadar Cunda’yı yazıp da balıkçılarını yazmamak mümkün mü?
ıçlerinde en ünlüsü, bütün ünlülerin tercihi olan Bay Nihat...
Hemen yanında da Nesos var.
ılk akşam Nesos’a, ikinci akşam Bay Nihat’a gittim.
Bay Nihat şöhretin yükünü almış, garsonların telsiz kulaklıkla haberleştiği bir mekana dönüşmüş.
Nesos’da üzerine sarımsaklı yoğurt gezdirilmiş sıcak Ege otları nefisti...
Bir gün sonra Bay Nihat’ta istedim aynı mezeyi; “Bu mevsimde zengin ot çeşidi yok” dedi.
“Yan tarafta var ama” deyip direk mahcup ettim garsonu.
Bu küçük ayrıntı bile benim Nesos’çu olmama yetti.
Ama şunu unutmayın; sadece Nesos ve Bay Nihat değil, Cunda’da gözü kapalı gideceğiniz bir balıkçı bile vasatın üzerindedir.
Meze yemekten deliye döndük diyorum ve ıstanbul’a dönüyorum.
ıkoncanlar gelmeye başladı
Çiğden Kayalı restoran açmış diyorum...
şehirli zenginler taş binaları satın almış diyorum...
Hâlâ inanmadınız mı Cunda’nın Alaçatı olacağına?
Öyleyse öldürücü darbemi vuruyorum.
Eda Taşpınar’la yeni sevgilisi Bora Kozanoğlu da Cunda’daymış bayramdan hemen önce...
Masos adlı butik otelde kalmışlar.
şimdi vereceğim habere en çok Eda Hanım’ın elini sıcak sudan soğuk suya sokturmayan Nurettin Hasman şaşıracak. Oda parasını kendi kredi kartıyla Eda Taşpınar ödemiş!
O gece aynı otelde kalan bir arkadaşım “Ne kadar gürültücü bir çiftmiş bunlar” dedi.
şimdi daha iyi anladınız mı iki yıl içinde neden Cunda’nın Alaçatı olacağını...
Paylaş