Cihangir sakinleri kafelere savaş açtı

Dört-beş ay önce yazmıştım snob Parisliler yüzünden Paris’in gece hayatının bittiğini...

Haberin Devamı

Gürültü istemeyen, sokaklarında kafe görmeye tahammül edemeyen Parisliler, şikayet üzerine şikayette bulununca ara sokaklardaki pek çok kafe yaşayamaz hale geldi.
Aynı süreç şimdi Cihangir’de başladı.
Boğaz’da yaşanan gürültü kavgasının bir benzeri Cihangir esnafıyla sakinleri arasında yaşanıyor.
İlk kıvılcım geçen sene White Mill ile Susam Sokak sakinleri arasında çaktı.
Kafenin arka bahçesinde çok gürültü olduğu gerekçesiyle şikayetler üst düzeye çıkınca, White Mill ve sokak sakinleri toplantı üzerine toplantı yaptı.
Susam Cafe yan taraftaki komşusuyla gürültü yüzünden mahkemelik oldu, dava halen sürüyor.
Şimdi Kahvedan, Meyra, Kaktüs, Symrna, Olivia ve Porte’nin bulunduğu Akarsu Caddesi’ndeki kafelere itiraz ediyor Cihangir sakinleri...
Gece 23.00’ten sonra dışarıdaki masaların toplanmasını istiyorlar.
Geçen sabah gözümün önünde kadının biri Susam Cafe’yi bastı ve tehditler savurdu. Çok gürültü yapıldığını söylüyordu.
Sadece kafe olarak Kahvedan’ın olduğu zamandan bu yana, 13 yıldır Cihangir’de oturuyorum.
İlk başta Cihangir halkı için eğlenceli olan bu kafeler, sayıları artıp popüler oldukça, şehrin her yerinden ‘turist’ aldıkça Cinahgirliler için çekilmez hale geldi.
Bir yandan da 13 yıl öncesinin 25-30 yaşlarında olanları çoluk çocuğa karıştı, yaşları ilerledi. Şimdi kafa dinlemek istiyorlar.
Cihangir ise tam tersine eskisinden daha dinamik akıyor.
Hadi öyleyse hep birlikte Paris gibi Cihangir’in de eğlence hayatını yok edelim.
Şehrin en eğlenceli semtine kimse gelmesin, biz bize 13 yıl önceki sakin günlerimize dönelim.
Bu arada gürültü sadece kafelerde değil. Evimin yanında denize bakan merdivenlere oturup gece 02.00’lere kadar bira içen gençler var. Ne yapayım, polise şikayet mi edeyim?..
Biraz Cihangir’e eğlenmeye gelenler bize saygılı olmayı öğrenecek, biraz da biz onlara tahammül etmeyi...

Boğaz’da gürültü...

Haberin Devamı

Gürültü meselesinin bitmeyen tartışması malum Boğaz’da...
Rihanna konserinde gördük işte, ses yasağı yüzünden keyifsiz bir hale dönüştü konser.
Bunun üzerine “Kuruçeşme Arena’yı kapatalım mı” diye bir yazı yazdım cumartesi günü.
Sevgili dostum Necati Akpınar, “25 yıllık meslek hayatımda ilk kez bir yazıya yanıt veriyorum” diyerek bir açıklama göndermiş.
“Dünyanın her yerinde 15 bin kişilik bir konserin trafiği felç edeceğini” söylüyor...
“Yasaklarla değil, özgürlüklerle bir yere varırız” diyor.
Sevgili Necati şunu iyi bilmeli; ben Arena’nın kapatılmasını savunacak değilim.
Rihanna konseri bana “Arena nasıl kurtulur” sorusunu sordurdu.
Kapatalım demiyorum, kurtaralım diyorum.
Yollarda sinir harbi yaşamadan konsere gidelim...
Oturun bunu belediyeyle, motor işletmesi yapanlarla konuşun.
Konser günü o sahil tek yön mü olur, Dentur tek bir motor kaldırmak yerine daha küçük ama daha sık motor servisi mi yapar bilemem ama mutlaka bu işkenceye bir çözüm bulunmalı.
Bakanlık bu tür konserlerde ses yasağını yumuşatmalı.
Cihangir sakinleri için söylediğim Boğaz için de geçerli.
Sahildeki eğlence mekanları Boğaz sakinlerine saygılı olmalı ama Boğaz sakinleri de bu kadar tahammülsüz olmamalı...
Bakanlık en ufak gürültüde telefona sarılan yalı sahiplerini dikkate alıp sesi kıstırırsa Boğaz kısa süre sonra ıssız, ölü bir nehre dönüşür.
Çevre Bakanlığı, Sortie, Reina, Arena ve Anjelique’e yok edilmesi gereken yerler değil, Boğaz’a hayat veren mekanlar olarak yaklaşmalı.

Yazarın Tüm Yazıları