Paylaş
“Harikasınız Bülent Hanım” dedim...
İki gündür makaralar yapılan, ti’ye alınan, kaynakçıya, hatta ölüm meleğine benzetilen siyahlar içindeki görüntüsünü, genel kanının aksine ben çok beğendim çünkü...
Ne yazık ki doğu kültüründe cenazeler hep özensizdir, tören olarak da katılanların giyim kuşamı olarak da...
Oysa batıda, insanlar sevdiklerini son yolculuğuna uğurlarken en şık kıyafetlerini giyer, büyük bir özenle cenazeye giderler.
Bülent Ersoy’un yaptığını da böyle değerlendirdim ben ve çok hoşuma gitti...
Bülent Hanım, teşekkür ettikten sonra anlatmaya başladı...
“İnsanlar düğünlere, özel davetlere en şık kıyafetlerini, incecik topuklularını, en güzel elbiselerini giyiyor da cenazelere neden aynı özeni göstermiyorlar?
İlla ki başımızı tam örtmeyen bir eşarp, uyumsuz renkler ve günlük kıyafetlerimizle mi gitmemiz gerekiyor cenazeye?
Yüce Allah’ın huzuruna uğurluyoruz sevdiğimizi, böyle bir günde bunları giyinmeyeceğim de ne zaman giyineceğim?
Kaldı ki Allah rahmet eylesin Muzaffer şıklığa son derece önem veren bir insandı...
Ben de cenazesine en şık halimle gidip, Yüce Allah’ın huzuruna o şekilde göndermek istedim çok sevdiğim bir insanı.
Düğüne saygı duyar da ölüme neden saygı duymaz insanlar?”
Peki bu kıyafeti özel olarak mı diktirdi Bülent Ersoy?
Değilmiş, ipek organze ve Fransız güpürden oluşan bu kıyafeti daha önce diktirmiş Bülent Hanım...
“Muzaffer Bey’in cenazesine giymek kısmetmiş” dedi...
Merak edenlere kıyafetin diğer detaylarını da vereyim;
Bülen Ersoy’un siyah geniş kenarlı şapkası Ferre, çok konuşulan güneş gözlüğü ise Mykita markaymış...
Son bir senede Bülent Ersoy’u çok daha yakından tanıma fırsatım oldu.
Kendini yeniden ve yeniden yaratan biri olduğunu çok iyi gördüm.
Bülent Hanım’ın çok güzel bir lafı vardır; “Efe yapmaz” der...
Reyting almayacak bir program, ilgi çekmeyecek bir kıyafet, dikkatleri üzerine toplamayacak bir durumu; “Bu iş efe yapmaz” diyerek özetler.
Bülent Ersoy her zaman “efe yapan” biridir; düğünde de cenazede de...
Ama bu giydiği kıyefet efe yapmak için değil, çok sevdiği bir yakınına gösterdiği saygıdan ötürüdür...
Dolayısıyla cenazeden rol çaldığı, törenin önüne geçtiği eleştirilerine de katılmıyorum.
Hepimize cenazelere saygı ve özen göstermemiz gerektiğini hatırlatmıştır...
Müzeyi inşa edenler mozaiklere bakıp utanmalı
5 ay önce açılışı Başbakan Davutoğlu tarafından yapılan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni gezdim... Burası, dünyanın en büyük mozaik müzesi...
Sergilenen mozaikleri görseniz, aklınız durur, o kadar güzel...
Halı gibi işlenen, yüzyıllar geçse de renklerinden bir şey kaybetmeyen, motifleri, desenleri ve çizimleriyle kendilerine hayran bırakan metrekarelerce mozaik...
Restorasyonu tartışmalar yaratan mozaiklerin bir kısmı da yerine konmuş, bir kısmının yerleri değiştirilmiş...
Yapılan son değişikliklerin de çok düzgün olmadığını iddia eden uzmanlar var hâlâ...
Neyin ne kadar sağlıklı yapıldığını uzaktan bakarak çözebilmek mümkün değil elbette.
Benim asıl dikkatimi çeken Hatay Mozaik Müzesi’nin yeni yapılan binası oldu...
Lök diye kondurulmuş, bir müzeden çok alışveriş merkezi gibi inşa edilmiş, estetik kaygılardan uzak, dümdüz bir bina...
Çünkü biz bir tek AVM inşa etmeyi biliyoruz artık; bir müzeyi mimari açıdan güzelliklerle donatarak inşa etmekten uzağız ne yazık ki...
Müzeyi inşa edenler, estetik harikası mozaiklere bakıp utanıyor mudur acaba?
Mozaiklerde olan estetik bakış açısını yüzyıllar sonra bile yakalayamadık diye...
Yolunuz mutlaka Hatay’a düşsün ve dünyanın en güzel mozaiklerini görmeye gidin lütfen, müze binasını görmezden gelmeyi unutmayın ama...
Ölçümlere kızdı, reytingten çıktı
Bu reyting sisteminden büyük kanallar da şikayetçi, küçük kanallar da...
Geçenlerde yaza merhaba partisi için TVEM’in Sefaköy’deki stüdyolarına gittim.
Son dönemde Ebru Şallı, Pelin Çini, Erol Köse, Tayyar Işıksaçan, Ayşe Özgün, Tuğba Ekinci, Eda Taşpınar’ın yaptığı programlarla hareketlenen kanalın açıkçası bu kadar büyük stüdyolara, bu kadar geniş bir altyapıya sahip olduğunu bimiyordum.
Kanalın patronu Mehmet Ali Yılmaz’la da görüşme fırsatım oldu.
Herkes gibi o da reyting panelindeki deneklerden, dengesiz sonuçlardan şikayetçi...
Sonunda isyan edip, geçtiğimiz ay reytinglerden çıkma kararı almış.
Şimdi ölçülmüyormuş TVEM...
Anlayacağınız kanalların küçüğü de büyüğü de memnun değil durumdan ama hâlâ her sabah aynı sonuçlara bakıp duruyoruz.
Mehmet Ali Yılmaz da herkes gibi 7 Haziran seçimlerini bekliyordu.
Yeni Genel Yayın Yönetmeni Hande Ertekin Tümen’in gelmesiyle son dönemde adından söz ettirmeye başlayan kanalda seçimlerden sonra yeni program yatırımları devam edecekmiş.
Parayı veren düdüğü çalıyor
Geçen sezona kadar Süper Lig’in son üç haftasında, şampiyonluğu ve küme düşmeyi belirleyecek kritik maçlar aynı saatte oynanırdı...
Doğrusu da buydu...
Şaibeyi, haksız rekabeti ortadan kaldıracak bir uygulamaydı bu.
Ancak bu yıl federasyon kuralı değiştirdi; bu hafta Galatasaray-Beşiktaş derbisi ve Başakşehir-Fenerbahçe maçı bırakın aynı saatleri, farklı günlerde oynanacak.
Derbi pazar, Fenerbahçe’nin maçı pazartesi günü...
Lig TV tek bir güncük daha fazla reklam ve seyirci toplayabilsin diye yapılıyor bu uygulama...
Elinizi vicdanınıza koyun ve yanıt verin:
Lig TV’nin bir günü kurtarması mı daha önemli, şampiyonluk haftalarında Süper Lig’in sağlıklı işleyişi mi?
Parayı veren düdüğü çaldığı için ilki!
Üstelik bütün Avrupa liglerinde son haftalarda maçlar aynı saatte oynanmasına rağmen...
Paylaş