Paylaş
Taraftarı, kulüp yöneticisi, yerel medyası, emniyet müdürü, valisi...
Hepsi ama hepsi sanki birleşmiş biz Trabzonspor’a nasıl kötülük yaparız diye planlıyorlar.
Yoksa pazartesi akşamı yaşananlar başka türlü izah edilemez...
Yahu bu maçın böyle olacağı belli...
Geçmişin birikimi var, gerilimi var...
Hatta kalabalık bir grup maçın başlamasını beklerken bizim birader, “Bahislerde maç tehiri varsa bütün parayı basın zengin olursunuz. Bu maçın normal şekilde bitmesi imkansız” dedi.
Yani çarşambanın gelişi perşembeden belli...
Peki buna rağmen Trabzonspor’un Valisi ve Emniyet Müdürü önlem almak için ne yaptı?
Gördük işte, hiçbir şey...
Önlem almak bu kadar mı zor?
Yığarsın polisleri oraya, herkesi ararsın, stada yabancı madde sokturmazsın olur biter.
Diyeceksiniz ki adam stadın taşını sökmüş, kapı kolunu koparmış atıyor üstünü arasan ne olacak...
O zaman da belli aralıklarla sıra sıra tribünlere polis yerleştirirsin.
Madem bu kadar kontrolsüz seyirci var, daha az bilet satıp stada daha az seyirci alırsın.
Bir şekilde çıkacak olaylar için önceden çeşitli önlemler düşünürsün ve bunu uygularsın.
Ama yok...
Trabzon’un valisi de, emniyet müdürü de, başkanı da sanki inadına olay çıksın istiyor.
Trabzonspor yense, 3 puan alsa 4’üncülüğe yükselecek, Avrupa kupaları şansı artacak ama kimin umurunda...
Zaten uzun süredir Fenerbahçe’ye karşı kurulmuş seyirciyi başıboş bırakmışlar zembereğinden boşalmış gibi küfür ediyor, eline ne geçerse sahaya atıyor.
Trabzonspor bu kafayla kusura bakmasın da hiçbir derdini hiç kimseye anlatamaz.
Fenerbahçe’ye karşı yerden göğe kadar haklı olsalar bile bu manzaralar karşısında haksız duruma düşerler...
Bunun da en büyük sorumlusu taraftardan çok şehri ve kulübü yönetenlerdir.
Pazartesi akşamı Trabzonspor’da birileri ölmediyse şansları yaver gittiğindendir...
269 gün...
Bir geriye dönüp bakın, 269 gün boyunca neler yaptınız...
Güldünüz, eğlendiniz...
Kızdınız, azdınız...
Arkadaşlarınızla buluştunuz...
Sevgilinizle ayrıldınız...
Yeni bir sevgili buldunuz...
Çocuğunuzu kucakladınız...
Anne-babanıza sarıldınız...
Kürsülerden bağırdınız...
Paraları topladınız...
Kavga ettiniz...
Yuvarlaktınız, paralel oldunuz...
Üzüntüsüyle sevinciyle 269’u geçirdiniz...
Ama bu süre içinde 14 yaşında bir çocuk yoğun bakımdaki yatağındaydı...
Koşup oynayamadı...
Arkadaşlarıyla gülemedi...
269 gün boyunca her gün utancınızı suratınıza vurmak için direndi direndi...
45 kilodan 16 kiloya düştü...
Sonunda dayanamadı...
Bize bir devletin evladına kıydığı bu zalim dünyayı bıraktı...
#BerkinElvan...
Anlamsız...
Böyle günlerde hiç yazı yazmak gelmiyor içimden.
Her şey anlamsızlaşıyor.
Yok Trabzonspor maçı yarıda kalmış da...
Yok Russell Crowe film çekmiş de...
Yok gişe rekorları kırılmış da...
Yok Kurt Seyit’miş, yok Survivor’mış da...
Yok siyasetmiş yok seçimmiş de...
Hepsi yere batsın be! Hangisi Berkin’i geri getirebilir...
Hangisi bu acıları unutturabilir...
Hangisi 14 yaşında bir çocuğun yerini alabilir...
Dışarıda yağmur yağıyor. Duyan var mı, ruhumuz kanıyor. #BerkinElvan
Tahrik ne demek
Fenerbahçe’den nefret edebilirsin...
Volkan’ı sevmeyebilirsin...
Emre’ye kızabilirsin...
Aziz Yıldırım’a gıcık olabilirsin...
“Şampiyonluğumuzu çaldılar” diyebilirsin...
Ama tüm bunlar bir insanın hayatına kast etmeyi gerektirir mi? Kapı kolu attılar Volkan’a, bir yerine gelse ağır yaralanır.
Kocaman kaya attılar ya, kafasına gelse yaşaması mucize.
Adam öldürmeye tam teşebbüstür bu.
Geçen hafta da Rize tribünlerinden Galatasaraylı Burak’a aynısı yapıldı...
Tribünden bıçak attılar bıçak...
Atılan çakmak suratına gelmişti Burak’ın, ya bıçak gelseydi...
Saplansa bir yerine gitti.
Neymiş, Volkan tahrik etmiş! Eder kardeşim...
Futbolun içinde bu da var...
Rakibin sinirini bozmak, taraftarın ayarıyla oynamak, kurallar içindeyse yapar. Kurallar dışındaysa hakem kartı gösterip atar zaten. Futbol da tahrik etmek de vardır ama bir tek şey yoktur, adam öldürmeye teşebbüs etmek.
Paylaş