Bu özür Seda Sayan’ı küçültmez

Herkes Hale Soygazi’den özür dilenmesi konusunda hemfikir. Ben de öyle düşünüyorum...

Haberin Devamı


Geçen sezon aylarca Seda Sayan’ın programında Hale Soygazi’nin oğlu olduğu iddia edilen bir adam çıkarıldı canlı yayına...
Hale Soygazi, “Benim oğlum yok” dese de dinletemedi, RTÜK’e şikayet etti konuyu.
Canlı yayında ise ısrarla devam etti bu mesele, çünkü reyting alıyordu, çünkü izleniyordu...
Kimse Hale Soygazi’nin ailesini, psikolojisini düşünmedi.
At ortaya bir iddia, karşı taraf öyle bir şey olmadığını ispatlamaya çalışsın...
Geçen gün bir troll hesap, “Merve Özbey’in bizim Savaş Özbey’in kızı olduğu ve torpille buralara geldiği” makarasını ortaya attı mesela...
Yazık Merve de ciddiye almış, “Ben Savaş Özbey’in kızı değilim. 17 yıldır emek veriyorum bu işe” diye açıklamalar yaptı.
Şimdi çıkaralım birini yayına “Ben Merve’nin kardeşiyim, babamız da Savaş’tır” desin, günlerce bu iddiayı canlı yayında anlatıp dursun.
Böyle televizyonculuk olmaz, böyle yayıncılık olmaz...
Hale Soygazi de DNA testi istedi ve gerçek ortaya çıktı; iddia edildiği gibi Hale Soygazi’nin oğlu değilmiş canlı yayında tepinip duran adam.
Ne olacak şimdi?
Hale Soygazi gibi sansasyonel olaylarla işi olmayan birine bu yapılanlar reva mı?
Bir özür dilenmeli...
Bana kalırsa bunu da ilk ağızdan Seda Sayan yapmalı...
25 yıldır televizyonda iş yapan, yıllarca reyting rekorları kıran, “O Ses Türkiye”yle başka bir kulvarda da gücünü kanıtlayan Seda Sayan’ın televizyonculuğundan hiçbir şey eksiltmez bu özür...
Tam aksine yıllarca en güvenilir insan seçilen Seda’ya artı puan kazandırır...
“Ekibim tarafından yanlış yönlendirildim” demek Seda Sayan’a hiçbir şey kaybettirmez.

Haberin Devamı

Vale aracı yanlış verirse

Cumartesi akşamı taksiyle Yalıkavak’a giden arkadaşım, sabaha karşı 5’te süper lüks bir Mercedes ciple Ortakent’teki otele döndü.
Şaka gibi bir olay ama gerçek.
Çünkü kafa bir dünya olunca kendi cipiyle geldiğini zannediyor kulübe...
Valelerden cipini isteyince ona ait olmayan Mercedes’i getirip veriyorlar.
Bizimki de o kafayla alıp cipi oteline dönüyor.
O saatte alkollü şekilde araç kullanmasına mı sinirlenelim, aldığı aracı kendinin sanmasına mı, valelerin önüne gelene araç teslim etmesine mi...
Daha da korkuncu var.
Her yaz kaldığımız otelde hepimiz birbirimizin arabasını otoparktan alır kullanırız.
Bizim arkadaş sabaha kadar içti ya, ertesi gün gündüz uyuyor, ben de arabayla Midtown’a alışverişe gideceğim...
“Bizimkinin arabası hangisi?” dedim, otelin otoparkçısı bu Mercedes’i verdi bana “Bununla geldi” diyerek...
Arabayla gidiyorum, anahtarlık Coco Chanel logolu, içeride kadın parfümleri falan var. “Bu bizimkinin arabası değil galiba” diyorum ama bir yandan da gidiyorum.
Belli ki bir gece önce arabanın sahibinin de kafa bir dünya, arabayla geldiğinin falan farkında değil kulübe...
Yoksa polise haber verecek, belki de beni gündüz yolda çevirip “Arabayı çaldın” diye karakola götürecekler.
Ben hiçbir şeyden habersiz, hâlâ kimin olduğunu bilmediğim lüks bir ciple Midtown’a gittim, alışverişimi yaptım, otele döndüm. Öğleden sonra uyanan arkadaşım olayın farkına varıp mekanı aradı, valelere “Gelin arabayı buradan alın” dedi.
100 liralık da benzin koyup cipi gönderdi...
Sonradan uzaktan tanıdığı birinin kardeşinin çıkmış cip, hayatımda gördüğüm en absürt olaylardan biriydi.
Bu olayda kabak benim başıma patlamadığı için sevindim, valelerin milyonluk aracı gözü kapalı teslim etmesine ise çok şaşırdım...

20 dakika...

Haberin Devamı

İstanbul Havalimanı’ndan son uçuşumu hafta sonu Bodrum’a yaptım.
Bir önceki uçuşta 40 dakika olan uçak içinde bekleme süremiz bu kez 20 dakika olarak gerçekleşti.
Dönüşte de piste indikten sonra 20 dakika uçağın içinde bekledik yine...
Yani taksi süresi can alıcı şekilde sorun olmaya devam ediyor.
Bir başka sorun da körük meselesi...
CIP’ten çıktık, otobüsle gittik uçağa, yolcular iki kat merdiven çıktı ellerinde bavullarla...
Dönüşte de körüğe yanaştık ama otobüse bindik ve herkes söyleniyordu.
Bu aksaklıklar giderilmediği sürece yolcularla İstanbul Havalimanı’nın yıldızı barışmayacak...

Ferdi Tayfur’dan Ziynet Sali’ye “Maşallah” geldi

Ferdi Tayfur, 1991 yılında yazmış “Bana da Söyle”yi...
4 ay önce de Ziynet Sali söyledi, o günden beri 84 milyon kez izlenmiş YouTube’da...
Diğer platformları da katarsan 100 milyonun üzerinde dinlenmesi var şarkının...
Neden eski parçalar tutuyor da bugünün şarkıları bu kadar ilgi görmüyor?
Ziynet Sali’ye sordum, “Derinliği yok bugünkü şarkıların” yanıtını verdi...
Dün Ferdi Abi’yle konuştum canlı yayında; “Şarkılar doğru sesle buluşursa kimse önünde duramaz” dedi...
Ziynet’in yorumunu çok beğenmiş, 84 milyon izlendiğini duyunca da “Maşallah maşallah” dedi...
Bu arada iki küçük haber:
◊ Ferdi Abi, 4 şarkılık bir küçük albüm hazırlıyormuş, yıl sonuna doğru çıkabileceğini söyledi... Sağlığı da iyiymiş, Cennet Adası’nda tatilini yapıyor Ferdi Tayfur...
◊ Perşembe günü Ziynet Sali’nin Açıkhava’daki konserinin konsepti “Power&Cover” olacak... “Bana da Söyle”yle başlayacağı konserde 90’lar fırtınası estirecek Ziynet...

Yazarın Tüm Yazıları