Paylaş
Takvim gazetesi önceki gün bu konuyu manşetine taşımış, diyorlar ki:
“Dün gece megakent İstanbul’u semt semt gezdik. Sahur vakti iki ayrı tablo vardı. Bir yanda ışıklar yanmazken, diğer yanda tatlı bir telaş yaşanıyordu”...
Altı kare de fotoğraf basmışlar.
Işıkların yanmadığı semtler; Nişantaşı, Ulus, Fulya...
Işıkların yandığı ve tatlı bir telaşın olduğu semtler; Alibeyköy, Esenler, Feshane...
Şimdi bu haber ne anlatıyor bize?
Takvim’in alt metinle söylemeye çalıştığını ben açıkça yazayım;
Nişantaşı, Ulus, Fulya’da oturanların oruçla falan işi yoktur.
Ne sahur bilirler, ne iftar.
Gavurdur onlar gavur!
Alibeyköy, Esenler, Feshane’de ise insanlar sahura kalkar, orucunu da tutar, iftarını da açar...
Müslümanlığın gereğini yerine getirmek için tatlı bir telaş içindedirler.
Bir taraf kötüdür...
Diğer taraf iyi...
Bir taraf aydınlıktır...
Diğer taraf karanlık...
Şimdi Takvim’in Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler’e sorsam; “Sevgili kardeşim bu manşetin her konuda bölünmüş toplumu bir de oruç konusunda semt semt bölmekten başka neye faydası dokunur” desem, ne yanıt verir bana acaba...
Bu şehirde, ülkede beraber yaşayan insanlar arasında;
Nefreti körüklemekten...
Ayrımcılığı tetiklemekten...
Uçurumu derinleştirmekten...
Başka neye hizmet eder bu manşet?..
Bırak kim oruç tutuyorsa tutsun, kim tutmuyorsa tutmasın.
Semtleri böyle yaftalamak, en başta Nişantaşı’nda oruç tutan Takvim okuruna ayıp değil mi?..
Belki Ergün yanıt vermez diye Hıncal Uluç’a, Mehmet Barlas’a, Haşmet Babaoğlu’na, Arda Uskan’a, Savaş Ay’a da sorayım;
Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde bir gazetenin toplumu böyle sınıflara ayırdığını gördünüz mü hiç?..
Sağlık Bakanlığı: Yürüme engelli çocuklar için gereken aleti alacağız
Dün Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a bir çağrıda bulunmuş, 4-12 yaş arası yürüme engelli çocukların yürümesine yardımcı olacak “pediatrik lokomat” cihazının Türkiye’de tek bir adet olmadığını söylemiştim...
300 bin euro olan bu cihazın alınması için Bakan Akdağ’ın bu işe el atmasını 2 milyona yakın yürüme engelli çocuk adına rica etmiştim.
Sağ olsun Bakan, dün sabah erken saatlerde bu konuyla ilgilenmiş.
Yetkililere konuyu araştırmasını söylemiş, gerekenin yapılması talimatını hemen vermiş.
Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. İrfan Şencan da gelişmeleri bilgilendirmek için beni aradı.
“Haklısınız, çok objektif şekilde çok önemli bir konuyu gündeme getirdiniz, bu konunun üzerine süratle gidiyoruz” dedikten sonra şunları söyledi;
“Sizin de yazdığınız gibi lokomat cihazları sadece yetişkinler için iki tane var Türkiye’de.
Yeni 4 tane daha aldık. Bunları Ankara, İstanbul, Trabzon, Nevşehir Fizik Tedavi Merkezleri’ne kuracağız.
Çocuklar için gerekli olan lokomat cihazlarını almak için de çalışmaları hemen başlatıyoruz.
Bu bir-iki ay içinde olmaz ama en kısa sürede yürüme engelli çocuklar için de lokomat cihazlarını gerekli merkezlere kuracağız”...
Bu kadar kısa sürede, bu kadar hızlı şekilde konuyla ilgili adım atan Bakan Akdağ’a ve Sağlık Bakanlığı yetkililerine tüm yürüme engelli çocuklar adına teşekkür ediyorum.
Mustafa Erdoğan neden evet diyor
Gülben Ergen hayır diyeceğini açıkladı, bu ülkenin geleceğiyle ilgili endişeler duyduğunu söyledi, hatta bu konuda Cumhurbaşkanı Gül’ün oğluyla ufak çaplı polemiğe girdi.
Hemen ardından da eşi Mustafa Erdoğan’ın açıklaması geldi.
Evet diyeceğini açıkladı Erdoğan, hatta Zaman dün manşet yapacaktı neredeyse bunu...
Ailenin erkek tarafının bu açıklamasını hemen başka şekilde yorumlayanlar oldu.
Hatta Melih Aşık, Erdoğan’ın baskı gördüğü için bu açıklamayı yaptığını yazdı.
Hayır efendim, bir baskı falan yok.
Tamamen gönüllü bir açıklama bu...
Çünkü Mustafa Erdoğan’ın hükümetle özellikle Kültür Bakanlığı’yla işleri çok fazla.
Anadolu Ateşi, Aspendos gibi konularda Bakan Ertuğrul Günay’la yakınlıkları biliniyor.
Yani siyasi görüşü bir yana, herhangi bir baskıya gerek kalmadan ‘evet’ diyecek kadar gönüllü olması normal Erdoğan’ın...
Paylaş