Bozcaada 4.’lüğü hak ediyor mu?

3dk okuma

Seyahat dergisi Conde Nast Traveller bu tür işleri çok sever.

Dünyanın en iyi butik otelleri, en güzel sahiller, en iyi gece kulüpleri sıralamaları yapar neredeyse her sayısında.

Geçmişte ben de bir-iki yazı yazmıştım derginin bu listeleri hakkında.�

Bu kez de dünyanın en muhteşem adalarını seçmişler, hepimizi şaşırtan şekilde Bozcaada 4’üncü sırada çıktı.

Neden şaşırdık?

Bora Bora, Hawaii, Maldivler, Phuket gibi olağanüstü güzellikteki adaları geçtiği için.

Aralarında Bali, Hvar, Phuket’in de olduğu listedeki 3-5 adayı gezmiş, Bozcaada’ya da yıllardır giden biri olarak şunu diyebilirim, Bozcaada 22’lik listedeki pek çok adayı geçmeyi hak ediyor ama dördüncülük de biraz abartılı...

Bunu da neden söylüyorum: Şık bir restoranı, iyi bir kulübü, yapılacak fazla etkinliği olmadığı için...

Sahilde birbirine benzeyen üç-beş salaş balıkçı o kadar.

Bir de adanın tek iyi barı, (Abdullah Oğuz’un Sıcak’ta Cem Özer’in evi olarak kullandığı) Salhane vardı, o da çoktandır kapalı.

Yakın zamana kadar iyi konaklama yapacağınız yer bile bulmak imkansızdı Bozcaada’da, neyse ki son yıllarda iyi bir-kaç pansiyon yapıldı.

Bir hafta kalan bir turist için huzur ve sukunetin üzerine üzerine gelip, sıkıntıdan patlayacağı bir yere dönüşme potansiyeli çok yüksektir adanın...

Oysa rüzgar türbünlerinin ve polente fenerinin bulunduğu (yine "Sıcak"ta fonda bolca gözüken) yerler değerlendirilse, Salhane yeniden hayata geçse, Ayazma ve Habbele’ye çeki düzen verilse dördüncü değil, Sicilya, Capri ve Mikanos’u da geçip listenin ilk sırasına yerleşecek bir yer Bozcaada...

(Kış geldi Bozcaada mevsimi değil ama özlem gidermek için "Sıcak"ı izleyin, Abdullah Oğuz filmde adayı çok güzel kullanmış.)

Uğur Dündar’a düello önerileri

Kemal Kılıçdaroğlu-Dengir Mir Mehmet Fırat düellosundan sonra bu kez Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek tartışmasını yönetti Uğur Dündar.

Televizyon hiçbir dönem olmadığı kadar çok düelloya sahneye oluyor bu sıralar.

Madem yolu açıldı şöyle de devam edebilir;

Melih Gökçek-Okan’ı döven boksör Fırat Aslan (Gündem: Bel altına vurulur mu)

Özür dileyenler-Özür isteyenler (Gündem: Türkiye’de 10 kusurlu hareket)

Meltem Cumbul-Azra Akın (Gündem: Tabii ki Kıvanç)

Kemal Unakıtan-Yastık altı seven vatandaş (Gündem: Çil çil altınlar)

Başbakan Erdoğan-Matematikçiler (Gündem: Teğet)

Cem Yılmaz-Gerard Depardieu (Gündem: Taş devrinde intihal)

En tatlı kár sinemada

Neden bu kadar çok sinema filmi çekiliyor herkes merak ediyor.

Bu merakınızı gidermek için 2008 yılı hasılat rakamlarına bakmanız yeterli.

Recep İvedik taş çatlasa maliyeti 1.000.000 lira, film 30 milyon lira hasılat yaptı.

AROG 14 milyon lirayla (9 milyon dolar) en pahalı film.

Şimdiden 8 milyon lira kára geçti bile çünkü 12 Aralık’a kadar kazandığı para 22 milyon lira...

Muro hadi 2 milyon lira olsun maliyeti, 12 milyon kazandı hálá da gösterimde.

Osmanlı Cumhuriyeti’ne 2,5 milyon lira harcadı Gani Müjde, 9,5 milyon hasılat yaptı.

Issız Adam’ın da bütçesi üç aşağı beş yukarı aynı, kazandığı para 11,5 milyon lira.

Mustafa, 8,5 milyon lira getirdi Can Dündar’a, en az 6’sı kár...

Üstelik bunlar filmlerin sadece gişe gelirleri, televizyon hakları ve DVD gelirini de ekleyin buna...

Şimdi bu rakamlar herkesin iştahını kabartmaz mı?

Kabartıyor...

Bu kárları televizyonda elde etmek ancak çok uzun soluklu işlerde mümkün.

Oysa sinemada, televizyonda olduğu gibi her hafta da uğraşmıyorsun, maksimum 30 günlük yoğun tempoyla iş bitiyor.

Hal böyle olunca yapımcılar için televizyon out, sinema in artık.

Herkes film çekmenin peşinde, kimi ya tutarsa diyerek kimi çok para harcayıp risk alarak.
Yazarın Tüm Yazıları