Paylaş
Yıl 1987, lise son sınıftayız.
Çok yakın bir arkadaşımla beraber haldır haldır dershane arıyoruz.
Ailelerimizin ekonomisi kötü, paramız pulumuz yok, en ucuz dershane peşindeyiz...
19-20 yaşlarında gençler olarak birbirimizden başka tutunacak dalımız yok...
Anketörlük yapıyoruz, garsonluk yapıyoruz, part time işlere girip çıkıp dershane parası biriktiriyoruz.
Kapısını çaldığımız dershanelerden istediğimiz tek şey bize indirim yapmaları, taksitleri daha çok bölmeleri...
İstanbul’da pek çok dershane gibi Çemberlitaş’ta cemaatin kurumlarından FEM Dershanesi’nin de kapısını çaldık.
Kafamızda bereler, sırtımızda haki renk çantalar...
Her halimizden solcu gençler olduğumuz belli.
Bize şöyle bir baktılar.
“Sizi buraya alamayız” dediler.
Derdimizi bile dinlemediler, kapıyı gösterdiler.
Koydu mu? Ne yalan söyleyeyim vallahi koydu!
Dershane denince benim ilk hatırladığım hep bu hikayedir.
Kapı kapı dershaneleri dolaştığımız 1987 yılı gelir aklıma...
Meraklısına not: Arkadaşımla beraber o yıl pek çok dershane değiştirdik, kiminin parasını ödeyemedik, kiminden atıldık. 1988’de üniversiteye girdiğimiz yıl gazeteciliğe de başladık.
Durduğum yer artık sıkıntı vermiyor!
Kısa filmlere taktım kafayı... Disney’in geçen yıl Oscar kazanan Paper Man filmine denk geldim.
Kağıttan uçaklar yapıp, kağıttan uçaklar sayesinde aşkı bulan bir adamın hikayesi...
Vizyondaki pek çok aşk hikayesinden çok daha sıcak bir hikaye.
Bayıldım...
Sonra Skhizein’i izledim.
Adamın birinin üzerine meteor düşüyor ve kendisinden 91 santim yana kayıyor. Bardağa 91 santim uzaktan uzanmak, iskemleye 91 santim uzaktan oturmak zorunda kalıyor adam.
Tam bu hayata alışmışken bir meteor daha düşüyor. Bu kez de 75 santim aşağıya kayıyor...
Herkesten ve her şeyden 91 santim yanda, 75 santim aşağıda bir hayat...
Müthiş yaratıcı bir fikir, 13 dakikada çok şey anlatan bir Fransız kısa filmi... Sonunda da başlığa koyduğum sözü ediyor adam:
Durduğum yer artık sıkıntı vermiyor!
Vialand: Yetmez ama evet...
Geçen hafta sonu Vialand alışveriş ve eğlence parkını gezdim. Roller coaster’lar, korku tünelleri, 28 metre yukarıda 360 derece dönen parkurlar...
Bir Disneyland değil...
Bir Hollywood stüdyo parkı hiç değil...
Ama Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir eğlence merkezi.
Yetmez ama evet demem bu yüzden...
Girişte 55 lira ödeyip bütün aktivitelerden istediğiniz kadar yararlanabiliyorsunuz. Çocuklar, gençler çılgınlar gibi eğleniyor.
Bizde çocuklara/ gençlere yönelik böyle tema parklar olmadığı için Vialand büyük bir eksiği gideriyor.
Sulu eğlencelerin de olduğu Vialand’e kış soğuğunda gitmenizi tavsiye etmem, bulunduğu Eyüp sırtları fazlasıyla rüzgar alan bir yer.
Ama havalar biraz ısınınca ailenizi alıp gidin derim, eğleneceğiniz garanti...
Bu arada ben Vialand’in alışveriş merkezini, tema parkından daha çok sevdim. Açık hava konseptli, dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek kadar güzel bir alışveriş merkezi olmuş.
Keşke dışarıdaki meydancıklarında daha çok kafe, restoran yeri düşünselermiş...
Emeği geçenlerin eline sağlık.
Hürriyet Benim
Bir süredir televizyonda ve sosyal medyada yayınlanan “Hürriyet Benim” şarkısı büyük beğeni kazandı.
Gazetem olduğu için söylemiyorum ama Hürriyet bu tür kampanyalarda çok doğru işler yapıyor.
Sadece medyada değil, diğer sektörlerde bile bu kadar başarılı kampanyalara imza atan şirket sayısı yok denecek kadar az...
Hürriyet öncü oluyor...
İşte kısa sürede Türkiye’nin şarkısı oldu Hürriyet Benim...
Okurlar kendi “Hürriyet Benim” şarkısını oluşturup paylaşabiliyor...
www.hurriyetbenim.com adresine girenler, şarkının sözlerine ve klip görüntülerine kendi söz ve görüntülerini ekleyerek bireysel özgürlük taleplerini ifade ediyorlar.
Türkiye, “Hürriyet Benim” diye haykırıyor.
Paylaş