Backwoods "puro markasını" bilen biliyordu ama geniş kitlelere yayılması dört-beş yıl önce Fatih Terim sayesinde oldu.
Fatih Hoca’nın Milan ve Fiorentina’yı çalıştırdığı dönemde, gömlek cebinden görünen paket sayesinde Backwoods, "Fatih Hoca’nın purosu" olarak anıldı uzun süre...
Terim’in neden tercih ettiğini o zaman da çözememiştim.
Çünkü Backwoods puro falan değil.
Cigarillo, yani küçük ince puro ile gerçek puro arasında bir şey.
Tütünü puro kalitesinde olamayacağı için artık tütün yapraklarından üretilen, Dominik Cumhuriyeti patentli bir marka.
Yaprakları kaliteli olmadığı için de ballı, muzlu gibi aromotik tatlara bulanıyor.
Gerçek puro içicisi Backwoods’a el bile sürülmeyeceğini bilir, sigara tiryakisi de zorda kalmadıkça tüketmez.
Backwoods içicisi ya sigarayı bırakmış eski tiryakilerdir ya kaliteli puro bulamayanlardır ya da puro içtiğini sanan puro kültüründen yoksun dumanseverler!
5’lik paketler halinde 6-7 liraya satılan Backwoods hakkında çeşitli rivayetler de var.
Bulgaristan’da kaçak olarak üretildiği, Dominik Cumhuriyeti orijinli olmayanların daha ucuza satıldığı söyleniyor.
Backwoods tüketicisi olmadığım için, paketler arasında kalite farkı olup olmadığını bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var ki çevremdeki bütün Backwoods tüketicileri son dönemde çok şikayetçi.
Çünkü Backwoods sigaraları neredeyse yarı yarıya incelmiş durumda.
’Dolgun sigara’ gitmiş yerine incecik bir Backwoods gelmiş.
İçici olmak gerekmiyor, gözle görülür bir durum bu.
Cigarillo kadar incelmiş vaziyette Backwoods.
Tütün neredeyse yarı yarıya kullanılıyor.
Fiyatı ise aynı!
Kaçak üretilenler mi böyle, Dominikli şirket mi yeni üretim kararları aldı bilemiyorum ama Backwoods tüketicileri duruma son derece tepkili.
Dolmuşlar katil gibi
Geçenlerde Tarlabaşı’ndan Taksim’e çıkarken tam İngiliz Konsolosluğu’nun önünde iki dolmuş birbirine girdi.
Biri taksiyi parçalayıp soldaki demir parmaklıklara bindirdi, diğeri konsolosluğun duvarına çıktı!
Şehrin göbeğinde ölümcül bir kaza.
İstanbul’un sarı dolmuşları, özellikle de Taksim-Bakırköy hattı bu konuda namlı.
Bu kazayı yapanlar da aynı hattın şoförleri.
Geçen yıl da E5’te devrilen aynı hattın dolmuşu bir yayayı öldürmüş, yedi kişiyi yaralamıştı.
Bu dolmuşlar birbirleriyle yarışıyorlar, hiçbiri trafik kuralını dikkate almıyorlar.
Trafik polisleri ise seyirci!
Bu kadar hızlı olmalarının tek bir nedeni var.
Araç sahiplerine günlük belli bir para ödüyorlar, üstü ise şoföre kalıyor.
Ancak bu ücret yüksek. Kendilerine para kalması için de şoförler her gün daha fazla sefer yapmaya çalışıyorlar.
Gün içinde durağa bir-kaç dolmuşu geçerek girmek, bir sefer fazla yapmalarına olanak sağlıyor.
Bu yüzden de deli gibi birbirleriyle yarışıyorlar.
Bu yüzden de o ekmek parası zaman zaman kanlı oluyor.
Trafik polisleri dolmuş terörüne dur demeli.
Kanal 1’de Dünya Kupası’nı tartışırım...
Dünya Kupası’nda Türk televizyonculuğunun en kötü sınavını veren Kanal 1, yayınlar bitti ya, kendini temize çekmeye çalışıyor.
Cumartesi günü Sabah’ın ekinde koca bir başlık:
"Galiba Semercioğlu’nun hafızasına birşey olmuş."
Uzun yıllara varan dostluğumuz olan kanalın genel müdürü, Oğuz Koloğlu, Sabah’ın iki tam sayfasında bana yanıt vermiş.
Benim "Kötü niyetli" olduğumu söylüyor.
Oysa bal gibi biliyor, Kanal 1’i bu kadar az ve hafif eleştirdiysem tek nedeni kendisidir...
O koltukta Oğuz Koloğlu değil de başka biri oturuyor olsaydı, Dünya Kupası yayınları üzerine her maç sonrası yazacaklarım, yazdığımdan çok daha ağır olurdu...
Dişimi sıkıp sıkıp, neredeyse bir ay önce, grup maçlarından sonra konuyla ilgili tek bir yazı yazdım!
Üstelik o yazıda Ümit Aktan’ı ’bilerek görmezden gelmeme rağmen’ önce Aktan, sonra genel müdürü ve hatta tüm Kanal 1 ekibi bana her fırsatta yüklendiler.
Oğuz’un iki tam sayfa savunmasının hepsini çürütebilecek kadar olaya hakimim.
Hatta iddia ediyorum ki, Kanal 1’in ne kadar kötü yayıncılık yaptığını canlı yayında Oğuz’la tartışacak kadar maç seyrettim Kanal 1’de...
Eminim iş yoğunluğundan Oğuz bile benim kadar maç seyretmemiştir.
Üstelik tarafsız bir kanal da istemiyorum, bizzat maçları yayınlayan Kanal 1 ekranında yapabiliriz bu tartışmayı.
Deplasmana çıkmaya hazırım yani.
Ama biliyorum ki ne Kanal 1’in kupa sicili ne de Oğuz’un futbol bilgisi buna yeter...
Aslında Oğuz Koloğlu her genel müdürün yapması gerekeni yaparak, canhıraş kanalını savunuyor.
Ben de buna karşın bu yazıda Kanal 1’in rating analizini yapacaktım.
15 milyon dolarlık maç yatırımının nasıl heba olduğunu, kanalın kupa sonrasındaki düşen izlenme payını, "kumandanın birinci kanalıyız" yalanını rakamlarla anlatacaktım.
Gerçekten başarılı olmasını istediğim Oğuz o koltukta oturmasaydı...
Tarkan aşkı kabardı!
"Come Closer" sonrası Tarkan yerden yere vuruldu.
Albümü satmıyor, kilo aldı, kendini yenilemedi denildi...
Eleştiriler ağırdı, haksızdı.
Albümü çıktığı günden bu yana bu eleştirilere en güzel yanıtı Karadeniz Ereğli’sindeki festivalde verdi Tarkan.
Görüntülere, fotoğraflara bakıyorum.
Tarkan’ın sahne enerjisi geri gelmiş, yine sempatik, yine formunda...
Üstelik zayıflamışta...
Genç hayranları onu hiçbir zaman terk etmedi ama 30’una yaklaşmış kadınlar bugünlerde "Tarkan’a yeniden aşık olduk" itirafında bulunuyorlar. Anlayacağınız Tarkan aşkı kabardı! Karadeniz Ereğli’sindeki konseriyle Tarkan yeniden yükseliş trendine geçmiştir.