Bebekleri olan aileler için Baby TV tarzı çocuk kanalları kurtarıcı oluyor.
Ben o yaşta çocukların TV karşısına oturtulmasını doğru bulmuyorum ama pek çok aile için çocuğu oyalamanın en iyi formülü bu kanallar...
Pazar günleri yayınlanan Emma’s Theatre diye bir çizgi film var Baby TV’de...
Emma adlı karakter her ülkeden hikayeler anlatıyor.
Son gittiği yer Yemen’di...
Yemen’de bir ailenin hikayesini anlattı; Nuran ve Halil...
Nuran kapalı tesettürlü, Halil’in ise sarığı var, çocuklarının da başları kapalı...
Çocuğu olan arkadaşlarım aradı hemen Baby TV’de türbanlı çizgi film gösteriyorlar diye.
"O yaştaki çocuklara ne türbanı ne sarığı" dedim, sonra internetten buldum Emma’nin maceralarını.
Tüm dünyayı gezen bir karaktermiş meğer Emma, Fransa’nın küçük bir köyüne de gidiyor, Yemen’e de...
Yemen’de aileler türbanlı sarıklıysa, çocuklarının başlarını kapatıyorsa Emma ne yapsın?
Ne varsa onu anlatıyor...
Yemen’i bırakın da asıl siz Emma’nın Yemen gibi bir Türkiye anlatmaması için uğraşın.
Motorlara gürültü yasağı
Şehir içinde gürültü yapmanın da belli bir sınırı olması gerek miyor mu?
Valilik gürültü yasağını sadece gece kulüplerine uygulamaktan ibaret sayıyor...
O konuda da belli bir yol alındı.
Farkında mısınız bu yaz boyunca Boğaz’daki gece kulüpleriyle ilgili hiç gürültü tartışması yaşamadık.
Peki aynı özeni araçlar, özellikle de motorlar gösteriyor mu?
Son yllarda motor kullanımı hızla yayılmaya başladı, bu sevindirici...
Ancak motor kültürü ve denetimleri aynı hızla gelişmiyor.
Bu işte acayip bir başıbozukluk hakim.
Mesela her isteyen istediği motorla istediği gürültüyü yapma hakkına sahip mi?
Bu konuda yasal bir düzenleme yok bildiğim kadarıyla.
Zaten olsa da takan yok, herkes istediği motora biniyor.
Özellikle sokak aralarında nasıl bir gürültü yapıyor o motorlar kimse farkında değil mi?..
Chopper tarzı çok gürültü yapan motorlar da var, hızla birlikte sesi de artan sürat motorları da...
Kimse de ses çıkarmıyor bu duruma.
Motor kültürüne sahip, internet üzerinden birbirini uyaran bu işe gönül vermiş motorcuları ayrı tutuyorum.
Ama saygısızca, görgüsüzce ve de pervasızca motor kullanılmasına da bir dur denmesi gerekiyor.
Dünyada şehir içine jiplerin girip girmemesi bile tartışılıyor, bazı şehirler bunu ya vergilerle caydırıcı hale getirdi ya da yasaklama yoluna gitti...
Aynı şeyin motorlar için de tartışılması gerekiyor.
Kimse modifiye edilmiş, motor ve egsoz özellikleri yükseltilmiş motorların gürültüsünü dinlemek zorunda değil.
Şehir hayatında yaşamanın birinci kuralı karşındakinin haklarına saygı göstermek değil mi?
Bu motorlar hakkımızı çiğniyor...
Kopya çekmek ayıp değildir
Bizim bildiğimiz en iyi kopya çekme yöntemi masa üzerine görünmeyecek şekilde yazmak ya da kravatın iç tarafına notlar iliştirmekti.
Lise yıllarımızda kopya alanında yapılmış en büyük devrim kızların bacaklarına yazmayı keşfetmesiydi.
Haksız rekabetti ama erkek öğrenciler olarak durumdan hiç şikayetçi değildik. Geçen gün üniversiteli bir arkadaşım bir kalem getirdi; "Bak kopya kalemi, yeni çıktı" diyerek...
Üreten ünlü mağazanın adını birazdan vereceğim de önce biraz kalemi anlatayım.
"Sırra Kalem" adındaki bu kalemle beyaz kağıdın üzerine istediğiniz şekilde yazıyorsunuz. Ne hocanın ne de bir başkasının, hatta sizin bile görmeniz mümkün değil yazılanları...
Peki kopyayı nasıl çekeceksiniz? Kalemin arka tarafında küçük bir ışık var, onu kağıda tutuyorsunuz ve yazılanlar ortaya çıkıyor.
8 liraya mağazalarda satılıyor. Şimdi yetişkin okurlar, "Gençleri yanlış yönlendiriyorsunuz Cengiz Beeeey" diye bana kızacaklar ama ne yapayım yönlendiren ben değilim, T-Box...
Bu kalemi üreten ve adını da "kopya kalemi" koyup mağazalarında satan T-Box.
Sloganı, "Yaz çaktırma sadece sen gör"...
Son derece yaratıcı ürünleriyle tanınan T-Box, okulların açılmasıyla birlikte de öğrencilere bu orijinal kalemi tasarlamış.
Her ürününe eğlenceli kullanma talimatı koyan T-Box buna da; "Kopya ayıp değildir, artık arkadaşınıza bakıp şaşı kalmayacaksınız" gibi şeyler yazmış. Belki veliler ve öğretmenler kızacaktır ama ben T-Box’ın bu ’tabu deviren’ hallerini seviyorum.