Eğer bu ülkeden dünya çapında başarılı sporcular çıksın istiyorsak öncelikle şu federasyon dükalıklarını yıkmamız gerekiyor.
Açın bakın bakalım kaç fedarasyon kaç dönemdir aynı başkanlarla yönetiliyor.
Her seçimde aynı başkanlar, aynı yönetimler seçilir, koltuğu ele geçirenler bir daha bırakmamak için her türlü numarayı yapar.
Neredeyse babadan oğula geçecek federasyon başkanlıkları.
Bakın bu ayın 26’sında Cimnastik Federasyonu seçimleri var.
Yapılacak genel kurulda yeni başkan ve yönetim kurulu seçilecek.
Peki Cimnastik Federasyonu kaç yıldır aynı ekip tarafından yönetiliyor?
30 yıl!
Peki bu seçimin en güçlü adayı kim?
Yine aynı ekip!
30 yıl yetmemiş anlaşılan, bir dönem daha yönetmek istiyorlar Türk cimnastik sporunu...
Normal bir memlekette 30 yılda bir tek cimnastikçi yetiştiremeyenleri, bırakın yeniden yönetime seçmeyi federasyon kapısının önünden geçirmezler...
Seçim tarihi yakın diye Cimnastik Federasyonu’nu örnek verdim, sanki farklı olan var, al birini vur ötekine...
Cimnastik Federasyonu’nda yeniden başkanlığa aday olan Atilla Örsel olimpiyatlardaki hezimetten sonra ne demişti peki;
"Yılmıyoruz, hedefimiz 2012"...
Dikkat edin, bunu söyleyen başkan 70 yaşında!
1980’de Asbaşkan’dı...
84’ten beri de Başkan...
Eğer bu seçimde cimnastik federasyonu, başkan adayı olmak isteyenlerden 20 bin lira, eski parayla 20 milyar adaylık ücreti istemese ömrünün son baharında Atilla Amca’ya bu yazıyı yazmayacaktım.
Demek ki federasyon, cimnastiğin içinden gelenlerin, bu spora gerçekten gönül verenlerin yönetime gelmesini istemiyor...
Demek ki saltanat sürsün diye, olası başkan adaylarının önü para engeliyle de kesiliyor.
Cimnastiğin içinden gelen genç kuşaklar nereden bulsun 20 milyarı da yönetimi değiştirmek için ’ihtiyarlar heyeti’nin karşısına başkan adayı olarak çıksın...
Oysa cimnastiğe yeni kan lazım, genç anlayışlar, dinamik yönetim, yeni bir soluk lazım...
30 yıllık yönetim bunu yapmak yerine engeller çıkarıyor, 20 gün sonra seçim var kaç delegenin oy kullanacağını bile bilmiyor cimnastik camiası...
Gel bu sevdadan vazgeç Atilla Amca...
30 yıl emek verdin bu işe, eminim sen de çok zorlukla karşılaştın, kimbilir ne bürokratik engellerle boğuştun...
Kolay değil, yoruldun...
Kenara çekilme zamanı değil mi şimdi?
Bırak 2014’e genç bir ekip hazırlasın Türkiye cimnastiğini, seni de saygı ve minnetle ansın...
Kara çarşafla trafikte
Kara çarşaf giyen ablalarımıza, teyzelerimize bir tavsiyem var, akşam karanlığında lütfen yollarda yaya gezmeyin trafikte büyük tehlike yaratıyorsunuz.
Geçen akşam arabayla Eminönü’nden Karaköy’e geçiyorum.
Köprüyü geçtim, tam Karaköy meydana iniyorum (orası yayaların karşıdan karşıya geçeceği bir yer de değil) son anda bir karaltının önümde belirdiğini fark ettim.
Mümkün değil seçmek, kapkaranlık hava ve yolda simsiyah bir şey yürüyor.
Son anda sağa kırdım, frene bastım, yüreğim ağzıma geldi... Siyah çarşaflı kadın da can havliyle kendini kenara attı. Neyse ki ucuz atlattık.
Benden tavsiye, karanlıkta kapkara çarşaflarla hele ki yaya geçidini kullanmadan kendinizi yollara atmayın.
Siz kendinizi görüyorsunuz diye görünür olduğunuzu sanmayın. Tabii bir çift söz de belediyeye;
Lütfen şu meydanları layıkıyla ışıklandırın artık. Karaköy gibi bir meydan zifiri karanlıkta bırakılmaz...
Hatalı yol!
Etiler trafiğini rahatlatmak için Karayolları’nın oradan Akmerkez’in Ulus kapısına bağlanan arka yolun mühendislik hatası olduğu her gün kanıtlanıyor.
Çünkü her Allahın günü kaza var orada.
Kıvrılarak giden yol, yol değil ralli pisti sanki, o derece heyecanlı!..
Son yağmurlarda aynı günde iki kazaya ben şahit oldum, aracın biri yağmurdan kayıp tretuvarları aşıyordu.
Tamam sürücülerin de hatası var ama bir yolda her gün kaza oluyorsa, o yol hataya zemin hazırlıyor demektir... Ekim ayında kayıtlara yansıyan kaç kaza oldu o yolda, trafik şubesi açıklar mı acaba? Çıkacak rakamın yolun hatalı olduğunu kanıtlayacağından eminim.