Paylaş
Son iki günde İstanbul’da iki yeni uygulamaya tanık oldum ve bana 20 yıl öncesinin Londra’sını hatırlattı...
20 yıl önce Londra’ya ilk gittiğimde, otobüs duraklarındaki dijital saatlerde otobüsün kaç dakika sonra geleceğini yazmasına çok şaşırmıştım...
“Trafikte nasıl ayarlıyorlar, nasıl biliyorlar” demiştim kendi kendime...
20 yıl sonra İstanbul’da da başladı bu uygulama...
Bizim duraklarda da otobüsün kaç dakika sonra geleceği yazıyor artık.
20 yıl önce Londra’da şaşırdığım bir başka şey de kavşaklardaki sarı çapraz çizgilerdi...
Aracınla kavşaktaki o taralı alanda kalırsan cezayı yiyordun...
Sana yeşil yandığında o taralı alanı geçmek zorundasın, eğer geçemeyeceksen sana yeşil yansa da taralı alana girmeyeceksin...
Böylece kavşağı kilitlememiş oluyorsun...
Özellikle bu konuyu 20 yıl boyunca defalarca yazdım, neden bizde bu uygulama yok diye...
20 yıl sonra pazartesi gününden itibaren İstanbul’da da başlıyor bu uygulama...
Dolmabahçe, Büyükdere, Edirnekapı ve Fındıkzade olmak üzere dört büyük kavşakta uygulanacak ilk kez.
Bu kavşaklardaki sarı taralı alanlarda kalan araçlar 88 lira ceza yiyecek...
20 yıl geriden gitsek de, en azından gidiyor olmamız sevindirici...
Ya 40 yıl olsaydı?
Muayene için kiralık lastik...
Mutfak Sanatları Akademisi’nin kurucusu Mehmet Aksel uyarmasa haberim bile olmayacaktı...
Meğer bu ülkede, araç muayenesi için kiralık jant ve lastik sektörü varmış...
Şaka yapmıyorum...
Korkunç bir şey bu... En popüler ilan sitelerinden birine girin, “muayene için jant lastik kiralama” yazın, karşınıza onlarca ilan çıkıyor...
Eğer aracınızın jant ve lastikleri muayeneden geçemeyecek kadar kötüyse bu ilanlardan birine tıklıyorsunuz...
20 liradan 150 liraya kadar jant ve lastik kiralıyorsunuz, aracınız muayeneden geçtikten sonra geri veriyorsunuz...
Yeniden kabak lastiklerinizi takarak trafikte dolaşmaya devam ediyorsunuz...
Korkunç değil mi?
Hadi bunu yapan kendi canını düşünmüyor trafikteki diğer sürücülerin, yayaların can güvenliği ne olacak?
Nasıl böyle gizliden gizliye bir sektör doğar da bugüne kadar kimsenin dikkatini çekmez...
Hiçbir yetkili, trafik müdürlüğü bu konuya el atmaz...
Emlak ve oto ilanları yayınlayan sitelerin yöneticilerinin de bu konuya dikkat etmesi gerekiyor...
Asla izin verilmemeli bu ilanlara, hemen yayından kaldırılmalı...
Trafik ve Emniyet Müdürlüğü de bu işi yapanların peşine düşmeli...
Muayene için lastik ve jant kiralamak gibi hepimizin can güvenliğini tehlikeye atan bir sektör ortadan tamamen kaldırılmalı...
Bitaksi’den sonra Getir’i kurdu...
Haziran ayında Bitaksi’nin kurucusu Nazım Salur’la buluştuğumuzda yeni projesini yazılmamak kaydıyla anlatmıştı...
“Bitaksi uygulaması nasıl taksiyi ayağınıza getiriyorsa yeni kuracağımız uygulama da 7 gün 24 saat istediğiniz her şeyi kapınıza getirecek” demişti...
Önceki gün Getir diye bir uygulama gördüm, mağazada...
Hah dedim galiba Nazım Salur’un bahsettiği buydu...
İndirdim...
Evet, anlattığı proje... Pilden bebek bezine, gazlı içeceklerden yara bandına kadar ne ararsanız var...
Sipariş veriyorsunuz, kaç dakikada kapınızda olacağını söylüyor. Şehir merkezine yakınsanız en fazla 10 dakikada geliyor sipariş verdiğiniz her şey...
Hazirandaki buluşmamızda bu operasyonu nasıl yapacaklarını sormuştum...
Şehrin belli yerlerinde minibüsler içinde ürünleri mobil olarak hazır tutacakları ve siparişlere yetişecekleri bir sistem üzerinde çalışıyorlardı...
Demek ki hayata geçirmişler...
İşin en güzel yanı 7 gün 24 saat hizmet vermeleri...
Şimdilik çok yeni olduğu için ürün yelpazesi geniş değil ama eminim hızla artacaktır...
Getir’i mutlaka indirin telefonunuza çünkü büyük kolaylık; illa bir gün ihtiyacınız olacaktır...
CINE5 kapanırken
CINE5’in kapanacağını duyunca içim cız etti...
Herkesin izleyici olarak iyi kötü bir anısı vardır CINE5’le ilgili...
Benimki daha özel...
Çünkü 2000’den 2005’e kadar kadrolu olarak çalıştım CINE5’te...
Zor şartlarda ama çok güzel günlerimiz geçti...
Bakın benim için CINE5 ne demek...
*Erol Aksoy gibi keskin zekaya sahip müthiş bir televizyoncu patronla çalışmak demek...
*TMSF’nin polislerle gelip bir kanala nasıl el koyduğunu ilk kez orada yaşamak demek...
*Mehmet Barlas ve Deniz Akkaya başta olmak üzere pek çok isimle yıllarca Başka Yerde Yok’u yapmak demek...
*Televizyoncu bir patrondan sonra, televizyondan anlamayan TMSF yöneticileriyle çalışmanın zorluğunu yaşamak demek...
*İnci Aksoy gibi sanata düşkün bir hanımefendiyle mesai yapmanın keyfi demek...
*Deniz, Ebru, Bahadır, Dilaver, Can ve daha pek çok dost ve tabii ki İrfan Şahin demek...
*İki çocuğumun annesi eşimle o binada tanışmam demek...
CINE5’e nasıl teşekkür etmem ben...
Paylaş