İnkár yiğidin kalesi...

SALI günkü yazımda birkaç olay anlatmış, "Tek partili dönemde miyiz" diye sormuştum.

AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu aradı.

Kendisiyle seviyeli bir telefon konuşmamız oldu.

Antalya’daki futbol turnuvasının özel bir organizasyon olduğunu anlattı.

Ve ekledi, "Olay doğrudur. Ancak mesulü ben değilim".

Karşılıklı teşekkür ederek telefonu kapattık.

* * *

Diğer olaydaki "Bay Vekil"e gelince...

Aradı; yine yurtdışındaymış.

"Öyle bir olay olmamıştır" dedi.

Ses tonundan anladım ki, "farklı bir vekil"!

Bakan’ın ne yapması gerektiğini de, Başbakan’ın ne yapması gerektiğini de...

Hürriyet’in ne yapması gerektiğini de, Aydın Doğan’ın ne yapması gerektiğini de çok iyi biliyor.

Benim ne yapmam gerektiğini zaten biliyor!

Stockholm Büyükelçisi Necip Egüz’ün koruma görevlisinin, benim yazdığımın aksine araçtan indirilmediğini söyleyince sordum:

Peki, o koruma görevlisi İhlas Haber Ajansı Muhabiri Metin Altınışık ile Hürriyet Temsilcisi Tandoğan Uysal’ın arabasında ne arıyordu?

* * *

Perşembe akşamları HABERTÜRK’te siyasi analizler yapıyorum.

Türkiye’nin Seçimi programını hazırlayan ve sunan Özlem Gürses, programda parti genelgesini göstererek, "AKP, halkın karşısına nasıl çıkacaklarını, parti yöneticilerine satır satır yazmış, ne diyorsunuz" diye sordu.

Cevabım kısa oldu.

Aklıma Nasreddin Hoca’nın leyleğin gagasını, kanatlarını, ayaklarını keserek "kuşa benzettiği" fıkra geldi.

AKP’nin halkın karşısına çıkaracağı insanları ikide bir ikaz edeceği isimlerden seçeceğine, buna gerek duymayacağı insanlarla bu sorunu çok daha kolay aşabileceğini söyledim.

İki milletvekiliyle konuştum, iki ayrı dünyanın insanıydılar.

Yapılan kamuoyu yoklamalarının tamamı, seçim sonrasında dört partili bir Meclis olacağını gösteriyor.

Bunun gerçek sebebi, AKP’nin kendisi.

Parti adına temsil görevi üstlenenlerin "umur görmemiş", özensiz, hoyrat tavırları...

Düşünün, benim "testi kırılınca yol gösteren çok olur" diyerek yazdıklarım, ne hazımsızlıklar doğurmuş.

* * *

"Bay Vekil" ve üslubu, köşemi daha fazla işgal etmeyecek.

Orada başkaları da vardı.

Herkesin tanıdığı bir hanımefendinin dayanamayarak, "Siz vekilseniz, ben de vatandaşım" diye başladığı sizi ikaz eden sözlerini, büyükelçilikteki konuklar hicap ederek dinlediler.

"Bay Vekil"e bir çift sözüm var.

"Koruma görevlisinin ağzını yırtmak" gibi laflarınızdan anlıyorum ki, benim "tek partili dönemde miyiz" benzetmem eksik olmuş.

Kimsenin kılına dokunamazsınız.

İnkár yiğidin kalesidir diyerek, onca insanın tanıklığını hiçe sayarsanız...

Mahkemede görüşmekten başka çaremiz kalmaz.

Buna da cevabımız, "Hodri meydan" olur.
Yazarın Tüm Yazıları