Ölüm yarışına son

Ölüm ve ölü rakamları yarışıyor. Bilmiyorum dikkat eden oldu mu, dünkü gazetelerde iki “resmi” açıklamada ölü rakamı verilmişti. Biri, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Van-Erciş depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ilişkin verdiği rakamdı: 279 kişi.

Haberin Devamı

Diğeri Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in son günlerde PKK’lılara yönelik harekatta öldürülenlerin sayısına ilişkindi. Orgeneral Özel, bazı istihbarat duyumlarına göre, öldürülen PKK’lıların sayısını 270 dolayında olarak verdi.

Bu rakamlar dün tırmandı. Van-Erciş depreminde ölü sayısı önce 366’ya yükseldi, akşam saatlerine doğru 432’ye. Yaralı sayısı da 1352’ye.
Bu rakamın önümüzdeki günlerde daha da yükselmesinden korkuluyor.

Öldürülen PKK’lı sayısında da hatırı sayılır bir fırlama oldu. Doğrulanmamakla birlikte, Irak’taki BBC muhabiri 1400 PKK’lının öldürülmüş olduğunu ileri sürdü. Bu gidişle, askeri harekatın PKK’yı bitireceği kehanetinde de bulundu.

Söz konusu rakam, yaklaşık PKK’nın silahlı güçlerinin dörtte birini buluyor.

Van’ın çifte gözyaşları

Haberin Devamı

Van-Erciş depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımız arasında, asker yakınları, askerden henüz dönmüş olanlar, askerlik çağında bulunanlar, gencecik öğretmenler, küçücük Kuran kursu öğrencileri, Van ve Erciş’in sıradan insanları, yani Kürt vatandaşlarımız yer alıyor.

Bu ne demek?

Her yaş ve meslek grubundan, Türk ve Kürt insanlarımızı yitirdik.

Bu insanlarımız arasında, hiç kuşkunuz olmasın, PKK’ya sempati duyanlar, ya da en azından PKK’nın dağdaki unsurlarının, PKK’nın artık mezarda olanlar mensuplarının ve PKK’lı tutukluların yakınları var.

Tıpkı, Van ve Erciş’te hayatını yitiren insanlarımız arasında PKK’ya karşı eline silah alan ve alacak alan güvenlik kuvvetleri mensuplarının yakınları olduğu gibi.

500’e yakın insanın ailesi şu sırada acılı. Yasta.

Türkiye-Irak sınırı boyunda harekatta öldürüldüğü –öldüğü değil, öldürüldüğü- açıklanmış olan 270 dolayında ya da BBC muhabirinin iddiasının doğru olması halinde 1400 PKK’lı söz konusuysa, en az Van-Erciş depreminde yas tutan aile kadar, ya da onun iki misli aile yasta.

Ölenlerin devlet dilinde veya medya terminolojisinde “ölü olarak ele geçirilen” ya da “öldürülen terörist” olmaları, onların Türkiye’de, hem de deprem bölgesinde birinci dereceden yakınları bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Haberin Devamı

Onların da ana-babaları, kardeşleri ve yakınları var. Deprem felaketinde kaybettikleri ve gömdükleri yakınlarının başında gazete sayfalarına yansıyan fotoğraflarda yürek parçalayıcı görüntülerle göz yaşı döken insanları nasıl varsa, muhtemelen mezarları bile belli olmayan insanların, gazete sayfalarına fotoğraflarla yansımayan ama acı çeken ve gözyaşı döken yakınları var.

Ve, onlar, sınırın Türkiye tarafında ve birçoğu deprem bölgesinde yaşıyorlar.

Silahları susturma zamanı

Deprem felaketine maruz kalan insanlarımızın acılarını bir nebze dindirmek için, ülkenin en batısında kenetlenen ve seferber olan halkımız, o insanlarımızın yine ölüm nedeniyle acı çeken bir diğer parçasının ıstırabına bigane kalmalı mı?

Haberin Devamı

İlki, “insani” bir konu, ikincisi ise insanı boyutundan ayıklanmış, “siyasi” bir konu.

İkincisine de bu topraklarda güçlü bir “kardeşlik kokusu” salgılayan insani boyutu egemen kılmak için, bu büyük deprem felaketinden yola çıkmak gerekiyor.

Silahlar susmalı. Bunun için bütün Kürtler, PKK’ya, “Şu Van’ın durumuna bakın, İzmir’den, Edirne’den Van’ı sarmalamak için harekete geçen insanları görün” ve  “silahları susturun” diye haykırmalı.

PKK, Çukurca saldırısını, lider kadrosundan 7 kişinin bir hava saldırısında canından olmasına misilleme olarak yaptığını açıkladı. Şayet bu açıklama doğruysa, 24 Anadolu çocuğunun canını almış olan Çukurca saldırısının bir “stratejik hedefi” ya da “askeri anlamı” yok demektir.

Haberin Devamı

O saldırıyla mevzi mi kazandı PKK? Tam tersine, sınırın öte tarafındaki Haftanin kampından olmak üzere. Irak’ın kuzeyinde sınır boyundaki bazı mevzilerini bile kaybediyor.

Açıklaması doğruysa şayet, Çukurca saldırısının “askeri” bir amaçtan çok, “intikam” gibi ilkel bir dürtüyle ilişkisi söz konusu.

PKK’nın asıl yapması gereken açıklama, özellikle Van depreminin ardından, “silahlarını susturacağını” ilan etmektir.

Aynı şekilde, PKK’ya yönelik onlarca, yüzlerce can alan harekat da durmalıdır. Van-Erciş deprem bölgesindeki insanlara yeni acılar yaşatmamak için.

Eğer, PKK’ya karşı sınır boyunda sürdürülen askeri harekatın PKK’nın varlığını ortadan kaldıracağı sanılıyorsa hayal görülüyordur. Geldiğimiz noktada, askeri harekatla PKK’nın bitirileceği noktayı geçmiş bulunuyoruz. Zaten günlerdir, kara harekatı, Irak topraklarından ziyade Türkiye toprakları içinde cereyan etti. Hakkari il sınırları içinde.

Haberin Devamı

Askeri harekat, PKK’yı toptan yok etmek gibi hayale dayanmıyorsa, öne çıkan yanı “intikam” olur ki, ciddi devletler böyle davranmazlar.

Kaldı ki, Irak toprakları içindeki askeri harekatın boyutları ve çapı, başlatılan işin mantığı gereği, genişlerse, TSK’nın neredeyse tüm Kuzey Irak’ta askeri olarak konuşlanması gerekecek. Bir tür İsrail’in Güney Lübnan’a girip, uzun süre elinde bulundurması gibi.

Öyle bir harekat, bir yanında İran’ın diğer yanında Suriye’nin bulunduğu bir coğrafyada, Kuzey Irak’ın sürekli bir çatışma alanına dönüşmesi anlamına gelir. Ortak sınırın Irak tarafında ister 5 kilometre, ister 20 kilometre derinliğinde bir hattı Batı-Doğu yönünde temizleyin, PKK, paralel hatlara çekilerek varlığını sürdürür. O topraklar, Erbil yakınlarına kadar Batı-Doğu yönünde sınıra paralel –kimi yerde Güney-Kuzey yönünde çapraz-  uzanan sıradağlarla örülüdür.

İşin askeri yönünden başka bir şey kalmazsa, bu, kartopu efekti haline dönüşür. Söylem, güvenlik eksenli, askeri söylem haline dönüşür. Son zamanlarda olan budur.

Her gün ölü saymaya başlarız. Deprem ile 100 kilometre güneyindeki askeri harekat arasındaki “istatistik savaşı”nı izleriz; depremde ölü sayısı kaça, askeri harekat sonucu öldürülen PKK’lı sayısı kaça yükseldi...

İşin garip tarafı, her ikisinde de gözyaşı dökenler, aynı coğrafyada yaşıyorlar. Bazıları aynı kişiler.

Türkiye’nin batısında, biriyle dayanışma için yanıp tutuşmak, diğeri için “oh olsun” tavrına girmek, giderek, tuhaf kaçacak.

Yazarın Tüm Yazıları