Paylaş
Brandenburg Kapısı’nın önünden Zafer Sütunu’na kadar olan bir kilometre uzunluğunda, Reichstag’ın önünde uzayıp giden alanda, birkaç saat sonra Almanya ile Arjantin arasında Rio’da oynanacak Dünya Kupası finalini dev ekranlarda izlemek üzere onbinlerce kişi toplanmaktaydı.
Aralık 2012’nin son haftasında ölümcül bir beyin kanaması geçirdikten sonra Berlin’e getirilmiş olan ve adeta mucizevi biçimde yaşama döndürülen Irak Cumhurbaşkanı Celâl Talabani –herkesin ve bizim kendisinden söz ettiğimiz haliyle Mam Celâl- ülkesine ve Süleymaniye’deki evine dönmek için gün saymaya başlamıştı. Mam Celâl’in dönüş hazırlıklarının tüm ayrıntılarını Aras biliyordu.
Sohbet, Irak’taki durum ve Türkiye üzerine kaydı. Aras’a takıldım, “Irak öyle bir krizdeki, parlamentonun toplanıp başkan seçmesi, ardından cumhurbaşkanı seçimlerine gidilmesi hayal gibi. Bu durumda, Mam Celâl zaten şu anda cumhurbaşkanı ve görünen o ki, ömür boyu cumhurbaşkanı kalacak…”
Bu sohbetin üzerinden bir hafta geçmeden Irak Cumhurbaşkanı Mam Celâl, Süleymaniye’ye döndü.
Ancak, tam da bu zaman dilimi içinde çok ilginç ve hızlı gelişmeler gerçekleşti. Talabani, henüz Berlin’den ayrılmamıştı ki, bir türlü biraraya gelemeyen Irak Parlamentosu toplanıp, Meclis Başkanı olarak “Türkiye’nin adamı” bilinen Musul’lu Usama el-Nuceyfi yerine Diyala vilayetinin Miqdadiye şehrinden genç bir Sünni Arap’ı, ismi etrafında “Amerikan tercihi” olarak spekülasyon yapılan Selim al-Cuburi’yi seçti.
Meclis Başkanı’nın seçilmesi, anayasal prosedürün işlemeye başladığını ifade ediyordu. Bundan sonra sıra cumhurbaşkanı seçimine geliyordu. “Centilmen Anlaşması” gereğince, Cumhurbaşkanı makamı Kürtlere “rezerve” edilmiş olduğuna ve Kürt örgütleri arasında ise Talabani’nin KYB üyesi bir kişinin bu makama gelmesi “yazılı olmayan bir kural” ya da “Kürtlerarası bir uzlaşma” olduğuna göre, bir KYB’linin önce KYB tarafından aday gösterilmesi, ardından Irak Parlamentosu’nun 63 kişilik “Kürt bloku” tarafından “ortak Kürt adayı” olarak desteklenmesi gerekiyordu.
Dört KYB’li yarışa girdi. En iddialı isimler Barham Salih ile Kerkük Valisi Dr. Necmettin Kerim idi. Barham Salih, Barzani’nin KDP’sinin KYB içinde kendisine en yakın gördüğü isim olduğu için, Türkiye’nin “en sıcak” baktığı KYB yetkilisiydi. Mart başında, kendisinin önayak olduğu Uluslararası Süleymaniye Forumu’nun açış konuşması için Ahmet Davutoğlu, Süleymaniye’ye ömründe ilk kez ayak basmıştı. Bakan ile gelen heyet mensuplarından biri, kulağıma eğilerek, “KYB içinde Talabani sonrası için şiddetli bir iç çekişme var. Barham’a destek vermeye geldik” demişti. Türk heyetine, Erbil’den gelen KDP’liler refakat ediyordu.
Barham’ın Celâl Talabani’nin yerini almasına, Mam Celâl’in eşi ve “Kürt solu”nun tarihi lider isimlerinden birinin, İbrahim Ahmed’in kızı olan Hero Han’ın karşı çıktığı, Kürt siyasetinin iç dünyasından haberdar olan hiç kimse için bir sır değildi. Barham Salih’in arkasındaki Barzani’nin KDP’si ve zımnî Türkiye desteğine karşı, Hero Han’ın ve KYB’nin diğer kanatlarının İran desteğinde olduğu söylentisi Süleymaniye ve Irak Kürdistanı’nda yaygındı.
Nitekim, Hero Han Talabani ve onun çevresinde kümelenen KYB’liler Barham Salih’in cumhurbaşkan adaylığını istemediler. Yıllarca Washington’da doktorluk yapmış olarak, yine Amerikan çevreleriyle güçlü ilişkilere sahip ve Celâl Talabani’nin bir başka yakını olan Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in adaylığına ise Mesut Barzani’nin karşı koyduğu öğrenildi.
Fuad Masum ve Adnan Müfti isimleri, “uzlaşma isimleri” olarak ortaya çıktılar. Dr. Fuad Masum giderek en öne çıktı. Celâl Talabani’yle birlikte 1975 yılındaki altı kurucusundan biri olan Fuad Masum ile yaklaşık çeyrek yüzyıl öncesine giden tanışıklığımız ve dostluğumuz var. İsminin dolaşıma girdiği anda, Celâl Talabani’nin çocukluk arkadaşı ve sadık yoldaşının yeni Irak Cumhurbaşkanı seçileceğinden emindim. Öyle oldu.
Öyle oldu ama pek de kolay olmadı. Irak Parlamentosu’nun 63 Kürt milletvekili çarşamba gecesi geç saatlerde kendi arasında toplantı ve Fuad Masum ile Barham Salih isimlerini oyladı. Oylama, Fuad Masum lehine 30-23 çıkınca, (7 oy kullanılmadı) Barham çekildi. Fuad Masum, Kürtlerin adayı olarak perşembe günü yapılan parlamento oturumunda ikinci turda 275 milletvekilinin 211 oyunu alarak seçildi.
Kürtlerin kapalı toplantısındaki oy dağılımı özellikle ilginç idi. Fuad Masum 15 KYB, 6 Gorran, 5 KDP ve 4 İslamcı-Kürt milletvekilinin oyunu aldı. Barham Salih ise, 14 KDP, 4 KYB, 3 İslamcı-Kürt, 2 Gorran milletvekilinin.
Fuad Masum’un önünde başbakan atamak için iki hafta süre var. Kim ne derse desin, parlamentonun mutlak sandalye çoğunluğuna sahip değilse de, seçimlerden tartışmasız en güçlü Şii lider olarak çıkmış olan mevcut Başbakan Nuri el-Maliki, en güçlü aday. Onun atanması da, atanmaması da problemli.
Maliki’nin şansı, büyük ölçüde İran ve Amerika’nın tavrına bağlı. Irak’taki gelişmeleri büyük ölçüde belirleyen iki ana oyuncu, son dönemle birlikte, İran ve ABD olarak gözüküyor.
İran’ın “Kürdistan bağımsızlığına niçin karşı olduğu”na ilişkin etkili Amerikan dergisi The National Interest’in son sayısında yayımlanmış olan bir yazının dikkat çekici satırları:
“İranlıların üzerinde en çok odaklandıkları bir kişi varsa, o, Celâl Talabani… Talabani’nin partisi KYB, (Irak’tan) ayrılma konusundaki son tartışmalardan büyük ölçüde uzak durdu. Bunun yerine, üst düzey yetkilileri, Irak anayasasında Kürtlerin elde edebileceği en yüksek makama (Irak cumhurbaşkanlığı) odaklandılar. Bir başka deyimle, KYB’nin siyasi duruşu, Tahran’ın, Irak devletinin bütünlük içinde kalması umutlarını yansıtıyor… Irak Kürtleri arasında iç anlaşmazlık tohumları saçmayı tasarlayan bir siyaset, Tahran’ın Kürd bağımsızlığı kâbusunu dağıtmak için aradığı altın kurşun olabilir.”
Fuad Masum’un bundan iki hafta öncesinde hiç kimsenin beklemediği bir hızla Bağdat’ta “Talabani’nin halefi” olarak, Irak’ın ikinci Kürt cumhurbaşkanı seçilmesi, Kürdistan bağımsızlığına karşı İran’ın kullanacağı “altın kurşun” mudur bilinmez ama Kürt enerjisinin aniden Bağdat’a dönüvermesinin, Irak’ta bir “Kürdistan bağımsızlığı”nın eli kulağında olmadığının net bir göstergesi olduğu kesindir.
Aynı şekilde, Erbil’de Türkiye’nin eli ne kadar güçlü gözüküyor ise, Bağdat ve Süleymaniye’de o ölçüde zayıf gözüküyor.
Paylaş