Fenerbahçe’yi sırtından vurmak

Fransa’da 1984 yılında onu izlemek büyük zevkti. O yılki turnuvayı kazanarak “1984 Avrupa Şampiyonu” unvanını ele geçiren Fransa milli futbol takımı nerede oynuyorsa, trene atlayıp, Paris, Lyon, Marsilya arasında koşuşturmamın ödülüydü, takımın kaptanı, turnuvanın gol kralı, dünya futbolunun yeni yıldızı Michel Platini’yi stadyumlarda seyretmek. Hayranıydım.

Haberin Devamı

Büyük futbolcuydu Michel Platini. O büyük futbolcudan küçük bir adam çıktı. UEFA Başkanı Michel Platini. Küçük adam. Onun yanında daha da küçülmüş görüntü veren Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yetkililerinin önünde, Fenerbahçe’yi tehdit etti. “UEFA’ya karşı gelmekle” suçladı.

Fenerbahçe’nin “suçu”, TFF ve UEFA tarafından elbirliğiyle Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne katılmasının engellenmesi üzerine, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) başvurarak “tazminat davası” açmış olması. Platini için, Fenerbahçe’nin UEFA’ya karşı meşru yollardan hakkını aramaya kalkması bile kabul edilemez.

UEFA Başkanı sıfatıyla iktidarını kötüye kullanarak Fenerbahçe’den intikam alabileceği imasıyla tehdit ediyor. Yanında, TFF’nin yetkilileri. Onlar da Fenerbahçe’nin CAS’ta açtığı davanın muhatapları oldukları için, kendi ülkelerinin hakkını hukukunu korumak yükümlülüğünde olmaları gelen bir numaralı kulübüne, Fenerbahçe’ye değil, önünde boyun eğerek “kader ortağı” haline geldikleri Platini’ye yakınlar. Fenerbahçe karşısında eleleler. Ve, dolayısıyla, Türkiye’de futbolu yönetseler de, yönetmeye ehil olduklarına kimseyi inandıramazlar.

Haberin Devamı

Futbol konuşalım, hukuk konuşmayalım

Yarın Türkiye Süperligi başlayacağı için, başta TFF, ve maç naklen yayınları sayesinde büyük paralar peşinde -anlaşılır nedenlerle- koşan “yayıncı kuruluş”, bir kampanya pompalıyor: “Artık futbol konuşulacak”!

Yaz boyu, “şike soruşturması” ve Fenerbahçe’nin maruz kaldığı durumdan ötürü, futbol konuşmaya ara vermiştik ya; şimdi bazılarının kendilerini aldatma kodu haline gelen sözcüklerle “güzel oyun”u konuşacağız bundan sonra. Daha doğrusu, yaz aylarında olan-biteni unutturmak için “artık futbol konuşmalıyız”.

“Artık futbol konuşmalıyız” ne demek? Şu da demek:

“Yapılan adaletsizliği konuşmayalım”!

3 Temmuz günü Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve bir grup yönetici gözaltına alındığı vakit, bu, “Temiz Futbol” gibi bir “ulvi amaç” olarak ilan edilmişti.

“Liberal” ya da “demokrat” olarak etiketlenen kalemleri seferber edip, saflara katmak için en etkili “uyuşturucu”, başına “temiz” sıfatı oturtulan bir kampanya başlatmak. En ön sırada onlar, yanlarında iktidarın herhangi bir konudaki her adımını rasyonalize etmek refleksine sahip olan yayın organları, bu “ulvi amaç” için aynı “tribünü” paylaştılar. Kimisi bir futbol maçının kaç kişiyle oynandığından habersiz, “tetikçiler” ve “propagandistler” mutluydu. Çünkü “futboldan mafya temizleniyordu”...

Haberin Devamı

Müthiş bir medya manipülasyonu ile, Fenerbahçe’ye yönelik “yargısız infaz” daha Temmuz ayının ilk haftasında gerçekleştirildi. Amaç, “temiz futbol”  ve ülkenin tüm kurumları “pislikler”den temizlenmekte olduğuna göre, böyle “ulvi” ve yüce bir amaca karşı da çıkılamazdı.

Karşı çıkan, anında, “fanatik” damgasını yer ve etkisizleştirilirdi.

Utanç verici bir Makyavelizm harekete geçirildi. Amacın araçları meşru kılması hali. Adalet duygusu incitilerek, hukuk dışı uygulamalarla adalet yerine gelmez, hukukun gereği yapılmış olmaz.

Yaz boyu, Fenerbahçe’yi merkezine alan gelişmelerin, şayet tek bir şeyle ilgisi yoksa o da “temiz toplum, temiz futbol”dur. Kirli tertiplerle “temizlik” yapılamaz. Kendilerini “Ölesiye Galatasaraylı” diye açıklamış olan medya mensupları, “temiz toplum” gerekçesiyle, olsa olsa, kendilerini aldatabilirler.

Yalan zinciri

Haberin Devamı

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, “çıkar amaçlı silahlı suç örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak” iddiasıyla cezaevinde. Üç buçuk aydır, soruşturmada onca gürültüyle ekranda 6 tabanca sergilendi. Üstelik, bunlar Aziz Yıldırım’a ait değil. Şimdiye kadar ele geçirildiği iddia edilen deliller, böyle bir iddiayı destekleyemiyor. Çürük.

Hele, “şike”ye dair bir şey yok ortada. Şike, maç bağlamak demek. Oyunun sonucuna hakem ile oyuncudan başka kimse doğrudan etki edemez. Gelgelelim, şike iddiasıyla tutuklu hakem yok, pisipisine hapiste olduğunu herkesin gördüğü tek bir futbolcudan başkası da yok. Üç buçuk ay, “temiz futbol” diye toplumun kafasını şişirenler, “futbolcusuz şike”yi izah edemiyorlar.

Haberin Devamı

Futbolcunun yer almadığı şike olabilir mi?  Hani, polisin elinde herşey vardı; dinleme kayıtları, fotoğraflı belgeler... Neredeler? Siz, neredesiniz, “fanatik olmayan”, temiz futbol özlemcileri? Neredesiniz?

“Temiz futbol operasyonu” yalan; “şike soruşturması” ciddi değil; Aziz Yıldırım’a, Fenerbahçe yöneticilerini ve özellikle başta tutuklu bulunan Beşiktaş Kulübü İkinci Başkanı ve Teknik Direktörü olmak üzere futbol adamlarına yönelik soruşturma adaletsiz.

Güç mücadelesi

Peki bu ne; olan-biten ne?

Gelişmelere ta başında, “Bu, bir güç mücadelesi” teşhisini koymuştum. Birkaç gün önce Alman Der Spiegel  dergisi de aynı noktaya vardığını gösteren uzun bir inceleme yazısı kaleme aldı. Yazının şu son bölümü dikkat çekici:

Haberin Devamı

“Soruşturmayı yürüten savcılığın verdiği isimle, ‘Temiz Kramponlar Operasyonu’  Türk futbolunu temizlemeli. Ancak şu ana kadar ki yaptırımların sadece tek kulübe karşı olmasından dolayı (Radikal’in hukukçu futbol yorumcusu Bağış) Erten, operasyonun bir işe yaramayacağına dikkat çekiyor. Şu ana kadar skandalın kazananıysa Trabzonspor... Bu kulüp hakkında da şike şüphesi var. Karadeniz kulübünün politikayla alışılmadık bağlantıları daha önce ortaya çıkmıştı...”

Eğer son haftalarda, Trabzonspor çevresinde Türkiye futbolunu ilgilendiren eşi görülmemiş, mantığa sığmayan gelişmeler gerçekleşmemiş olsaydı, yukarıdaki satırları saçma sayılabilirdi.

Ne var ki, TFF, Fenerbahçe’yi UEFA Şampiyonlar Ligi’ne göndermekten men etmekle kalmadı, geçen yılın lig ikincisini onun yerine gönderdi. Oysa, Trabzonspor, lig ikincisi olarak Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı oynamış, yani turnuvaya girmiş ve elenmişti. Elendiği turnuvaya, tepeden TFF-UEFA marifetiyle indirildi.

O sırada, Trabzonspor başkanının “yurt dışına çıkış yasağı” vardı; 24 saat geçmeden kaldırıldı. Türk adaletinin tecelli zamanlaması da müthiş.

Bu ülkede yargı kararlarının sağlamasının AİHM’de yapılıyor. Türkiye, AİHM’e başvuruda ve aleyhinde karar sayısında AİHM’de rekortmen. Türkiye’de yargıya güvenilmemesi çok mu garip?

TFF, UEFA’yı da enfekte ettiği için, Fenerbahçe, “spor AİHM’i” sayılan CAS’a gitti. UEFA Başkanı Platini, sanık sandalyesine oturtulabilir.

UEFA’nın, bu durumda TFF üzerinden Fenerbahçe’ye “misilleme” yapması ihtimali çok kuvvetli. Yarın başlayacak olan Süperlig’in herhangi bir aşamasında, örneğin ligin en sonunda, “TFF hançeri” Fenerbahçe’ye bir kez daha sırtından saplanırsa, şaşıracak bir şey yok.

Yarından başlayarak, artık futbol mu konuşacağız dersiniz gerçekten?

Öyle mi yapmalıyız?

Yazarın Tüm Yazıları