Bilderberg’den Gezi’ye Selam!

Kendimiz, Kopenhag’da, “Bilderberg”deyiz. Gönlümüz, İstanbul’da. Gezi’de.Demokrasi ve özgürlüğün yanındayız.

Haberin Devamı

KOPENHAG- Herhalde dünyada yan yana gelebilmesi düşünülemeyecek iki sözcük akla gelebilirse, bunlar “Bilderberg” ve “Gezi” olabilir. Ne var ki, pekâlâ bir araya gelebileceklerini Bilderberg toplantısı vesilesiyle ben görebildim.
Soğuk Savaş döneminde Transatlantik İttifakı’nın bir “beyin fırtınası” mekanizması olarak oluşmuş ve yılda bir kez ABD ya da Batı Avrupa ülkelerinden birinde toplanan Bilderberg toplantılarının 62’ncisi bu kez Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da. Ben de katılımcılardan biriyim. Türkiye’den katılan az sayıdan birisiyim. Mustafa Koç, Ümit Taftalı, CHP’nin yakın döneme kadar genel başkan yardımcılarından biri olan Umut Oran, Paris’ten gelip katılan, yakın dönemde Paris’te Legion d’Honneur ödülüyle onurlandırılan tanınmış sosyoloğumuz Prof. Nilüfer Göle, bu yılın Nobel Barış Ödülü’nü, merkezi Lahey’de bulunan Kimyasal Silahların Önlenmesi Örgütü adına almış olan Büyükelçi Ahmet Üzümcü’nün dışında bir de Türk olarak ben bulunuyorum.
Günlerdir sosyal medyada isimlerimiz Bilderberg’e ilişkin yaygın komplo teorileri ile ilgili olarak dolaşıyor. Durumdan haberdarım. İsimlerimizin elde edilmesinde esrarlı bir yan yok; çünkü internete giren herkes www.bilderbergmeetings.org sitesine girdiği takdirde katılımcıların kimler olduğunu ve bu yılki Bilderberg toplantısının konularının ne olduğunu kolaylıkla öğrenebilir.
Sosyal medyada sanki esrar perdesini kaldırıyormuş havasıyla benimki de dahil, çeşitli isimler hakkında spekülasyon yapanlar, yukarıdaki internet sitesinden isimlerimizi öğrendiler.
Bilderberg, benzeri birçok toplantıda olduğu gibi, toplantıların içeriğini yani kimin, neler söylediğini kamu önünde paylaşmıyor. Bir de Soğuk Savaş yıllarından gelen “imajı” ve komplo teorilerini her yılda olan meraktan ötürü, her yerde tepkilere neden oluyor.
Nitekim, Kopenhag’da toplantının yapıldığı Marriott Oteli’nin karşısında da protestocular, üç gündür toplanmış vaziyetteler. Sayıları, Bilderberg toplantısına katılanların (140 kişi) sayısından daha az. Otelin camlarından görülebilen kocaman bir pankart, herkes gibi, benim de gözüme çarptı. Şöyle yazıyordu: “Bilderberg=A secret government in a democracy. No thanks!”
Yani, “Bilderberg=Bir demokraside gizli hükümet. Hayır, teşekkürler!” Buradaki, “teşekkürler” sözcüğü “Hayır, almayayım” anlamına geliyor tabii ki.
Kendi payıma, “dünya gizli hükümeti” gibi çarpıtılarak sunulan Bilderberg toplantısına katılmaktan da Bilderberg karşıtı gösterilerden de hiçbir sıkıntım, şikâyetim yok. Hatta önceki gün, öğle yemeğinde yan yana düştüğüm İspanya Kraliçesi Sophia ile göstericiler konusunda şakalaştık da. O, “Biz daha kalabalığız. Elimizde kameralar, onların fotoğrafını çekmek için yürüsek, ne olur acaba?” diye takıldı.
Türk grubu, dün öğle yemeği için, otelin dışına çıkarken, “You are criminals. We do not want you here” diye bağırıyordu, az sayıdaki kalabalık. İstanbul’da aynı saatlerde Gezi Parkı ve Taksim’e gitmesi engellenenler arasında yer alan LBGT bayrağının aynısının altında bağırıyorlardı. Nilüfer Göle’ye şaka yollu seslendim: “Bizim ‘Gezici’ olduğumuzu söylesene onlara...”
Bilderberg’e katılmış olmaktan hiçbir sıkıntım ve şikâyetimin olmamasının bir nedeni, önceki gün akşam yemeğinde yan yana denk geldiğim, 91 yaşını devirmiş olan ama kafası bir İsviçre saati gibi mükemmel işlemeye devam eden Henry Kissinger ile birkaç cilt kitap okusam, elde edemeyeceğim bilgi ve bakış açısını kazandığım bir hararetli sohbete koyulmam. Bir de Bilderberg’in sabahtan akşama kadar süren oturumlarında izlediğim oturumları.
“Ukrayna”, “Rusya”, “Ortadoğu’nun Yeni Mimarisi”, “Avrupa’nın Geleceği”, “Demokrasinin Geleceği ve Orta Gelir Tuzağı”, “Çin’in Siyasi ve Ekonomik Bakış Açısı”, Snowden ve WikiLeaks gibi gelişmelerle ortaya çıkan –bizdeki tapeler konusu gibi- “Özel Hayat Var mı?”, “İstihbarat paylaşımı”, “Teknoloji ve İstihdamda Büyük Dönüşümler” gibi konu başlıkları altında çok çarpıcı “beyin fırtınaları”nın yer almış olması.
Buralarda yer alanlar, birkaç ülkenin toplam ekonomik gücünden daha fazla gücü olan Airbus, BP, Shell, Nokia, Goldman Sachs, Fiat, Google, Microsoft gibi uluslararası şirketlerin CEO’ları ve en üst düzey yöneticilerinden, İsveç ve İspanya dışişleri bakanlarına, AB Komisyonerlerinden Amerikan Hazinesi’nin başında dünya ekonomisini etkileyen kararlara imza atmış olan Lawrence Summers, Robert Rubin gibi isimlere, yakın döneme dek ABD’nin Siberuzay Komutanı ve NSA Başkanı olan Keith Alexander ile İngiliz Gizli Servis Başkanı John Sawers’a, İspanya’da demokrasi mücadelesinin başını çekmiş olan El Pais Genel Yayın Yönetmeni, sosyalist Juan Luis Cebrian’dan yakın döneme dek Fransa’nın ünlü Le Monde’unun başında bulunan Natalie Nougayrede’ye, Financial Times’ın Martin Wolf’una kalburüstü basın mensuplarına, Hollanda Prensesi ile İspanya Kraliçesi’nden, IMF’nin başındaki Christine Lagarde’dan Dünya Bankası’nın eski başkanları James Wolfensohn ve Robert Zoellick’e, Harvard’ın MIT’nin önde gelen profesörlerinden, çeşitli Avrupalı siyaset adamlarına, ABD’nin Obama’dan sonra ikinci siyah başkanı olma ihtimali en yüksek kişisi sayılabilecek Atlanta Belediye Başkanı Kasim Reed’e, İngiltere’nin iktidardaki maliye bakanı ile muhalefetin gölge maliye bakanına, NATO Genel Sekreteri Rasmussen’den SACEUR yani NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı General Philip Breedlove’a, Irak ve Afganistan tecrübelerini taşıyan emekli General David Petraeus’a ve benzeri nice isimlere uzanan, bu isimlerin dışında kalan ve bu isimlerin birçoğuyla eşdeğer ve düzeyde, yaklaşık 140 kişi.
Bilderberg aleyhinde gösteri yapanların, toplantıya bakanların kimliklerine bakarak, “dünya gizli hükümeti” toplantısı yapıldığından kuşkulanmalarına imkân verecek kadar “güç ve sıfat birikimi” söz konusu gerçekten de.
İşin ilginç tarafı, Bilderbergcilerin kendi aralarındaki “eşitlik”. Bilderberg’in bir kuralı var: Katılan herkes sıfatlarından bağımsız biçimde eşitleniyorlar. Bunun belirtisi öğle ve akşam yemekleri. Herkes sıraya giriyor. Yemeğini alıyor ve istediği, boş olan masaya oturuyor.
Bu arada bir Bilderberg izlenimi: Türkiye, Batı dünyasının gündeminde pek gözükmüyor. Bir “değer erozyonu” dikkat çekiyor. Yani, Türkiye’nin Bilderberg’de konu olmaması, Türkiye açısından pek hayırlı bir işaret değil.
Bu satırları yazdığım şu anda, Bilderberg’de “Demokrasinin Geleceği ve Orta Gelir Tuzağı” başlıklı oturum başladı. Oturum başkanı Freedom House raporlarına gönderme yaparak, 2014’te “demokrasinin Rusya, Mısır ve Türkiye’de geri gittiğini” söyledi.
İşte Türkiye’nin Batı’daki fotoğrafı bu nedenle böyle.
Ve şu an, “İstiklal Caddesi’nin karıştığı” haberleri geliyor. Kopenhag’da yüksek güvenlik önlemleri gerektiren katılımcıların bulunmasına rağmen Bilderberg protestocularına kimse saldırmazken, İstanbul’da yine “çirkin” ve “saldırgan” manzaralar.
Türkiye’ye Batı’dan bakıldığında görülen bu “çirkin” fotoğraf.

Yazarın Tüm Yazıları