Paylaş
Konusu, Celal Talabani ve Talabani’nin cumhurbaşkanlığı makamını terketmesi halinde, Irak’ın durumu, yerini kimin alacağı.
İmza önemli. Zira, Peter Galbraith, ABD’nin tartışmasız “bir numaralı Kürt uzmanı”dır. Irak Anayasası’nın hazırlanmasında Kürtlerin danışmanı olarak rol almış ve Irak Anayasası’nın birçok maddesinin Kürtler lehine yorumlanacak biçimde yazılmasında onun belirleyici önemde “parmak izi” vardır.
Yazının son paragrafı şöyle:
“Talabani, Irak’ın en zorlu sorunlarını çözmemişse de (bu, kısmen, çözümü imkansız sorunlar olduğundan ötürü), Irak’taki her topluluğu, şiddet yerine siyaset yoluyla daha fazla kazanç elde edeceklerine ikna edebilmiştir... Cumhurbaşkanı olarak Talabani’nin birçok potansiyel halefi mevcut, ama Irak’ın ihtiyacı olan onun ayakkabılarının içini doldurabilecek birisi olması. Ve Talabani’nin yerine gelmesi muhtemel hiç kimse bunu yapamaz.”
Benim 40 yıldır tanıdığım Talabani’yi, ABD’nin tartışmasız “bir numaralı Kürt uzmanı” olan Peter Galbraith de, yazısında belirttiği gibi, 25 yıldır çok yakından tanıyor. Bu tespitini önemle dikkate almakta yarar var. Peter Galbraith, Talabani’nin yerinin doldurulmazlığını vurguladığı yazısının bir başka paragrafında şu ilginç değerlendirmelerde bulunuyor:
“... Talabani’nin yönetimdeki ve siyasetteki çalışma arkadaşları onu makamından ötürü değil, doğru karar verici olmasından ve diktatörlüğe karşı yaşam boyu mücadelesinden ötürü saygı duydular. Onu yeri doldurulmaz yapan budur. Eğer iş oraya gelirse, Kürtlerin onun yerini bir Kürt’ün almasını isteyecekleri düşünülebilir. Ama, aslında, Kürtler cumhurbaşkanlığı için Talabani’yi, Irak’ın yeni siyasi liderleri arasında baskın bir şahsiyet olduğu için istemişlerdi... Şimdi, eğer cumhurbaşkanı Talabani değil ise, Kürtler, Irak cumhurbaşkanlığına pek önem atfetmeyebilirler. Kürtler, (bundan ziyade) Bağdat’ın KBG’nin (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) petrole ilişkin anayasa haklarını tanımasını ve Kerkük ile diğer ihtilaflı bölgeler için anayasa gereği olan referandumları yerine getirmesini istiyorlar. Başbakan Nuri el-Maliki’yi bu amaçlarının önünde başlıca engel olarak gördükleri gibi,artan ölçüde diktatörce eğilimler ortaya koyduğu algısıyla ondan korkuyorlar da...”
Kürtlerin, Talabani’den sonra Irak cumhurbaşkanlığı makamına talip olmayabilecekleri tespiti ilginç. Bu, bir yönüyle de, Kürtlerin, Bağdat ile bağlarının –Nuri el-Maliki başbakan kaldıkça ve iktidarını pekiştirdikçe- giderek pamuk ipliğine bağlı hale gelmeye başladığını da ifade ediyor.
O “pamuk ipliği”nin kopması, “bağımsız Kürdistan” demek. Böyle bir ihtimal var mı? Yakınlaşıyor mu?
Bu sorunun cevabı –elbette Türkiye’yi gayet yakından ilgilendirerek- Time dergisinin son sayısında KBY Başbakanı Neçirvan Barzani ile yapılan söyleşide yer alıyor.
Time, Neçirvan Barzani’yi, “Eğer büyüyen Türk-Kürt yakınlaşmasının şeref payesini hak edecek tek bir adam varsa, o, Irak Kürdistanı’nın Başbakanı Neçirvan Barzani’dir” diye tanıtıyor.
Time’ın Neçirvan Barzani söyleşisi, Türkiye ile Irak Kürdistanı arasındaki ilişkilerin durumu, buna Erbil’in bakış açısı, ilişkilerin potansiyeli ve bu çerçevede PKK’nın nasıl ele alınması gerektiği gibi bir dizi konuda önemli “ipuçları” sunuyor.
Söyleşinin, doğrudan Türkiye’yi ilgilendiren bölümleri şöyle:
- ABD Dışişleri Bakanlığı, (Kürdistan ile Türkiye arasına çekilecek olan) petrol boru hattına, Irak’ın bütünlüğünü tehdit edeceği için karşı olduğunu açıkladı. Bu boru hattını inşa etmenin Irak’ın bütünlüğünü tehdit edebileceğine inanıyor musunuz?
- Bu bir şaka (kahkaha atıyor). Gerçekten şaka bu. Öncelikle, herkes, Türk politikasının ne olduğunu biliyor ve anlıyor. Türk politikası herhangi bir Kürt bağımsızlığına karşıdır. Bu, açıktır... Türkiye’nin her zaman, askeri olarak bizi engelleyecek gücü vardır. Şimdi memnuniyetle tersini söyleyeceğim: Irak’ın bütünlüğünü asıl tehdit eden Bağdat’taki Başbakan Nuri el-Maliki’nin performansıdır. Maliki, bize karşı böyle bir kampanyadan yararlanmak istiyor. Bizim bir umut kapımız varsa, o Türkiye’dir. Ve eğer o kapı, o umut kapanırsa, Bağdat’a teslim olmamaz bizim için imkansızdır. (Öyle bir durumda) ilgili herkesin çıkarlarını tehlikeye sokacak bir şey yapacağız.
- Umutlarınızı, geçmişte Kürtlere ne kadar kötü davrandığı bilinen Türkiye’ye bağlamanız ironik.
- Türkiye’de çok şey değişti. Gayet basit. Türkiye’nin sahip olmadığı bir şeye ihtiyacı var, biz de sahip olmadığımız bazı şeylere ihtiyaç duyuyoruz. İki taraf arasındaki uygun anlaşma buradan kaynaklanıyor. Bunun siyasi bir yönü yok. Ekonomik bir konu. Bu konuda ilerleme sağlamak isteyecekler; biz de istiyoruz. Çünkü Türkiye bizim için çok önemli bir ülkedir.Eğer ekonomik işbirliği yoluyla bu ilişkiyi daha da geliştirebilirsek, bunu elbette yapacağız.
- Türkiye açısından bakıldığında PKK burada. Bu garip değil mi? Onlar için, sizin için, Türkler için?
- Aramızdaki tek sorun o, PKK meselesi. Türkiye’nin bir şeyi anlaması gerekiyor: Bu, siyasi bir sorundur. Askeri olarak çözülemez. Bu sorunu çözmek için siyasi bir karar gereklidir. Bu konuyu Türkiye ile sürekli olarak gündeme getirdik ve tartıştık. Her zaman. Ve böyle yapmaya devam edeceğiz. Bu rol oynamaya çalışıyoruz ki, bu soruna bir siyasi çözüm bulunabilsin.
- Bağımsız bir Kürdistan’a her zamandan daha fazla yakın olduğunuzu söylemek mümkün mü?
- Evet, gayet iyi bir fırsata sahip olduğumuz kanısındayım. Ama, bir çok zorluğumuz da var. Bir bağımsız Kürdistan için, en başta, çevremizdekilerden en az bir ülkeyi buna ikna etmeliyiz. Onları ikna etmeden bunu yapamayız. Denize çıkışı olmayan bir ülke olarak, bir ortağımız olmalı. Bölgesel güç olan bir ortağımız buna ikna olmalı ve uluslararası düzeyde, bir büyük güç de bunu desteklemeli. Tam şu sırada istediğimiz, Irak içinde ekonomik bağımsızlığa sahip olmak...”
Maliki ile Türkiye’de benzeri eleştirilerin muhatabı olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, birbirlerinin yüzüne telefon kapatacak kadar birbirlerinden uzaklaştıkları ve birbirlerine karşılık diş biledikleri biliniyor. Son bir yıl içindeki tüm gelişmeleri göz önüne alır ve Neçirvan Barzani’den gelen işaretleri bakarsak, yakın ya da orta vadeli gelecek bir tahmin yapmaya kalkışırsak; şunu söyleyebilir miyiz?
Bölgede bağımsız Kürdistan, -eğer olursa- Türkiye’nin onayı, ABD desteğiyle mümkün olacaktır. Gidiş o yöndedir.
Hemen tepki vermeyin. Yukarıdaki alıntıları bir kez daha okuyun. Düşünün. Ve, ondan sonra cevap verin...
Paylaş