Paylaş
Saakaşvili’nin“Amerikan yanlısı” ya da Amerika’nın “Saakaşvili yanlısı” olduğuna şüphe yok. Bir “Gürcü milliyetçisi” ve koyu bir Hristiyan olduğu da tartışma götürmez. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk yaptığı işlerden biri, Gürcistan bayrağını haçlar ile donatmak olmuştu.
Bölgedeki siyasi liderler arasında en ziyadesiyle Kafkasya’da post-Sovyet dönemdeki ilk Gürcü cumhurbaşkanı Gamsahurdia ile Azerbaycan’daki Ebulfez Elçibey’e herkesten daha fazla benzediği söylenebilir.
Bütün bunlara rağmen, Saakaşvili’nin ateşli bir AB yandaşı olduğu, ülkesini AB üyesi görmek istediği ve buna paralel olarak aynı ateşlilikle Gürcistan’ı NATO’ya sokmak istediği de biliniyor. Geçen yıl Abdullah Gül ile Tiflis’e gittiğimizde, daha önce bir kaç kez bulunduğum Gürcü başkentinin Saakaşvili-öncesinden en çarpıcı farkını derhal görmüştüm. Her Gürcistan bayrağının yanında Avrupa Birliği’nin lacivert zemin üzerine 12 sarıyıldızlı bayrağı asılıydı. Bu ancak AB üyesi Avrupa ülkelerinde görülen bir durum.
Saakaşvili’nin, Rus yetkililerinin bazılarının abartmalı biçimde “Rusya’nın 11 Eylül’ü” gibi sundukları 8 Ağustos’ta, yani Gürcistan askerlerinin Güney Osetya’da harekata girişmesinde hata yaptığı da bir başka doğru. Zaten bunu Saakaşvili de kabul ediyor. Geçen hafta Fransız Liberation gazetesiyle söyleşisindeGüney Osetya’yı “Rus blöfü” olarak görmekte hata ettiğini, Rusya’nın hamlesini Güney Osetya’dan değil Abhazya’dan beklediği için, o hataya sürüklendiğini açık yüreklilikle belirtmişti.
Konu, Saakaşvili’nin hatasıyla kapanmıyor. Saakaşvili’yi Amerikalıların böyle bir hataya özendirdiği iddiası da var.
O Amerikalılar, esas olarak, Washington’da “Rusofob” yani Rusya fobisi sahibi iki Dışişleri yetkilisi. Biri Amerikan Dışişleri’nin Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu bakan yardımcısı Dan Fried. Diğeri, Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza.
Saakaşvili’ye “gaz verenler” diye işaret edilenler bu Amerikalılar. Dan Fried’in mesleki kariyerinin en önemli bölümünü Amerikan Dışişleri’nin Polonya sorumlusu olarak geçirdi. Solidarnosc (Lech Walesa’nın Dayanışma Hareketi) ile ilk temasları kuran, destekleyen, yönlendiren yetkili oydu. Matt Bryza ise Amerikan Dışişleri’nin bir numaralı Gürcistan ve Hazar petrolleri uzmanı. Saakaşvili ile çok yakın ilişkisi de söz konusu.
Buradan gelelim bir ilginç Türkiye bağlantısına...
*** *** ***
Matt Bryza’nın eşi Türk. Geçen yıl 22 Temmuz seçimleri öncesinde “Ak Parti’ye iktidar nasıl verilmemeli” senaryolarının tartışılmasıyla Türk medyasında yankılanan Hudson Institute’un Türkiye ve Gürcistan uzmanı Zeyno Baran. Tanıdık bir isim.
Zeyno Baran dört gün önce Wall Street Journal’da yayınlanan ve nedense Türk basınında atlanan“Will Turkey Abandon NATO?”(Türkiye NATO’yu Terkedecek mi?) başlıklı önemli bir makale yazdı.
Türkiye’nin Kafkasya krizi üzerine takındığı tutuma hayli eleştirel bir yaklaşımla kaleme alınmış yazının son bölümleri şöyle:
“Türkiye beş-ülke katılımlı bir ‘Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu’ önererek, Gürcistan’a karşı yürüttüğü savaşın en sıcak noktasında Rusya’ya iştirak etti. Bir başka deyişle, (Türkiye ile Rusya) ABD ve AB’yi bölgeden uzak tutmak istiyor. Her ikisi de Gürcistan’ın Amerikan eğitimli Cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili’nin yeni bir dünya savaşını başlatacak kadar çılgın olduğunu düşünüyor. Türkiye’nin bu görüşü, Fransa ve Almanya’nın pozisyonlarının çok uzağında değil. Ama o iki ülke bile, Kremlin’in hava kuvvetleri Gürcistan şehirlerini bombalarken Rusya’nın eş başkanlığını yapacağı bir yeni bölgesel düzenlemeyi Gürcistan’ın kabul etmesini önermediler...
Türkiye nereye gidiyor? Türk yetkilileri bölgedeki çeşitli taraflar arasında arabuluculuk yapabilmek için onlarla güvene dayalı ilişkilerden yararlandıklarını söylüyorlar: ABD ve İran; İsrail ve Suriye; Pakistan ve Afganistan vs. Olabilir. Ama artan sayıda Amerikan gemisinin Karadeniz’e doğru yol aldığı bir sırada taraf seçme zamanı gelmiştir.”
*** *** ***
Bu dikkate değer bir gözlem. “Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu” ortaya atılıp, Tayyip Erdoğan Moskova ve Tiflis yolunu tuttuğunda aynı düşünceler benim de aklımdan geçmişti. Türkiye hem NATO üyesi ve AB’ye tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülke olup, aynı zamanda NATO ve AB’yi dışlayacak “bölgesel düzenlemeler”in başını çekemez.
Nitekim, Türkiye’nin bu önerisine Gürcistan soğuk. Azerbaycan ile Ermenistan ne kadar sıcak, bilemiyoruz. İstanbul’da önceki gün Ali Babacan ile ortak basın toplantısında Gürcistan Dışişleri Bakanı Eka Tkeşelaşvili “Biz Rusya’nın güvenilir bir partner olacağını göreceğimiz ana kadarhiçbir işbirliğini görüşemeyiz” diyerek kestirip attı.
Ali Babacan bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’a neyi, nasıl pazarlayacak acaba?
ABD ve AB desteği almayan ve onları dışarıda tutan, ayrıca Gürcistan’ın da içinde yer almayacağı bir Türkiye inisyatifine, Azerbaycan ile Ermenistan nasıl katılacak?
“Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu”, Türkiye’nin “Batılı kimliği”ni tereddüde sokacak, “olmayacak duaya amin demek” gibi bir girişime benziyor.
Bununla birlikte bir olumlu yan-ürünü olabilir: Ermenistan ile doğrudan ilişkiler kurulmasının zorunlu hale gelmesi.
Türkiye ile Ermenistan arasında en üst düzeyde doğrudan ilişki kurulması ise, paradoksal biçimde, Türkiye’nin “Batılı kimliği”ni tahkim edecek bir gelişme olarak algılanacak.
Abdullah Gül’ün Erivan’a gidişini, sonuçları itibarıyla, Hindistan’a gitmek isterken Amerika’ya ulaşan Kristof Kolomb’a benzetmek mümkün...
Paylaş