Paylaş
Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov inceleme gezisi için geldiği İzmir’de Alsancak Limanı’nı gezdi. Türkmenistan, Hazar Denizi kıyısında büyük bir liman yapmayı planlıyor. Bu kapsamda yapılan inceleme gezisinde İstanbul Ambarlı Limanı’ndan sonra İzmir’deki Alsancak Limanı gezildi.
Bildiğiniz gibi Alsancak Limanı bir süredir özelleştirilmeye çalışılıyor. Bir türlü satılamayan limanın aslında büyük bir revizyona ve yatırıma ihtiyacı var. Çünkü liman eskimiş durumda. Mevcut vinçler yavaş ve yetersiz. Sık sık arızalanıyor, yükleme ve boşaltma işlemleri özel sektörün sağladığı seyyar vinçler sayesinde aksamadan yapılabiliyor. Limanın birçok yerindeki zemin ve zemini taşıyan kazık sisteminin yenilenmesi gerekiyor. Özelleştirilecek adı altında yıllardır doğru dürüst yatırım yapılmayan limanın en yeni bölümü bu sene tamamlanan stoklama alanı. Henüz kullanıma açılmamasına rağmen bu alanın liman için önemli bir kurtarıcı olacağı aşikar. Binlerce turisti, yüzbinlerce ton yükü taşıyan yaşlı limanın gençleştirilmeye ihtiyacı var.
Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov’un İzmir’deki ikinci durağı Çeşme Marina oldu. Çeşme’nin en yeni cazibe merkezi ise tam anlamıyla bir şaheser. Genç marina yaşlı limana taş çıkartır derecede iyi planlanmış ve inşa edilmiş. Hazar Denizi kıyısında limanla birlikte herhalde bir de marina düşünülüyor. Yapılacak yatırımda müteahhitlerimizin de katkısı olması en büyük dileğimiz. Keşke genç marinamızın yanı sıra bir de gençleştirilmiş limanımızı gösterme şansımız olsaydı...
Atasporumuz Taek-Kwon-Do (tekvando)
Olimpiyatlarda atletizmle birlikte en başarılı olduğumuz spor tekvando oldu. Tekvando, 1400 yıldır Uzakdoğu’da yapılan Kore kökenli bir spor. Taekwondo kelimesi, Korece “Tae”, “Kwon” ve “Do” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Tae, “tekme” veya “ayakla yapılan vuruş”; kwon, “yumruk” veya “elle yapılan vuruş”; do, “iyilik, doğruluk, fazilete giden yol” anlamına geliyor. Taekwondonun kelime anlamı, “el ve ayak yolu”dur. Belki görüntüde tekme tokat girişiyorlar ama arkasında derin bir felsefe yatıyor. Yani sadece spor değil, bir yaşam biçimi.
Atletizmdeki başarı kişisel
Olimpiyatlarda ikinci başarımız ise atletizmde geldi. Bana göre bu tamamen kişisel bir başarı. Takım halinde atletizmde döküldük. 1500 metre bayanlar dışında sadece 100 metre engelli bayanlarda bir başarı gösterebildik. Bunun sebebi biraz devşirme, biraz da yetersiz çalışmalar olabilir mi?
Olimpiyatlara şimdiye kadar katıldığımız en geniş sporcu kafilesi ile gittik. Maalesef alınan madalya sayısını, katılan sporcu sayısına bölündüğümüz taktirde tarihimizin en düşük ortalamasını da yakalamış olduk. Bir zamanlar güreşte, takip eden yıllarda halterde elde ettiğimiz başarıları maalesef 2012 Londra Olimpiyatları’nda mumla aradık.
Kadınlar voleybol ve basketbol takımlarımız, uzun yıllardır verdikleri mücadelenin, kazandıkları başarıların mükafatını olimpiyatlara katılmak olarak aldılar. Fakat voleybol ve basketbolda gerek kadınlar gerekse erkeklerde zaten dünya ve Avrupa şampiyonalarında yükselen bir grafiğimiz var. Ben erkek takımlarımızın da katılamamış olmasına hem hayret ettim hem de üzüldüm. Eminim her iki branşta da erkek takımımız başarılı mücadeleler çıkarabilir, maçlarında zevk vererek oyunlara katkıda bulunabilirdi.
Olimpiyatlarda başarı; katılma, mücadele etmek ve sportmenlik ruhu içinde yarışmadır. Ve sporcular olarak omuz omuza dostluk ve barış şemsiyesi altında yarışırlar. Kaybeden kazananı ilk tebrik edendir. Spor ahlakı bunu gerektirir. Maalesef bu olimpiyat süresince dünyanın çeşitli yerlerinde barışı gölgeleyen savaşlar devam etti. Artık dünyada terör ve savaş, eski Yunan’da uygulanan “olimpik sulh” kavramını hatırlamak istemiyor.
Temennim, dört yıl sonra yapılacak 2016 Rio Olimpiyatları’nın, savaşların hiç olmadığı bir dünyada gerçekleşmesi. İşte o zaman gerçek “olimpiyat ruhu”nu yakalama şansımız daha çok olabilir.
Paylaş