Paylaş
1980’Lİ yıllar ülkemize liberalizmi getirdi. Açılım politikaları ile dünyaya açıldık, saçıldık. İhracat artarken, ithalat katlanarak tırmandı. Ve dünya ile entegre olmanın, global olmanın başka bir boyutunu da silah kullanımında yaptık.
Silah ithalatını, taşımayı ve tabii kullanmayı kolaylaştırdık. İnsanları yürüyen cephanelikler haline dönüştürdük. Koruma birlikleri, saldırı birlikleri ve keyif birlikleri yarattık. Düğünler, bayramlar başta olmak üzere silahın kullanılmadığı yer bırakmadık. Sekiz, 10 yaşındaki çocukların, 15-20 yaşındaki delikanlıların eline tabanca verdik. Silahı sevdirdik. Dünyanın en tehlikeli şiddet aletini gençlerin sevmesi için imkan yarattık. Üç kuruşluk demir parçasına milyonlarca liralık değerler biçtirerek adam yerine koyduk. Ve sonuç: Kör kurşun gelip ikide birde sevdiğimizi hiç suçu yokken aramızdan alıp giderken, yine başkalarını suçladık.
Dostlar birbirini vuruyor, hiç istemeden insanlar katil oluyor. En basit münakaşada silahlar çekiliyor. Kör kurşun dediğimiz, aslında bizim kör edilen gözlerimiz değil mi?
Bugün dünyada sadece bir silah sanayi yok, aynı zamanda bir savaş sanayi var. Birçok ülke bundan trilyonlar kazanıyor, bütçelerini denkleştiriyor.
Sorunun çözümünü yine kendi içimizde aramalıyız. Toplumun silahtan arındırılması ancak toplumun bu konudaki gayreti ile olabilir. Önce çocuklarımıza oyuncak tabanca veya silah almayarak bu işe başlayabiliriz. Silahtan nefret etmeyi aşılayabiliriz. Ve öldürmenin, bir böcek bile olsa aslında ne kadar vahşi birşey olduğunu anlatabiliriz.
Hemen hemen günün her saatinde izleyebildiğimiz televizyon ekranlardan şiddeti ve silahı kaldırarak silahsızlanmaya destek olmalıyız. Filmlerde, dizilerde vurulanlar çekim bitince yerlerinden kalkıp evlerine gider, ama maalesef gerçek hayatta vurulanların bir daha evlerine gitme şansı yok.
Gelin, kör kurşuna bir çift göz takalım ve görür hale getirelim. Gözlerimizi şiddete, silaha ve bunun getirdiği tüm olumsuzluklara karşı açalım.
EXPO adayı İzmir’in “Fuar”ı 80 yaşında
Eylülün ilk 10 gününü İzmir Enternasyonal Fuarı ile dolu dolu geçirdik. Her ne kadar terör ve Afyonkarahisar’da gerçekleşen üzücü patlama nedeniyle eğlence programları iptal edildiyse de başta Tansaş’ın etkin sponsorluğu sayesinde bu yıl İzmirliler, İEF’yi fazlasıyla hissettiler ve yaşadılar. Yıllar sonra ilk defa İzmir, Fuar’ına daha fazlasıyla sahip çıktı. EXPO adayı İzmir’in Fuar’ı uluslarası boyutta daha etkin bir yapıda gerçekleşti.
İEF’de dikkat çeken önemli gelişmelerden biri artık az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin Fuar’a ilgisinin artması. Bunu sağlayan tabii İEF’nin pazarlama gücü ama bir defa etkin katılımda bulunan ülke tekrar gelmeyi düşünecek ve fuarlar takvimine İEF’yi de alacaktır. Fuar, İzmir ve Ege için hala büyük bir gösteri ve cazibe alanı olmayı sürdürüyor. Son yıllarda bu konuda biraz daha artış olduğunu görüyoruz. Şimdi hedef İEF’yi yeni boyutlarda bir cazibe merkezi yapmaya odaklanmak olmalı. Nasıl mı derseniz?..
Dünyada değişen trendleri ve gelişen teknolojiyi takip etmek ve İEF’de bunların mevcudiyetini sağlamak yeterli olacaktır.
Paylaş