Paylaş
Esnafın çilesi tam sona erdi diye bakarken; aslında yapılan yenileme çalışmasının ne kadar plansız olduğu görülüyor. Geçtiğimiz pazar günü dolaşırken esnafla konuştum. Öncelikle geçtiğimiz günlerde yağan yarı şiddetli yağmurla birlikte caddedeki su seviyesi dükkanların eşiklerine kadar yükselmiş. Su içeri girmemiş, ama sıkıntılı anlar yaşatmış. Kaldı ki, o gün metrekareye sadece 26 kg yağmur yağmıştı. Yani İzmir’in kış aylarında sık sık maruz kaldığı şiddetli yağışların üçte biri bile caddenin su boşaltma altyapısının yetersiz olduğunu gösterdi.
Yenileme çalışmalarında yapılan uygulama sabit inşaat yöntemine göre. Herhangi bir arızada maalesef yeni yapılan yerlerin tekrar kırılması ve kazılması gündeme gelecek. Hatta geçtiğimiz hafta sonu bir noktadan kaynayan su, beton bloğun yanından kendine yol bulmuş akıyordu. Nedense bu tür altyapı çalışmalarında prefabrike çözümlerin düşünülmemesi hayret verici. İnşaatın yapılma aşamasında hazır beton bloklarla sistemi kurmak hem daha çabuk, hem vatandaşa daha az eziyet verici olur. Bir problem anında ise bunları yerinden kaldırarak sorunu çözümlemek ve tekrar aynı konuma getirmek ise sadece birkaç saati alacaktır.
Yenilenen bu geniş caddede maalesef bir tek bitkiye rastlayamadım. Tek sıra halinde dikilebilecek ve sıcak İzmir günlerinde yürüyenlere gölgesi ile kol kanat gerecek tek bir ağaç bile yok. Çarpık yapılaşma ve çirkin, düzensiz betonlaşma ile bozulan Alsancak Çarşısı’na; yeşilliği ile göz zevkimize hitap edecek bir sıra ağacı bile çok görülmüşler.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kenti yenileme çalışmaları kapsamında büyük bir gayretle çalıştığını izlemek çok güzel, lakin bu kadar para ve emek harcanmasına rağmen ortaya çıkan işin yetersiz veya kısa vadeli düşüncenin ürünü olması insanı hakikaten üzüyor.
Meksika Amerika sınırı
Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ni kesen ‘Eski Bornova Sokağı’ ise sanki bir sınır. Esnaf buraya Amerika-Meksika sınırı diyor. Nedense yol yenileme çalışması bu noktadan başlamış ve Talatpaşa Bulvarı yönüne ilerlemiş. Eski Bornova Caddesi’nden, Limana uzanan bölümde ise eski tas eski hamam. Esnafa göre karşısı Amerika diğer taraf Meksika.. Elbet sıra bize de gelecek diye düşünüyorlar.
Yunanistan’ın adalarını satalım
İzmir’de bugünlerde bir moda günübirliğine veya hafta sonunda Yunanistan’ın adalarını ziyaret etmek. İstanbul’dan gelip Çeşme’ye, Alaçatı’ya demir atan dostlarımız da uyuyor bu modaya.. Eskiden gelmememiz için binbir zorluk çıkaran Yunanlı yetkililer de artık bizi buruk bir mutlulukla karşılıyorlar.
Adalardaki esnaf memnun. İlanlarla çağırıyor artık Türkleri..
Nede olsa Yunanistan krizle boğuşurken, Türkler deli gibi para harcıyor adalarda.. Bu sene Avrupalı turistler de pek gelmedi.. Nede olsa kriz onlara da dokundu. Kısacası ortalık Türkler’e kaldı.
İzmir bunu fırsata çevirmeli. Destinasyon İzmir hareketi önderliğinde yapılacak bir kampanya ile yerli turistleri Yunan adaları ile buluşturabiliriz. Bu buluşturmayı da İzmir üstünden yapmanın yolunu bulmalıyız.
Yakında özelleşerek yenilenecek Alsancak Limanı’ndan hergün adalara birkaç geminin kalkması içten bile olmayabilir.
Kruvaziyer turizminde herşey bir geminin yolcularının ayakbastı parasını ödemek ile başlamadı mı? Bugün İzmir, Türkiye’nin en çok kruvaziyer ağırlayan limanı konumuna gelmedi mi?
Anadolu’yu İzmir’e getirmek, bir iki gün misafir edip şehrimizin güzelliklerini, kültürünü, özelliklerini yaşattıktan sonra Yunan adalarına ulaştırmak yeni bir turizm hareketini başlatabilir.
Yunanistan’ın adalarını satalım; hem İzmir kazanır, hem de iki ülke arasında kültürel bağları farklı noktaya taşıyarak bölgenin gelişmesine katkı sağlayabiliriz.
Satacağız dediysek Yunanlı dostlarımız hemen kızmasın; bizim satış her iki toplumun yararına.
Paylaş