Paylaş
Bir işi yapmaya kalkınca kendimizden başkasını düşünmüyoruz. Herşeyde biz haklıyız ve yaptığımız herşey doğru. İşte son yıllarda ülkemizi kasıp kavuran anlayış maalesef bu.
Bir süredir şehrimizde yapılan çalışmaları izliyorum. Genelde bitince eksiklikleri ve kendi içinde yanlışları olsa da çok düzgün bir yapılaşma ortaya çıkıyor. Fakat yapım aşamasındaki manzara düşündürücü. Maalesef;
“Ben bunu böyle yapıyorum arkadaş, bunu böyle düşündüm. Senin hakkın, huzurun ve yaşam şartların benim umurumda değil. Buna katlanmaya ve çekmeye mecbursun” anlayışı hakim.
Bir sabah, genelde maden ocaklarında veya büyük inşaatlarda kullanılan ebatta bir kepçeyi kullanan operatörün, kaldırımlara vurduğu darbelerle uyanıyorsunuz. Bina üç şiddetinde deprem oluyormuşcasına yavaş yavaş sallanırken, panik içinde kendinizi balkona atıp aşağıda olan biteni izlemeye başlıyorsunuz. Yolu, kaldırımı, ağaçları, asfaltı yani kısaca önüne ne katarsa herşeyi bir anda moloz yığınına çeviren kepçe; kapınızın, dükkanınızın önünü darmadağın edip geçiyor. Bir baştan bir başa tüm sokağı sadece keçi yolu gibi bir patikaya mahkum ederek inşaata başlıyor.
Sabah yüzünüzü yıkayacaksınız, suyunuz kepçe kurbanı. Sıkı bir vuruş patlatmış boruyu. İnşaat alanında kaynak buluyor küçük bir dere. Bazen elektrik hatları, bazen de geçen aylarda döşenen doğalgaz borusu kurbanı oluyor kepçenin. Süperonline’ın fiber kablo altyapısının akıbetini anlatmıyorum bile. Bir köşede yumak haline getilip sarmalanmış...
Dükkanını açan esnaf; ya birkaç saat sonra kapatmaya karar veriyor, ya da içeride yeni sinek avlama teknikleri geliştiriyor. Peki ya yaşı ilerlemiş komşularımız? Onların bakkala bile gitmeleri yasak. Sanki haftalar sürecek bir nüfus sayımında gibiler.
Sokakta yürüyenlerin kendilerine geçecek bir yol bulmak için verdikleri çaba, yaptıkları trajikomik mücadeleyi seyreyleyin. Tabii sokak lambaları söküldüğü için gece bu yerler tam bir tehlike sahası. Birkaç dükkanın vitrin ışığı ve apartman girişindeki lambalar aydınlatıyor tehlikeli çukurlarla dolu sokakları.
Bunun nedeni taahhüt işini üstlenen yüklenici ve onu denetlemekle sorumlu olan mercilerin denetleme sistemini yeterince kuramamış olmaları. Tabii aynı zamanda bir plansızlık da hakim.
Bugüne kadar ziyaret etme fırsatı yakaladığım birçok yabancı ülkede bu tür inşaatların bazı standartlar içinde yapıldığını gördüm. Yolun öncelikle bir tarafının yapımına başlanıp, bu bölüm tamamlandıktan sonra diğer yarısının yapılması gibi. Diğer bir uygulama yayaların geçmesini sağlayacak geçici platformların; tüm uyarı ve koruma önlemleri ile hazırlanarak devreye alınması.
Bu tür inşaatlarda gerekli ve yeterince uyarı levhası kullanılarak kontrollü geçiş sağlanıyor. Bizde uyarı levhası demek; bazen kopup rüzgardan sallanan, bazen de yerlerde sürünen plastik kırmızı beyaz bir bant. Çukurların üstü ya açık, ya bir taş ile örtülmüş, ya da
kırık bir palet ile kapatılmış. Aslında söylenmeye çalışılanın özeti; “Buradan geçme, kullanma ve hatta bir süreliğine burada yaşama.”
Alsancak’ta, Hatay’da, Karşıyaka’da veya Ballıkuyu’da. Yer pek fark etmiyor. Hatta yüklenici bile farklı, ama sistem aynı işliyor. Sonra soruyoruz. Bu işler böyle mi olmalı?
Görme engelli vatandaşlara kolaylık
Konak Belediyesi tarafından yaptırılan yol ve altyapı yenileme çalışmalarında görme engelli vatandaşlar için bir kolaylık düşünülmüş. Kaldırımlara dünyada standart olarak kullanılan çıkıntılı düz çizgili ve nokta kabartmalı taşlar döşeniyor. Amaç bu vatandaşlarımızın yollarını daha tehlikesizce katetmesi. Bu güzel uygulamada küçük bir eksik var. Nokta kabartmalı zemin genelde kaldırımın bitimine işaret olarak kullanılıyor, fakat bu noktalı zeminler birçok yerde kaldırım bitiminden çok önce yerleştirilmiş. Yolun başladığı yerde de var bu kabartma noktalarından. Aradaki mesafe kısa da olsa gözü görmeyen birinin bu bağlantıyı kurması bazen çok zor olabilir. Güzel bir uygulamaya imza atılırken, detayların da eksiksik tamamlanması önemli.
Paylaş