Cem Keçe

ALDATMA

9 Haziran 2013
“Aldatma yuvayı dağıtır mı?”, “En çok erkekler mi aldatır?”, “Duygusal aldatma olur mu?” Bunlar ilişkilerde şüphesiz tarafların aklında dönüp dolaşan endişelerden bazıları.

Aldatılmak, kadının da erkeğin de korkulu rüyası. Bu hazin olguya dair kulaktan kulağa yayılan “mitler”e evlilik ve ilişki uzmanlarının bakış açısı nedir? Neden aldatılıyoruz? Aldatma veya aldatılma korkusu, şüphesiz yakın ilişkilerde tarafların en büyük kâbusu. Bu kadar çok kaygı veren bir durum da ister istemez bu olgu hakkında kulaktan kulağa yayılan mitlere ve efsanelere neden oluyor.

TRAFİK KAZASINA BENZER

Aldatma bir trafik kazasına benzer. Bu kazanın oluşmasının altında yatan bir hikâye vardır. Bu hikâyede aldatan kadar aldatılanın da payı vardır. Önemli olan bu kazayı yaptıktan sonra aldatan da aldatılan da bu kazadaki kişisel sorumluluklarını gözden geçirmeli ve “Neden aldattım?” ve “Neden aldatıldım?” sorularını kendi kendine sormalıdır. Her iki taraf da bu kazada kendine düşen payın muhasebesini yapmalı, daha çok bu konuya odaklanmalıdır.
Terapistler, aldatmaya doğru veya yanlış, ahlaklı veya ahlaksız diye bakmazlar, bir hikâye olarak bakarlar. Karı-koca arasında yaşanan ilişki aldatmayı meydana getirebilir. Kadın anne olduktan sonra kocasını ihmal etmiş olabilir. Erkek, eşini doğumundan sonra ‘kutsal anne’ gibi görüp cinselliği başka biriyle yaşamayı tercih edebilir. İhmal edilme veya aşırı derecede işgal edilme, çok fazla miktarda duygusal şiddete maruz kalma, karı-koca ilişkilerinde aldatmayı meydana getirebilir. Özellikle Borderline ve Narsisistik yapıdaki kişiliklerin aldatma olasılığı çok yüksektir. Çünkü yakınlaşma ve ayrışma problemi olan bu kişiler, aldatarak diğer kişiyle aralarında güvenli, duygusal bir mesafe yaratmak isterler. Bir nevi ilişkide balans ayarı yaparlar. Aldatmak, bir bakıma yakınlaşma korkusunu ya da yutulma, boğulma veya terk edilme korkularını kişinin kontrol altına almasıdır. Buna bir nevi aldatarak partneri ile arasındaki mesafeyi ayarlıyor da diyebiliriz.

ALDATILAN BİRİ NE YAPMALI

Aldatılan kişi ilişkisini veya evliliğini bitireceği gibi devam da ettirebilir. Her aldatma boşanmayla bitmez. Unutmayın ki aldatılma ve sonrasında yaşanan sorunlar çözülebilen durumlardır. Aldatmalar travma etkisi yaratsa da, bazen aldatma olayından sonra evliliklerin daha sağlıklı yürümeye başladığı, bağlılık duygusunun arttığı, sorunların bu tip travmadan sonra netleşip çözüm için ortak hareket edildiği yeni bir süreç başlayabilir. Zor bir süreç olan bu dönemde aldatılan kişi, bazen utanç, bazen öfke, bazen de intikam ve aşağılanma duygusuna kapılabilir ve zamanla kimliğini kaybedebilir. Özel bir insan olduğuna dair inancı azalabilir ve kendine olan saygısını da yitirebilir. Ayrıca dünyanın güvenilmez bir yer olduğunu düşünmeye başlayabilir, tehlikeli olan da budur. Çünkü kendilerini en çok seven insanlar bunu yaparsa, bu dünyada kime ve nasıl güvenebileceklerini şaşırmaları da doğaldır. Aldatılanda öfke, yas süreci, üzüntü, sıkıntı, uykusuzluk, onur ve gurur yaralanması, tedirginlik, özgüven sarsılması ve depresyon dönemi başlayabilir. Bu dönemde bir evlilik veya çift terapistine başvurulması gerekir. Çünkü kurulu bir düzeni yıkmak zordur ve aldatılan kişinin partneriyle bir araya gelerek sadece karşı taraftan değil kendisinden kaynaklanan sorunları çözmek için de adım atması uygun olur. Eşin sadakatsizliğinde evliliği hemen bitirmek yerine, “Eşim beni sevmediği için mi yoksa insani bir zaaftan dolayı mı aldattı?” sorusuna bir evlilik terapistinin nezaretinde yanıt aramak ve kar zarar analizi yapmak doğru bir yol olacaktır. Çünkü sevgiyi, güveni ve saygıyı artırıcı çözümler bulmak o kadar da zor değildir. Evlilik terapisi sürecini yaşayan çiftler evliliklerini yeniden yapılandırabilir ve tekrar mutlu olabilirler.

CİNSEL İLİŞKİ KARŞILIKLI RIZAYLA OLMALIDIR

Benim yaklaşık olarak bir senedir devam eden bir ilişkim var. Ben 21, erkek arkadaşım ise 26 yaşında. Aramızda cinsel ilişkide yaşanıyor fakat benden anal seks ya da farklı cinsel fanteziler yapmamı isteyince bende reddediyorum. Bu nedenle benim sağlıksız olduğumu düşünüyor. Gerçekten öyle miyim?

Yazının Devamını Oku

Çocuklar duymasın

2 Haziran 2013
Şimdiye kadar pek gündeme gelmeyen, oldukça önemli bir konu konutların cinsel yaşamın gereklerine uygunsuzluğudur. Evlerde ses yalıtımı ve ebeveyn banyosu bulunmaması bunlara ek olarak ev ergonomisinin sağlanamaması cinsel yaşamı olumsuz etkiliyor. Bu nedenle konut yapımında cinsel yaşam dikkate alınmalı. Peki, seks yapmak için ev ortamı ve koşulları nasıl olmalı?

Yeni bina yapımının ve tadilatların arttığı şu günlerde hem evinde tadilat yaptıracakların hem de Türkiye Müteahhitler Birliği’nin ve inşaat sektörü çalışanlarının dikkatini odaların ses yalıtımına, ebeveyn banyosuna ve ev ergonomisine çekmek istiyoruz. Özellikle evde diğer aile büyükleriyle birlikte yaşayan çiftler ve çocuk sahibi olan çiftler odalardaki yalıtımın yetersiz olması sebebiyle cinsel yaşamlarında sıkıntı yaşayabiliyor. Sevişme sırasında çıkardıkları seslerin duyulacağı endişesiyle kendilerini kontrol etmek zorunda kalıyor ve cinsellikten keyif alamıyorlar. Hatta bu durum zamanla çift arasında tartışmalara ve cinsel sorunlara da yol açabiliyor. Bu nedenle Türkiye Müteahhitler Birliği’nin yeni evlerde ses yalıtımına ve ebeveyn banyosu yapımına özen göstermesi, ülkemizin cinsel sağlığı ve toplumsal huzuru için çok önemlidir. Ayrıca yasa koyucuların ve diğer yasal mercilerin de İskân Kanunları’nda ses yalıtımını ve ebeveyn banyosu yapımını zorunlu kılması gerekir.

OLUMSUZ ETKİLİYOR

Anne-babalarının sevişirken çıkardığı sesleri duymak çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakabiliyor. Cinsel ilişki sırasında kişiler özgür olmalı ve diledikleri gibi kendilerini ifade edebilmelidir, ancak odaların yalıtımı yetersiz olduğunda anne-babaların çıkardığı sesler çocuklar tarafından duyulabilir. Bu nedenle aman çocuklar duymasın mantığı gelişiyor ve bu da cinsel sorunlara davetiye çıkartıyor. Özellikle küçük yaştaki çocuklar bu sesleri yanlış anlamlandırabilir ve babalarının annelerine kötü bir şey yaptığını düşünerek, babaya karşı öfke duyabilirler. Yine küçük yaşta bu tür sesleri duymak çocukta cinselliğe ilişkin vaktinden önce bir merak ve ilgi gelişmesine neden olabilir.

MAHREMİYETE İHTİYAÇ VAR!

Sağlıklı bir cinsel yaşam için mahremiyet duygusu çok önemlidir ve gereklidir. Mahremiyet insanın özelidir, bir ihtiyaç ve özgürlüktür. Mahremiyet olmadan sağlıklı ve mutlu bir cinsellik olmaz. Ebeveynler mahremiyet anlayışını ve utanma duygusunu, küçük yaşlardan itibaren çocuklarına kazandırmalıdır. Çünkü mahremiyet duygusu geliştiren çocukların sağlıklı cinsel kimlik gelişimleri hızlanır. Aynı zamanda mahremiyet duygusu çocuğu cinsel istismarlara karşı koruyan bir sigortadır.

Monotonluk erken boşalma nedeni

- 34 yaşındayım ve 9 yıldır evliyim. Erken boşalma sorunu yaşıyorum. Ayrıca ilişki sonrası kendimi çok yorgun hissediyorum Ne yapmalıyım?

Yazının Devamını Oku

Vücudunuzu tanıyın

26 Mayıs 2013
Kadınların ve hatta erkeklerin çoğu kadın cinsel organının sadece vajinadan ibaret olduğunu sanırlar ama aslında gerçek başkadır.

Gerçekte kadınların en hassas bölgesi olan, boşalma ve orgazm oluşumunda merkezi öneme sahip çok önemli bir anatomik yapı daha var, o da klitoristir.
Sanılanın ve bilinenin aksine kadınların asıl cinsel organları vajinaları değil, klitorisleridir. Klitoris erkeklerdeki penisin kadınlardaki karşılığıdır. Klitoris kadınların en hassas bölgesidir. Damar ve sinirlerden oldukça zengin bir yapıdır. Yaklaşık 8 bin sinir lifi bulunur. Bu lif yoğunluğu peniste bulunanın yaklaşık iki katıdır. Vücudun başka hiçbir bölgesinde bu kadar yoğun sinir lifi yoktur.

CİNSEL EĞİTİM VERİLMİYOR

Ancak kadınların çoğu cinsel organlarının yapısını bilmiyor. Çünkü ülkemizde cinsel eğitim verilmiyor. Bu da ileride cinsel sorunların yaşanmasına yol açabiliyor. Kadınlarda en sık gördüğümüz cinsel sorunların başında boşalma ve orgazm sorunları geliyor. Aslında kadınlar kendi bedenlerini tanımadıkları, nelerden hoşlandıklarını bilmedikleri için partnerlerini de yönlendiremiyorlar ve bu yüzden de boşalamıyorlar. Oysa ki klitoris kadınların boşalması ve orgazmı için çok önemlidir. Kadınların boşalması ve orgazmı büyük ölçüde klitorisin uyarılması ile gerçekleşebiliyor. Erkekler de cinsel ilişki sırasında partnerlerini mutlu etmeye, cinsel performanslarına ve penis boyuna fazlasıyla kafayı takıyorlar ve sadece penis-vajina ilişkisine odaklanıyorlar. Oysa kadının ruhunu okşayıp klitorisini de uyardıklarında zaten kadınlar rahatlıkla boşalabiliyorlar.

ÇOK ÖNEMLİ 3 İŞLEVİ VAR 
Klitorisin başlıca 3 işlevi var. Klitoris öncelikle kadınların boşalmasını ve orgazm olmasını sağlıyor. Cinsel ilişki sırasında sertleşerek idrar deliğini kapatıyor ve böylece bakterilerin idrar torbasına girişini engelliyor. (3) Ters V şeklindeki kollarının şişerek sertleşmesi vajina kanalını geriyor ve bu da penis başının kolayca girmesini sağlıyor. Tüm bu işlevlerine rağmen, kadınların çoğu klitorislerinin yerini bilmiyor. Klitoris; kasık kemiklerinin birleştiği noktanın ortasındadır, küçük dudakların yukarda birleştiği kısma dek uzanır ve büyük dudaklar arasındaki yumuşak dokunun içinde yerleşiktir. Yaklaşık 3 cm uzunluğunda ve 3 mm kalınlığında, penise benzeyen, Venüs tepesinin altında yer alan, üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrili çok özel bir organdır. Klitoris baş ve gövde kısmından oluşan, ters V şeklinde bir yapıdır. Baş kısmı hafif bir çıkıntı şeklindedir ve iç dudaklar parmaklarla hafifçe geriye ittirildiğinde dışarıdan rahatlıkla görülebilir. Küçük dudakların birleştiği kısımda bir başlık biçiminde genişler. Bu başlığın altında klitorisin ucu bulunur. Gövde kısmı ise yanlara doğru uzanan iki koldan oluşur ve vulvanın içine tümüyle gömülü olduğundan dışarıdan görülmez. Bu nedenle çoğu insan klitorisi yalnızca düğme şeklinde basit bir yapı olarak algılar ama çok yanılır.

İlaç yok etmeyin

21 yaşında bir erkeğim fakat evli değilim. Bir kız arkadaşım var ve cinsel ilişki yaşamak istemiyor. Cinselliğimi geçici süre baskılamak istiyorum. Bunun için bir ilaç var mı?

Yazının Devamını Oku

Evliliğin harcı

19 Mayıs 2013
Mutlu bir evlilik seks ile mi olur? Evlilik sorunlarıyla ilgilen evlilik terapistleri olarak mutlu bir evliliğin anahtarının seks ve koşulsuz sevgiden geçtiğinde hemfikiriz...

Çünkü aktif bir cinsel yaşam mutlu evliliklerin sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı gibi temel taşlarını birbirine sabitleyen harçtır. Nasıl ki, sağlıklı bir yapı elde edebilmek için temelin sağlam olması kadar tuğlalar arasına yeterli miktarda harç koyulması da önemliyse; ikili ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı bir şekilde yol alabilmesi için de, cinsel ilişkinin karşılıklı doyuma ulaşılarak devam etmesi en önemli şartlardan biridir. Diğer bir değişle, karşılıklı anlaşma, sevgi, saygı ve aşk, çifti bir araya getiren oldukça önemli faktörlerken, birlikteliğin sürmesinde birincil olarak rol oynayan fiziksel birleşmedir, sekstir. Yani seks evliliğin harcıdır. Sanılanın aksine, çiftlerin nedense son sıralara attıkları cinsel hayat aslında mutlu bir evliliğin ve ikili ilişkilerin önemli bir anahtarıdır. Çünkü cinsel içgüdü insanın mutlu olması için sarf ettiği enerjinin temel nedenidir ve cinsel istek duymak insan doğasının normal bir parçasıdır. Peki, evliliklerde ve ikili ilişkilerde çifti “biz” yapan ve “aile” kavramını oluşturan anahtarı doğru zamanda ve doğru yerde uygulamanın püf noktaları nelerdir?
 
SAĞLAM EVLİLİK DEMEK

Bir erkeğin ereksiyon yaşaması ya da bir kadının vajinasının ıslanması uyarılma, arzulama ve istek duyma yani mutlaka karşılıklı olarak doyum noktasına ulaşma için yeterli değildir. Ereksiyon sağlanması ve vajinanın ıslanması genellikle heyecanla birlikte gelişen tepkimelerdir. Bu nedenle, çiftler seks yapmak için seks yapmamalı, gerçekten ne istediklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü seks iyi olursa evlilikte sağlam olacaktır.

BEN KAVRAMINI BİZ YAPAR!

“Biz” olabilmek için inanın sevmek, saymak, affetmek, unutmak, görmek ve destek olmaktan çok daha fazlası lazım. İnce hesaplarla uğraşmak ve misillemeler yapmak yerine olabildiğince “biz” olmak gerekiyor. Peki, biz olabilmenin püf noktası nedir? Elbette ki, paylaşmak… Paylaşmak ama bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmak... “Biz” olabilmek için utanç duygularının ve korkuların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bu süreçte çiftlerin neden seks yaptıklarını kendilerine sormaları ve verecekleri yanıtları partneriyle paylaşmaları, ikili ilişkilerinde ve evlilik hayatlarında her şeyin düzene girdiğini fark etmelerini sağlayacaktır. Bilindiği gibi seks, paylaşımın en son raddesi ve “ben”i “biz” yapan en önemli duygu yoğunluğudur.

Mantar tedavi edilmelidir

22 yaşındayım. Geçenlerde, cinsel organımdaki kaşıntı ve peynir kesiği akıntılar nedeniyle doktora gittim. Doktor vajinal mantar hastalığına yakalandığımı söyledi ve tedavi olmam gerektiğini söyledi. Benim kafamı kurcalayan ise cinsel yaşantım yok bu hastalığı nasıl yakalanmış olabileceğim?

Yazının Devamını Oku

Suçluluk duygusu

12 Mayıs 2013
Kendini sık sık suçlu hisseden kişilerde; kendine güvensizlik, mükemmeliyetçilik, kızgınlık duygularını atamama, affedememe, depresif ruh hali, endişe, korku ve kaygı halleri, daima kontrollü olma ihtiyacı gibi özellikler görülür.

Suçluluk duygusu, kişilerin ailesel ve toplumsal değer yargıları ya da dinsel kuralları çiğnediklerini düşünmeleri sonucu, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kapıldıkları ve kendileriyle ilgili değer yargılarını çok olumsuz yönde sarsan derin bir duygudur ve cinsel sorunların nedenleri arasında da en üst sıralarda yer alır. Suçluluk duygusu yanlış bir şeyler yaptığını düşünen kişinin kendini affedememesinden kaynaklanır. Kişi yanlış bir şeyler yaptığını düşündüğü için kendini suçlar, kendini affedemez, bu tecrübeyi geçmişte bırakıp hayatına devam edemez, bilinçdışı olarak sağlıklı ve mutlu bir cinselliği hak etmediğini düşünür ve kendi kendini cezalandırmak ister. İşte kişinin kendisini cezalandırmasının en kolay yollarından biri cinsel bir sorun yaşamaktır. Çünkü hep geçmişi yaşayan kişi, yavaş yavaş çöker. Kendini sık sık suçlu hisseden kişilerde; kendine güvensizlik, mükemmeliyetçilik, kızgınlık duygularını atamama, affedememe, depresif ruh hali, endişe, korku ve kaygı halleri, daima kontrollü olma ihtiyacı gibi özellikler görülür. Bu nedenle suçluluk duygusunun nedenleri kişinin olumsuz çocukluk ve ilk gençlik deneylerinde aranmalıdır.
Suçluluk duygusu, kişinin kendini kınayan, suçlayan, eleştiren bir iç ses olarak hissedilir ve zamanla kişi kendisini değersizleştirir. Çocuklukta ve ergenlikte yaşanan öpüşme, sevişme, cinsel organları birbirine sürtme, sürtünme gibi “eşcinsel deneyimler”, taciz veya tecavüz olayları, aile bireylerine veya başka bir partnere karşı hissedilen cinsel arzular daha sonra suçluluk duygularına yol açabilir.

NASIL AŞILIR?

Suçluluk duygusunu yenebilmek için aşağıdaki önerilere uyulmasında fayda var.
Güvendiğiniz bir yakınınız ve dostunuzla veya bir cinsel terapistle, yaptığınıza inandığınız hatayı paylaşın.
Geçmişi geçmişte bırakın, kabullenin ve anın tadını çıkarmaya bakın. Geçmişte her ne yaşadıysanız yaşadınız, geçmişi geri getiremezsiniz ama kendinizi affedebilirsiniz. Çünkü geçmiş ya da gelecek yoktur, sonsuz bir şimdi vardır.
Depresyonunuz varsa bu sorunu çözmek için bir terapistte başvurun.

Yazının Devamını Oku

Ne zaman başvurmalıyım

5 Mayıs 2013
Kişi herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığında önce kendi öz kaynaklarını harekete geçirmelidir.

Kişide ortaya çıkan bir ruhsal sıkıntı; doğru ve etkili bir değerlendirmeyle, ne kadar süredir, hangi zamanlarda, ne sıklıkla ve ne yoğunlukla ortaya çıktığını tespit etmeyle, iyi bir gözlem yapmayla, ailenin koşulsuz desteğiyle, yerinde müdahalelerle ve doğru bir bilgi edinmeyle, bazen kolaylıkla aşılabilmektedir. Ancak zaman zaman da bu yöntemlerin sonuç vermediği durumlar olabilir ve çözülemeyen sıkıntılar çoğunlukla büyüyerek içinden çıkılması gittikçe zorlaşan bir kısırdöngü halini almaya başlayabilir. İşte bu noktada bir terapistin desteğini almak faydalı olacaktır. Ayrıca terapi sadece ruhsal sıkıntıların çözümlenmesi ile sınırlandırılamaz aynı zamanda sağlıklı bireylerin daha bilinçli olmasına da yardımcı olarak hizmet verebilir. Çünkü terapi kişinin duygu ve düşüncelerinden dolayı yargılanmadan güvenli bir ortam içinde sorunlarını incelemesine imkan yaratır ve geçmişte yaşanan sorunlarla şimdikileri anlamlı bir şekilde birleştirerek farklı bir bakış açısı getirir.

KESİN BİR YANITI YOK

“Ne zaman terapiye başvurmalıyım?” sorusu birçok kişinin kafasındaki sorulardan biridir. Bu sorunun kesin bir yanıtı yoktur. Ancak kişi; duygusal sorunlarının çözümü için kendine zarar verici davranışlar içine giriyorsa, iştahtan kesildiyse, uyku düzeni bozulmuşsa, ilişkilerinde aşırı problemler yaşıyorsa, büyük bir kayıp yaşadıysa, stresini daha fazla kontrol edemiyorsa, kendine güven eksikliği ya da başarısızlık duygusu yaşıyorsa, cinsel hayatta sorunlar yaşıyorsa, işyerinizde zorluklar baş göstermeye başlamışsa, konsantre olamıyorsa, kendini mutsuz, çaresiz ve umutsuz hissediyorsa, terapiye gidip gitmemeyi sorgulamaya başlamışsa, bir terapiste başvurmak için doğru zaman gelmiş demektir. Kişinin yaşadığı olumsuzlukları kabullenip bir terapiste başvurması tedavinin yarısıdır. Diğer yarısını da tecrübeli bir terapistin yardımıyla kolaylıkla halledecektir.

KİŞİNİN İÇİNDE GİZLİDİR

Her sorunun çözüm kaynağı kişinin içinde gizlidir. “Sel gider, kumu kalır!” misali insanoğlu yaşadığı olayların çok azını hatırlar. Bilinç düzeyinde anılardan çok, anıların sentezleri ve çıkarımları vardır. Ruhsal olarak sıkıntılı bir insanla sağlıklı bir insan arasındaki en büyük farklardan biri; sağlıklı insanın geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu anda herhangi bir kaygı duymaksızın nasıl mutlu yaşayacağını bilmesidir. Biz insanlar geçmiş ve geleceğin o denli etkisi altındayızdır ki; çoğu zaman çocukluğumuzun altın günlerini anarız ya da bizi en fazla keyiflendireceğini düşündüğümüz yaşamımızın bir parçasını sıkça zihnimizde tutarız. Bu durumun nedenini, o günlerin kaygısız ve hayatın sorumluluklarının omuzlarımıza henüz çökmediği günler olmasıdır. Bu nedenle geçmiş terk edilmediği, halen şimdiki zamana sızdığı için kişi sıkıntıdadır.

TEDAVİ OLACAĞIM DEMELİ

Terapiye “Ben bu sorunla veya sorunlarla yaşamak istemiyorum ve tedavi olacağım!” diyen kişiler alınmalıdır. Çünkü danışan terapistine kendini anlatmak, öğretmek ve teslim etmek istemelidir. Terapistte danışanını anlamak için, var olan bilgilerini ve tecrübelerini, sezgilerini, duygularını ve hatta başarısızlıklarını da bir araç olarak kullanmalıdır. Terapist kalıplaşmış bilgilerin yerine, her danışanı tek ve eşsiz gören bir yaklaşımı kabul etmelidir. Terapi daha mutlu ve sağlıklı bir yaşam için uygun olan bir adımdır.

Hormon artışı sapıklık değil

Yazının Devamını Oku

Küllenen ateşi alevlendirmek

28 Nisan 2013
“Cinsel hayatın monotonlaşması kader mi?”, “Çiftlerin cinsel tutkusunu yeniden arttırmanın bir yolu yok mu?” Monotonlaşan ve tutkusunu kaybeden çiftlerin aşk ve seks hayatlarını hareketlendirmeleri için açık iletişim kurması, partnere dokunması, suçlamak yerine sorumluluk alması ve endişelerin üzerine gitmesi gerekiyor.

Uzun süreli ilişkilerde cinsellik zamanla monotonlaşabilir ve çiftin birbirine karşı tutkusu azalabilir. “Cinsel hayatın monotonlaşması kader mi?”, “Çiftlerin cinsel tutkusunu yeniden arttırmanın bir yolu yok mu?” İşte monotonlaşan ve tutkusunu kaybeden çiftlerin aşk ve seks hayatlarını hareketlendirmek ve ilişkilerindeki tutkuyu yeniden canlandırmak için bir şeyler yapmaları gerekir. Uzun süreli ilişkilerde cinsel tutkuyu sürdürmenin şifresi, duygusal açıdan karşıdaki insanla bütünleşirken kendin olarak kalabilme yeteneğidir. Bu tür bir kendini geliştirmenin dört ana bileşeni oluyor, bunlar; “açık iletişim kurma, partnere dokunma, suçlamak yerine sorumluluk alma ve endişelerin üzerine gitme” şeklinde sıralanabiliyor.
 
AÇIK İLETİŞİM KURMAK ŞART!

Flört etmek, konuşmak, rolleri netleştirmek, aradakileri çıkartmak, ortak zevklerin peşinden koşmak ve yatak odasını kutsamak açık bir iletişimle mümkündür. Kişi böylece kimlik sınırlarını netleştirir ve kendi seçtiği şekilde davranır. Kendi olma duygusunu kaybetme ve kendini başkalarının tepkilerine göre ifade etme eğilimi duygusal kaynaşma olarak adlandırılır. Duygusal kaynaşma nedeniyle kimlik sınırları belirsizleşir ve karşıdan gelen basınca veya anlaşmazlığa karşı direnç azalır. Bu nedenle bağımlılığın olduğu duygusal kaynaşma yerine gönülden bağlılığın olduğu ayrışma gerekir. Ayrışma; kaynaşmanın zıddıdır ve duygusal açıdan karşıdakiyle bütünleşmişken kimliğini özgürce ifade etmeyi sürdürme yeteneğidir.
 PARTNERE DOKUNMAK GEREKİYOR

Yakın olmak, kendi olmayı kaybetme endişesini doğururken, uzaklaşmak da karşıdakini kaybetme endişesine yol açabilir. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu her şeyi göze alarak partnere dokunmak ve onun dokunuşlarına izin vermektir. Beraber banyo yapmak, beraber yatıp kalkmak, öpüşmek, ellemek, sarılmak, kucağına yatırıp saçlarını okşamak, el ele dolaşmak, erotik mesaj yapmak gibi eylemler hem huzur ve şifa verir hem de çiftin kendini güvende hissetmesini sağlar.
 

Yazının Devamını Oku

Evliliğin 10 şartı

21 Nisan 2013
Evliliğin şartları yerine getirildiğinde yaşanan sorunlar deveyken, pire olarak görülür, getirilmediğinde pireler deve yapılır. İşte uzun ömürlü ve sevgi dolu bir evliliğin 10 şartı.

Günümüzde aile içi huzursuzluklar ve boşanmalar giderek artıyor. Peki, evlilikler neden yıkılıyor? Ekonomik sıkıntılardan mı? İletişim sorunlarından mı? Kıskançlıktan mı? Yoksa sadakatsizlikten mi? Bunların hepsi ve daha fazlası birer nedendir aslında. Gerçek sebep ise sevgi, saygı ve güven bağlarının zayıflamasına yol açan evliliğin 10 şartının yerine getirilmemesidir. İslam’ın ve imanın şartları olduğu gibi evliliğin de şartları var. Ancak bu şartlar yerine geldiğinde sağlıklı ve mutlu bir evlilik yürütülebiliyor. Evliliğin şartları yerine getirildiğinde yaşanan sorunlar deveyken, pire olarak görülür, getirilmediğinde pireler deve yapılır. İşte uzun ömürlü ve sevgi dolu bir evliliğin 10 şartı:

1-Baş başa, el ele ve göz göze sohbet etmekKonuşurken göz teması sürdürülmeli, dinlerken başka bir şeyle meşgul olunmamalı, duyguların açığa çıkmasına özen gösterilmeli ve konuşanın sözü kesilmemelidir.

2-Birlikte vakit geçirmekEsas olan çiftin odaklanmış ilgiyle birbirine bütün dikkatini vermesi, birlikte kaliteli ve nitelikli vakit geçirmesidir.

3-SevişmekCinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır.

4-Birlikte yatmak ve birlikte banyo yapmakÇiftin hem duygusal hem de bedensel olarak yakın olmalarının yolu birlikte yatmalarından ve birlikte banyo yapmalarından geçer. Bu durum aynı zamanda çok kadim bir evlilik kuralıdır.

5-Armağan vermekHer kültürde armağan vermek, sevginin ifade edilmesi ve evlilik sürecinin bir parçasıdır.

6-Hizmet etmekÇift birbirinin sevdiği ve hoşlandığı şeyleri yapmalı, birbirine hizmet ederek memnun etmeye, birbirleri için bir şeyler yaparak sevgilerini ifade etmeye çabalamalıdır.

7-Suçlamak yerine istemek

Yazının Devamını Oku