Paylaş
Washington ile Ankara’nın aynı şeyi konuşurken dahi derin yorum farkı içinde olabildiği farklı örnekler üzerinden çok defa tecrübe edildiği için Çavuşoğlu’nun ‘Trump Erdoğan’a artık YPG’ye silah yok dedi’ sözleri başta pek çok kişi tarafından şüpheyle karşılandı. Ancak aslında Suriye’de DEAŞ ile mücadelenin en önemli düzlüğü olarak görülen Rakka savaşı kazanıldıktan sonra Trump’ın bu minvalde bir mesaj vermesinin çelişkili bir yanı yok. Ankara açısından asıl soru ABD yönetiminin politika değişikliği hazırlığında samimi olup olmadığından ziyade değişikliğin etkin biçimde uygulamaya konulup konulamayacağında kilitleniyor.
Erdoğan’ın talep ettiği telefon görüşmesi için Başkan Trump’a konuşma notları hazırlayan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin (NSC) en azından YPG’ye ağır silah ve teçhizat sevkiyatının kesilmesi konusunda ikna olduğu anlaşılıyor. ABD Dışişleri içindeki bir ekip epey uzun zamandır Türkiye’nin güvenlik kaygılarını giderecek adım atılması için bastırıyordu. Hatta SDG’nin terör örgütü PKK etkisinden kurtarılması da bu ekibin üzerinde çalıştığı bir proje ancak henüz o noktadan çok uzağız.
Trump-Erdoğan görüşmesi öncesinde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile kapsamlı bir biçimde istişare edilip edilmediği ise bir muamma. Çavuşoğlu tarafından açık edilen ‘Artık YPG’ye silah yok’ mesajının Pentagon’da Suriye işine bakan pek çok kişiyi hazırlıksız yakaladığı konuşuluyor.
Hal böyle olsa da Pentagon topu göğsünde yumuşatarak sahaya indirmeyi tercih etti. YPG meselesi en azından şu an için Pentagon’un ‘bize henüz böyle bir talimat gelmedi’ diyerek Trump Beyaz Saray’ını boşa düşürdüğü konulardan biri olmuş gibi gözükmüyor. Haftaya bizlerin ısrarlı sorularıyla başlayan Pentagon sözcülerinden Albay Manning ‘Politikalarımızla tutarlı olarak, sahadaki Kürt ortaklarımıza verdiğimiz askeri desteği gözden geçiriyoruz’ sözleriyle yeni durumu sahipleneceklerini teyit etmiş oldu. Ancak büyük resmi özetleyen Suriye konusuna daha hakim bir sözcü olan Eric Pahon’ın sözleriydi; ‘IŞİD’in askeri olarak yenilgiye uğratılmasının tamamlanması ve özgürleştirilen toprakların istikrara kavuşturulması için Suriye Demokratik Güçleri’yle ortaklığımızı sürdüreceğiz.’
Ağır silah sevkiyatının bugünden kesilip kesilmediği, henüz kesilmediyse – ki bu yönde görüntülere bölgeden geçen haberlerde hala rastlanıyor- ne zaman kesileceği belirsiz. Pentagon’un yanıtlamadığı sorulardan biri de Ankara’nın ‘YPG’ye veriyorsunuz PKK’dan çıkıyor’ dediği halihazırda YPG’nin elinde olan ağır silah ve teçhizatın toplanıp toplanmayacağı.
ABD’nin zaten Obama döneminden bu yana tutarlı ya da uzun soluklu bir Suriye politikası olmadığı ortadayken bugün Pentagon’da yine hakim olan ‘Kervan yolda düzelir’ anlayışı Türkiye açısından sürpriz değil, ancak elbette rahatsız edici. Sahada ABD ordusunun SDG ile kurduğu sistemin YPG unsurlarından arındırılmış bir hale sokulması kısa zamanda kotarılabilecek iş değil. Bu konuda bir takvim zaten ortaya konmuyor. Elimizdeki tek muğlak tarih şu; ABD en geç 2019 sonu gibi Suriye’den çekilme niyetinde. Dolayısıyla SDG’yi PKK etkisinden kurtarma projesinin denenmesi için ABD’nin önünde daha epey bir zaman var. ABD Suriye’de sahadaki en güçlü ortağı olan YPG’yi hızla Rusların kucağına itecek dramatik hamlelerden kaçınacağını öngörmek zor değil.
Öte yandan Washington, Suriye’de çatışmalar tamamen bittikten sonra işleyecek takvimin Ankara’nın PKK konusundaki acil adım beklentisini karşılamaktan uzak olduğunun da farkında. Türkiye’ye bu alanda bir jest arayışının tezahürü olarak ‘üst düzey PKK’lı isimlere yönelik istihbarat paylaşımı’ meselesi yeniden dolaşıma sokulmuş durumda. Türkiye’ye Kandil’deki komuta kademesine yönelik operasyonlar için koordinat verilmesi görüşüne ABD Savunma Bakanı Mattis ile Dışişleri Bakanı Tillerson’ın sıcak baktığı belirtiliyor. Ancak bu tür mesajlar aldığını gizlemeyen Türk tarafı ihtiyatlı. Ankara, Türk-Amerikan ilişkilerinin krizden geçtiği her dönemde aynı yemeğin ısıtılıp önlerine konduğunu düşünüyor. Ankara’daki hissiyat şu: ‘Söylediklerinde samimi olsalardı Kandil’e ortak operasyon yapardık.’
Paylaş