F.Bahçeli futbolcu stres iğnesi mi vuruyor, yoksa stres hapı mı yutuyor? Galipken de mağlupken de oynayamıyor.
Futbolcunun kendine itimatı yoksa, futbolu bilmiyorsa, yetenekleri sınırlıysa, o stres değil, korkudur. Böyle oyuncu da F.Bahçe’de çok...
* Hakan Bayraktar ve Yusuf Şimşek gibi orta saha oyuncularını sezon içinde gönderen Daum, Samsunspor maçı sonrası ‘Sorunumuz oyun kurucu mevkiinde’ dedi. Daum’un bitime 4 hafta kala yaptığı bu açıklamayı nasıl yorumluyorsunuz?
Daum’un yaptığı ve açıklaması fevkalade dengesiz. Bu isimlerin dışında bir de Ali Akdeniz’i gönderdi. Ali Akdeniz sağ bek, sol bek, stoper, orta sahada oynuyor, iki ayaklı top tekniği yüksek bir futbolcuydu. Onun yerine oynayan kim şimdi? İyi niyetiyle mücadele eden Ali Güneş. Ancak iyi niyet yetmiyor, ayrı bir klas ve kalite lazım.
Daum sinirli, diline de hakim olamıyor. Onları kazanmak için bir şey yapmadı, gönderdi. Yönetim de diyordu ki, o oyunculara çok şans verildi. Son 15 dakikada şans vermek veya sahaya çıkan o adamın oyundan alınacak ilk kişinin kendisinin olacağını bilmesi şans vermek mi? Bu anlayış oyuncuyu öldürmek, baltalamak demektir.
Daum yanlış yapıyor
F.Bahçe büyük hatalar yaptı. Aldıkları Mehmet Yozgatlı’nın sakatlanması takıma sekte vurdu. Çok faydalı oluyordu. Kemal’in sakatlanması takımı etkiledi. Kemal, orta sahaya gelip yardım eden, hücuma iştirak eden adamlardandı. Her antrenörün bir felsefesi vardır, tamam. Daum doğru yaptığını düşünüyor, ama 30 maçtır yanlış yapıyor. Adam düşünür, ‘Ben bunları yapıyorum olmuyor’ der. Nobre, Van Hooijdonk geliyor yardım ediyor da, Serhat orta sahaya neden gelmez diye, düşünmüyor mu?
Van Hooijdonk ile Nobre de bir yere kadar rakip sahada bir şey yapmaya çalışıyor. Tuncay orta sahaya geliyor, ama onun görevi ileri gitmek, gol atmak. Madem ki, bu işleyiş gitmiyor, o zaman orta sahanı kalabalık tutarsın kardeşim. Orta sahasız futbol oynanmayacağını, arkadan şişirmeyle gol atılamayacağını çözemedi Daum.
Arka dörtlünün oyuna girmeden çakılı durmasının takıma katkı sağlamayacağını anlayamadı. Kondisyon dedik, ama ikili mücadeleye girmeden maçın kazanılamayacağını göremedi.
Orta sahası olmayan takım ne hücum yapar, ne defans. Bütün yük Aurelio’ya biniyor orta sahada. O da nereye koşacağını, oyunu nasıl yönlendireceğini bilemiyor, topu yanındaki ilk adama vermeye çalışıyor. Tekniği ve yeteneği de zaten sınırlı. Yazık günah bu adama da. Samsunspor maçında sağ bek Ali Güneş topu alıyor, şişiriyor. Sol bek Fatih de öyle.
Devre arasında alınan Nobre 18 içinde etkili ve aralardan çıkıp golü atıyordu. O da artık pozisyona giremiyor.
Hoojdonk dinlenmeli
Van Hooijdonk yoruldu. Takımın büyüğü, lideri Hollandalı çok şey verdi F.Bahçe’ye. Ama ona da fazla antrenman yaptırmayıp, biraz kuvvetlendirmek için dinlenmesine fırsat tanımak lazım. Adamın artık ayağını kaldıracak hali kalmadı.
Şimdi F.Bahçe’nin kayıpları için stres mazereti öne sürülüyor.Stresle falan alakası yok bu sergilenen futbolun. Kimse kimseyi aldatmasın. Muhteşem bir seyirci önünde sahaya çıkıyorsun, 4 puan öndesin. Devamlı seyircinin alkışları altındasın ve 1-0 da öne geçiyorsun. Stres iğnesi mi vuruyorsun, yoksa stres hapı mı yutuyorsun? Galipken de mağlupken de oynayamıyorsun. Ürettiğin pozisyonlar hep karambolden.
Fenerbahçe’nin hırsı yok
Orta sahada kıvama getirinip, faydalanacağın oyunculara güle güle dersen, iki pas yapacak oyuncular da sakatlanırsa, olacağı bu. 2 maçta 5 puan kaybetti F.Bahçe. Bunun yanında hırsı da yok F.Bahçe’nin. Hani takım futbol oynar da ‘Şanssızlık oldu, toplar direklerden döndü’ dersin, böyle bir şey de yok. Futbolcunun kendine itimatı yoksa, futbolu bilmiyorsa, yetenekleri sınırlıysa, o stres değil, korkudur. Topu arkadaşına verememe korkusu. Böyle oyuncu da Fenerbahçe’de çok.
Luca’ya güven hiç kalmamış
* Giunti’nin Lucescu ile tartışması ve İtalyan futbolcunun, teknik ve taktik açısından eleştirmesi, otorite boşluğunun göstergesi mi?
Benim anladığım kadarıyla bu tartışma ilk değil. Soyunma odasında bunlar sıkça oluyor. Bu olay su yüzüne çıkan, ekrana yansıyan görüntü oldu. Böyle tartışmalar olabilir, ama medyanın önünde yaşanmaması gerekir. Giunti de sinirlenmiş artık, dolmuş. Lucescu’nun verdiği taktikleri, oyun kurgusunu ve seçimini futbolcuların pek tasvip etmediği ortada. Giunti’nin hiçbir şey umurunda değil. İtalyan çekip gidecek. İbrahim çıkarken, ‘Oyunu döndür 4-4-2’ye’ diyor. İbrahim teknik adamı protesto ediyor. Bunlar birşeyler olduğunun açık göstergesi. Futbolcular huzurumuz yok diyor. Beşiktaş’ın toparlanamamasının nedeni de bunlar herhalde. Futbolcular antrenöre güvenini kaybetmiş. İyi niyetine ve taktiğine güvenmiyor. Beşiktaş için büyük tehlike.
İki takım da kazanabilir
* Hafta sonu bizi nasıl bir derbi bekliyor ve hangi takım favori gözüküyor?
Fenerbahçe’nin de Beşiktaş’ın da puan cetvelinde yeri ne olursa olsun, bu maç ikisi de birbirine yenilmemek ve kazanmak için mücadele edecek. Üç büyükler hep bu amaçla oynuyor. Takımları değerlendirme ölçüsü olmuyor. Beşiktaş’ın F.Bahçe’yi yakalama şansı doğdu. Bu derbiden çıkacak sonuç Trabzonspor’a da bir şans getirecek. F.Bahçe’nin kaybettiği 5 puanın ne kadar önemli olduğunu Beşiktaş maçından önce anlaması gerekiyordu. Bu fark korunsaydı F.Bahçe, Beşiktaş maçına daha rahat çıkacaktı.
Trabzonspor hedefe yakın
* Anadolu takımlarının Trabzonspor’a sempatisini de göz önüne alarak, kalan 4 haftaya baktığınızda 3 takım arasında şampiyonluk hedefine daha yakın olan hangisi?
Puan olarak olarak F.Bahçe şampiyonluğa daha yakın, ama oynadığı futbolla hedeften uzaklaşan takım. Üst üste aldığı galibiyetlerle Trabzonspor şampiyonluğa daha yakın. Takımın yıldızları da (Fatih ve Gökdeniz) moralli. Defansı hava toplarına hakim. Kalecisi, berbat moral bozacak goller yemiyor. Trabzonspor şampiyonluk potasına nasıl girdi? F.Bahçe’nin kaybettiği 5 puan yüzünden. Yoksa bugün F.Bahçe 72 puanda olsa, Beşiktaş’a yenilse de fazla bir şey değişmeyecekti. F.Bahçe böyle bir avantajı kaybetti.
Beşiktaş kendini toparlayamamış durumda. Beşiktaş’ın Konya’da oynadığı oyun her ne kadar eleştirilse de bana göre 17. dakikadan sonra iyi oynadılar. Ama bu dakikadan sonraki bölümde 1 gol atabildiler. Konyaspor da iyi takım ve başarıyla mücadele etti.
G.Saray için tehlikeli manevralar
* G.Saray hafta sonu Schafer’i İstanbul’a getirip görüştü. Bu davranış takımı ve Hagi’yi nasıl etkiler?
Hagi’yi takımın başına getirdiler, görev süresi 2.5 sene dediler. Sonra arkasından Schafer’i getirdiler. Turgay Kıran getirmiş Alman teknik adamı. Hagi’yi getiren de Ergun Gürsoy. O da diyor ki Hagi’ye ‘Biz senin arkandayız’. Ya bunların arasında iletişim ve koordinasyon yok, ya da birlikte hareket ediyorlar. Bu davranış G.Saray için çok tehlikeli. Kim güçlüyse onun dediği mi olacak? G.Saray seyircisi önümüzdeki sezon için takımından büyük beklentiler içinde. Bu tip davranışların içine girmemeleri lazım. Yoksa takıma da, seyirciye de, yönetime de herkese yazık olur.
G.Saray’ın elinde futbolculuk yıllarında bu takıma çok şeyler vermiş bir antrenör, Hagi var.Böyle bir antrenör önünde sen maça başka bir adam getirtip seyrettirdiğinde (ki kaleci Soleymanou’yu seyretmeye geldim açıklaması da palavra) Hagi bundan bundan rahatsız olmaz mı? Ya futbolcu, ‘Demek ki bu gidici’ demez mi? Çok şey yanlış yapılıyor. Hagi, ‘Ben görmeden futbolcu alınmaz’ derken, takımı izlemeye başka bir antrenör getiriliyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.