HER iki takım da kazanmak istiyordu. G.Saray galip gelerek umudu son haftaya taşımak, Beşiktaş ise evindeki bu maçta işi bitirmek amacındaydı.
Ama futbol, sinir ve gerilim yüklü maçta mücadeleci bir oyunun dışına çıkmadı. Tabii sürekli bol adamla savunma ve kalabalık orta saha kurgusu, futbolun güzelliğini ortadan kaldırıyor. Ancak bu düşünce yapısı da, iki takımın birbirine avantaj sağlayacak bir imkan vermek istememesinden kaynaklandı. Futbolcuların birbirlerine sert girmesi de oyunun kalitesini düşürdü.
Bu tip final niteliğinde maçlarda zaten iyi futbol ve kaliteli işler beklenmez. Kıran kırana bir maç olur ki, öyle de oldu. Topu ayağında kullanmak isteyen futbolcuya 3 kişi bastırdı, nefes aldırmadılar. Bu tip maçları yıllarca oynadım ve bu yüzden defanslar daha iyi oynarlar, kaleciler de kilit isimlerdir. Dün kalecilere fazla iş düşmedi. İki takımın defansında ise mükemmel oynayan isimler vardı. Beşiktaş'ta Zago ile Ronaldo, G.Saray'da da Bülent ile Vedat iyi oynadılar.
Sergen faktörü
Orta sahada mücadele vardı, ama pozisyon üretimi sınırlıydı. Yalnız dikkat edilmesi gereken bir konu Sergen'in ayağından çıkan gollük paslardı. 37. dakikada Pancu'ya verdiği pası Rumen futbolcu golle sonuçlandırsaydı, direkten seken bu top, belki de maçın o dakikada kopmasına neden olabilirdi. Sergen'in 44. dakikada İlhan'a verdiği bir top var. İlhan dışarı vurdu, ama zaten o vurana kadar topun seyri değişti. İlk yarıdaki bu iki yüzde yüzlük iki pozisyon maçın renkli dakikaları arasındaydı. 54. dakikada İlhan yine kaçırdı, aslında kötü oynamadı, ama Beşiktaş kötü oynaması için elinden geleni yaptı. Aradan onu besleyecek topları fazlaca atamadı. Beşiktaş orta sahası geriye dönerek oynadı, ileriye değil. 66. dakikada Beşiktaş Tayfur'la bir gol kaçırdı, kaptanın vurduğu kafa nasıl ağlara gitmedi, hayret. 74. dakikada yine Pancu bir gol kaçırdı ki, akıl alacak gibi değildi. Bu pozisyonun hazırlanşında yine Sergen vardı. Pancu'nun o topu dışarı atması daha zordu.
Arkadaşlarını bu kadar besleyen Sergen, sonunda beceri ve ustalığını konuşturup, 90. dakikada Beşiktaş'a galibiyeti getiren golü attı. Beşiktaş inanmış, şartlanmıştı, hedefine ulaştı. 1 puan da onlara yetecekti, ancak onlar şampiyonluğu galibiyetle perçinledi. Aslında Beşiktaş forvette İlhan ve Ahmet Dursun ikilisiyle oynasa, belki daha farklı bir sonuç da olabilirdi. Ancak Lucescu da enayice bir golle teslim olmak istemedi.
İnandılar, başardılar
Galatasaray'ın orta sahasında eski dinamizmi yoktu. Mesela Volkan, eski verimliliğinde değildi. Ümit Karan serseri mayın gibiydi. 72. dakikada Ümit Karan yüzde yüz gollük bir topu kalecinin üzerine vurdu. Sonuçta ikisi de sinirlerine yenilip, oyundan atıldılar. Beşiktaş'a göre daha sinirli olan G.Saray'da bir tek topla birşey yapmak isteyen Ergün vardı. Aslında maçın son dakikasına gelene kadar iki kale gol görmemek için tılsımlı gibiydi. Ortada, golü atanın kazanacağı maçı ikinci yarıda biraz daha ağır basan Beşiktaş aldı. Yalnız burada Beşiktaş taraftarına da bir paragraf açmak istiyorum. 70. dakikada sahaya meşale atmalarını anlamış değilim. Kendi futbolcularını strese soktular. G.Saray'da Ümit Karan'ın yakaladığı pozisyon da bu dakikadan sonra oldu.
Beşiktaş 100. yılında şampiyonluğu çok istiyordu, inanmışlardı. Şampiyonlukları kutlu olsun. İstedikleri hedefe ulaştılar. Bu şampiyonluğun artık konuşulacak, orası burası yok. Beşiktaşlıları gönülden kutluyorum.