Şans bizimle olur, iyi mücadele eder, iyi bir takım sahaya sürersek, Almanya vizesini alabiliriz. Ama bizim hem seyirci hem de futbolcu olarak mücadelemizi, ‘Vatan, millet, Sakarya’ diye değil, bilinçli şekilde yapmamız lazım.
* Milli Takımımız nasıl oynarsa, gereken farklı galibiyetle finallere katılma vizesini alabilir?
Birincisi, şans olacak. İkincisi, Milli Takım iyi mücadele edecek. Üçüncüsü, iyi takım sahaya çıkacak. Yani, topu kullanan oyunculardan kurulu bir takım sahaya çıkacak.
Milli Takım’ın nasıl oynaması gerektiğine gelince... Topa hakim olması lazım. Top bizde daha çok kalmalı. Rakibin oyun planını bozmamız lazım. Onların topu kullanma becerisini yıkmalıyız. İlk maçta gördük ki, topu bizden daha iyi kullanıyorlar, daha iyi akın yapıyor, daha iyi mücadele ediyor. Bizim mücadeleyi, ‘Vatan, millet, Sakarya’ diye değil, bilinçli şekilde yapmamız lazım.
Rakibe gol şansı vermeyip 3 gol atacağız, bu olmaz mı? Olur. Olur, ama bu işin planlı ve programlı olması lazım. İsviçre’de ne planlı, ne de programlı oynadık. 90 dakika sağ-sol kanatlardan kalemize akınlar oldu ve boşluklardan gol pozisyonları ürettiler, sahada bunun önlemini almadık. Nasıl bir kenar yönetimidir, onu da anlamadım, bunu görmüyor mu?
İyi etüd etmemişiz
Tamam penaltımız verilmedi. O penaltı atılsa oyun değişir mi, değişirdi. Ancak her hakem biraz ev sahibini kollar, sahaya çıkarken bunu bizim bilmemiz lazımdı. Sonra rakip iyi etüd edilmemiş. Bu gerçek de Bern’de ortaya çıktı. İsviçre’yi seyreden yardımcı antrenörler ne getirdi, neyi verdiler bilmiyorum. İsviçre Milli Takımı’nın eski yıldızı Kubilay Türkyılmaz, ‘Kanatlaradikkat edin’ dedi. Biz seyrettik. Kenarlardan 10 tane pozisyon ürettiler, topu iyi attılar veya pas veremediler, ama ikinci gol böyle oldu. Yediğimiz kafa golüne bakın. Bu kadar ucuz kafa golü yemememiz lazım. Kalecinin, rakibin topu nereye vuracağını anlaması lazımdı.
Bir de oyuncularımızın kapasitesine göre bir Milli Takım kurulması lazım. Oyuncular hangi yetenekte, nerede iyi oynuyorlar bunlar dikkatle irdelenmeli. İlk maçta tabii eksikler de vardı; Emre Belözoğlu, Yıldıray Baştürk gibi. Onlar oynadığında değişir mi takım, değişmesi lazım. Tabii eğer onlar iyiyse. Ayrıca ilk maçta dikkatimi çeken bir şey daha vardı. 50 kere denedik, ileride Hakan Şükür oynuyorsa, topu ona şişirerek maçı kazanamayız. Hakan kendine atılan topu kafayla alsa bile, yanında indireceği adam yok.
Orta saha güçlü olmalı
Hangi maçı oynarsanız oynayın, orta sahayı güçlü tutmak zorundasınız. Biri ileride oynayan forvete yardım edecek. Tuncay Şanlı olsun, Nihat Kahveci olsun orta sahaya yardım edecek ne fiziğe, ne de o futbol bilgisine sahipler. Çünkü onlar ileride gol arayan oyuncular. Tuncay Fenerbahçe’de böyle oynuyor, ama perişan olarak oynuyor. Selçuk Şahin ağır orta sahada. Şunun altını çiziyorum. ‘Bunu ben yaptım, en iyisidir’ demekle de olmuyor bu iş. Hüseyin Cimşir çok ayağında top tutan bir oyuncu değildi. İlk maçta bize biraz da topu kullanan oyuncu gerekiyordu o mevkiide.
Federasyon rant hesabında
* Böylesine önemli bir maç için bilet fiyatlarının yüksek tutulmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Federasyon bu maçtan bir şeyler kazanmak istiyor. Bizde hep böyle rant işleri yapılır. Federasyon, ‘Önemli maç, bu paraya kıyıp gelsinler’ diyor. Tamam da, bu yanlış. Her maça aynı bilet fiyatıyla çıkman lazım. Almanya’ya gitmek için o stadın dolması ve coşkulu bir tezahürat gerekiyor. Federasyonun elinde parası var, zengin. İnşallah iyi bir organizasyon yaparlar, bilet fiyatlarını da normal bir düzeye getirirler. Bir bilet 250 YTL, neredeyse asgari ücret.
O parayı verip o stada gelen taraftar, maçı tiyatroda gibi izler. Gol atılınca alkışlar, ama bizim yeri göğü inletecek seyirciye ihtiyacımız var. Bu da öyle paralı pullu seyirciyle olacak iş değil.
Bu arada federasyonumuz da palavradan başka bir şey yapmıyor demek ki. Etkimiz de yok UEFA üzerinde. Maçın hakemleri değişiyor, bizimkilerden tık yok. Niye kimse tepki göstermiyor? Herkes yerinden memnun, orada otursun, federasyonun bütün nimetlerinden yararlansın. Futbol Federasyonu’ndan İsviçre’ye 300 kişi gidiyor, böyle bir şey görülmüş değil. İsviçreliler demiş ki, ‘Sizin federasyon ne zengin.’
Kendimizi doldurmayalım
* Milli Takımımız’ın yarınki rövanş öncesi ilk maçtaki 2-0’lık yenilgiden başka bir handikapı var mı?
Saha avantajı bizde. Şansımız biraz yaver giderse, bu yenilgiyi unuttururuz. Topu kazanmak ve kullanmak için mücadele etmeliyiz. Herkes vatan kurtaran aslan pozisyonuna girmemeli. Bizim futbolumuzun en büyük handikapı, böyle durumlarda herkesin kendini gösterme, ön plana çıkma isteği. Söylendiği gibi hafif bir takım da değil. Kötü kalecileri var, ama takım oyununda onlara gol atmak kolay değil. Biz ise kendimizi, ‘Çok iyiyiz, becerikliyiz’ diye dolduruyoruz. Böyle olunca da herkese yenilebiliyoruz.
Aman dikkat
* İsviçre maçı psikolojik mücadele açısından da büyük önem kazandı. Rakibi psikolojik olarak nasıl baskı altına alabiliriz?
İsviçre’de yaşananlardan sonra bu işi aşırı tepkiyle değil de tezahüratla yapabiliriz. Şükrü Saracoğlu Stadı da bunun için çok elverişli. Oradaki seyirci ne olduğunu biliyor, konuşmaya gerek yok. Yalnız şimdi federasyonun bir sponsorlar problemi var. Sponsorlara bedava bilet veriliyor. Bu sponsorların getirdiği taraftarlar tezahürat yapabilir mi, yapamaz mı? Bundan önceki gibi oraya gelen bu seyirciler tiyatro gibi maçı seyrederse, rakip takım üzerindeki seyirci baskımızı fazla etkili olamaz. Çünkü sponsorların getirdiği üst düzey yöneticilerden oluşan bu seyirci kitlesi öyle fazla bağıran, tempo tutan taraftar grubundan değil. Takım kazanırsa sevinir, kaybederse üzülür gider.
Rakibi nasıl baskı altına alırıza gelince... Seyirci unsuru bir faktör. İkincisi futbolcularımızın ortaya koyacağı oyun. Bizde ‘hırs’ dediğimiz zaman, tekme atmak gibi geliyor insanlara, hırsın bununla alakası yok. Bizim yöneticilerimizin ve yetkililerimizin verdiği beyanatlar da öyle yersiz oluyor ki, ortam geriliyor.
UEFA’nın gözü üzerimizde
Türkiye’de böyle gerilimi yüksek maçlarda sahadan atılan oyuncuyu alkışlıyor seyirci, böyle garip bir mantalite içindeyiz. Halbuki atılan oyuncu takımını 10 kişi bırakıyor. Seyircinin de futbolcunun da çok bilinçli olması lazım. Futbolcunun en büyük meziyeti bilinçli olmak, sabırlı olmak ve kuralların dışına çıkmamak. Topu iyi kullanmak, iyi mücadele etmek en büyük ve etkili unsur.
Şimdi burada yaşanabilecekleri, oluşturulan atmosferi UEFA da biliyor. Burada yapılacak bir taşkınlıkla biz ceza alırız. İşviçre’ye Bern’de olanlar için ceza verilir, verilmez, onu bir kenara bırakıp biz kendimize bakalım. Bugüne kadar verilen sert beyanatlardan UEFA’nın da haberi var. Çok dikkat etmemiz lazım.