Paylaş
Aile dediğimiz, içinde doğduğumuz ve kan bağımız olan insanlar mıdır? Yoksa yıllar içinde yakınlaştığımız, paylaşım içinde olduğumuz dostlarımız mıdır? Bence her ikisi de bizim için ailedir. Bu satırları yazmaya başlamadan önce ne yazacağımı bilmiyordum. Beni ziyarete gelen canım dostum Yeliz ile bütün gün beraberdik. Birden fark ettik ki saat 11:00 olmuş ve ben henüz Pazar yazımı yazıp yollamamışım. Hemen bilgisayarı elime aldım, dosyayı açtım. Ve ne yazmalıyım diye gözlerimi kapatıp sordum. O an Yeliz “Mutlu bir aile hayatını yazmalısın” dedi. Ben de bu arada içimden sormuştum. Kalpler karşılıklı olunca insanların iç sesleri de birbirleri ile çok net bir şekilde konuşuyor. Ve şu an sizlere bu satırları yazıyorum. Dünkü yazımı özellikle kısa ve özet bir şekilde yazdım. Uzun zamandır, pek çok kişi “Can çok uzun yazıyorsun” deyip duruyordu. Kendimi artık akışa bıraktım ama köşe yazı adabını da günden güne öğreniyorum. Ben genç yaşımda annemi, babamı ve ablamı kaybettiğim için mutlu bir aile hayatını tatmadım diyemem. Çünkü Annem ve Babam sağ olsunlar bana çok büyük mutluluklar yaşattılar. Lakin onların vefatından sonra kendi akrabalarımın bana verdikleri zararlar, annemin ve babamın vefatından daha da acı oldu diyebilirim. Hani derler ya akrabanın akrabaya yaptığını, düşman düşmana yapmaz. Gerçekten bu çok doğru bir söz. O sözün başka bir söylenişi de “akrep akrabanın akrabaya yaptığını yapmaz” şeklindedir. Atasözlerimiz o kadar güzel ki… Her şeyi özetliyor ve yüzlerce yıllık deneyim ve yaşanmışlıklardan tavsiyeler veriyor. Annelerine saldıran, babalarından şikayet eden, aile bütünlüğünden mutlu olmak yerine şikayet edip memnuniyetsiz olan, elindeki güzelliklerin kıymetini bilmeden her fırsatta depresyona girmek için fırsat kollayan insanlar beni çok şaşırtmıştı. Sonra anladım ki herkesin bir yaşam dinamiği ve hayatın da farklı beklentileri var. Her şeyin daha iyisini istemekte bir zarar yok tabii ki. Hatta ben her zaman her şeyin en iyisini istememiz gerektiğini ve istediğimiz her şeye de ulaşabileceğimizi söylemişimdir. Hep buna inandım ve güvendim. Birisi bana bir şey için olmaz dediği zaman, “hayır, olmaz deme mutlaka olur” dedim. Ben elinde bidonla su satarken bir kaç yıl sonra trilyoner olan insanlardan, doktorların asla yürüyemezsin demelerine rağmen yürümeye başlayan insanlara kadar pek çok mucizevi insanla tanıştım. “Şifanın Eli” kitabımda benimle beraber, bu tarz mucizevi olaylar yaşayan pek çok değerli doktor, avukat, iş adamı, iş kadını ve gazetecinin hikayesi mevcut. Hayatımda o kadar mucize yaşadım ki, yaşamın kendisinin bir mucize olduğuna inanıyorum. Benim annem de ben doğmadan önce kanser olmuş. Doktorlar 3 aylık ömrün var demişler. Ama annem iyileşmiş ve ardından bana hamile kalmış. Çok ciddi ameliyatlardan geçtiği için doktorlar doğumun tehlikeli olduğunu ve kesinlikle doğum yapmaması gerektiğini söylemişler. Ama annem biraz inatçı ve gözü kara bir karakterdi. Beni doğurmaya karar vermiş. Ben doğduktan sonra da beni alıp doktoruna götürmüş. Doktoru görünce şok geçirmiş ve sen delisin demiş. Tabii ki doktorlarınızın her zaman sözünü dinleyin ama hayata karşı güveniniz ve mucizelere inancınız olsun. Ben çekirdek ailemi ışığa yolladıktan sonra, düşündüm; “Peki burada ki çare nedir? Annem ve babam vefat etti, ablam vefat etti. Yaşam beni bununla ilgili nasıl rahatlatabilir?” dedim. Ve zamanla iç görü ve çalışmamla bir baktım ki beni gerçekten annem, babam, ablam gibi seven, beni tutan ve savunan, ne olursa olsun benden taraf olan insanlar benim yanımda. Maddi manevi destekleyen, beni ben olduğum için seven insanlar benim yanımdalar. Ve bir gün içsel bir çalışma yaparken, bana bir soru geldi. İçinde doğduğun, kan bağının olduğu insanlar mı, yoksa senin paylaşım yaşadığın, iyi ve kötü gününde senin yanında olan, seni seven insanlar mıdır senin ailen? Evet soruyorum size, sizin için aile nedir? Sizin gerçek aileniz kimler? Tabii şöyle bir durum da var. Her ailenin kendi içinde bir şifa gücü vardır. Bununla ilgili özellikle yazacağım. Ve kendi ailenizin ataları ile bağlantıda olmanız ayrıca çok önemli. Ve hepimiz ailemizden, atalarımızdan, pek çok tekrar ve kopyalamaları gerek genetik olarak gerekse bilinç yolu ile taşıyoruz. Tabi bunların hepsi farkındalık ve çalışmalarla değişebilir. Lakin her halükarda affetmek, sevgide merkezlenmek ve sevgiden ilerlemekle göreceksiniz ki, bütün dünya sizin aileniz olmaya başlayacak... Çünkü gerçekte bizler sadece birkaç kişi değil bütün dünya olarak bir aileyiz. Bunun içine bütün hayvanlar, bitkiler ve tüm doğa da dahil.
Daha öğreneceğimiz çok şey var. Dilerim bir gün insanlık, bütün sonsuzluk olarak bir aile olduğunu yaşayabilir...
Bunu da söylemeden edemeyeceğim, bazen de evinizde sizi karşılıksız seven kediniz de ailenizden bir üyedir.
Aile farkındalığınızın daha çok artacağı ve bütün yaşam ile aile olacağınız nice Pazar günleri diliyorum.
Sizi seven bir Can...
Paylaş