Paylaş
Bu hafta sonu Konya’da, Mevlana’dayım. İçimde sevgi, kafamda deli sorular… Kalbimle zihnimi birleştirme niyetinde, sizlere bu satırları yazıyorum. Ve 18 Mart Şehitleri anma gününde bu yazıyı yazarken soruyorum; Gelecekte artık şehitlerin olmaması, Dünya’da ki hiç bir insanın başka bir insan tarafından veye vasıtası ile hayatının sona erdirilmemesi için ne olmalı? Neler olmalı? Hangi bilinç seviyesinde olmalıyız? Eksik ve fazla olanlar nelerdir? Neler değişmeli? Sonsuzlukta bunun için mucizeler nelerdir?
İlerleyen yazılarımda sizlere Mevlana ve Konya ile ilgili yazmak istiyorum. Sadece kısa bir not:
Neden Konya Türkiye’nin yüz ölçümü en geniş şehri? Herşeyin görünmeyen yüzünü ve en derinlerinde ki gerçekleri görmeyi çocukluğumdan bu yana çok sevdim. Bununla ilgili mutlaka yazacağım.
FARKLILIKLAR VE DUALİTE
Mevlana’nın bence en büyük farklılıklarından biri dualitenin ötesinden konuşmasıydı. Dünya bir dualite içinde. Bunu çok güzel anlatan doğunun Ying Yang felsefesini anlamak lazım. Ying Yang felsefesine göre her iyinin içinde kötü, her kötünün içinde iyi vardır. Her ışığın içinde karanlık her karanlığın içinde ışık vardır. Bu felsefeden yola çıktığımız zaman hayatımızda yaşadığımız her kötü olayın içinde iyilik ve her iyi olayın içinde de kötülük vardır. Çok büyük ışığa ve iyiliğe kanal olan bir kişide aynı ölçüde kötülük ve karanlık ta olabilir. Özetle hayat bir dengeden ibarettir. Karamsar ve olumsuz düşündüğümüz olaylar birden hayatımıza ışık ve sıcaklık yayan bir Güneş’e dönüşebilir. O Güneş de elbet batacak ve gece olacaktır. Önemli olan hayatı anlamaktır. Eğer yaşamın bir denge içinde olduğu ve ritm içinde aktığını kavrarsak herşey değişir. Böylelikle gündüz gecenin geleceğini bilir ve gece rahatlar dinleniriz. Gece olduğu zaman kriz geçirmez, güneşin gelmesi için dua edip karanlığa tepki göstermeyiz. Karanlığın içinde de Ay’ın olduğunu ve yıldızların olduğunu görebiliriz. Bazen hepimiz ışığı yada karanlığı reddediyoruz. Herkesin aynı şeyi düşünmesi beklenmemeli. Bir şeyi kabul etmenin de reddetmek kadar değerli olduğunu, reddetmenin de kabul etmek kadar anlamlı olduğunu...
Peki, bu kadar karmaşanın içindeki çözüm nedir? Buradaki tek çözüm sevgi ve birlik olmaktan geçer. Her millet sol, sağ ve mezhep gibi ayrımlara yöneldiği zaman yıkımlar yaşamıştır. Mutlu toplumlar, birbirini ayırmaz. Din, dil, ırk, mezhep, sol, sağ şeklinde ki farklılıkları sevgiyle kucaklar. İnsanı insan olarak görür, herkesin görüşüne saygı ve sevgi duyar. İnanın eğer bir yerde yanlış birşey olduğuna, kötülüğün, yalanın, karanlığın olduğuna inanıyorsanız, sevgi ve saygı ile yaklaşın ve dürüstçe iyilikten, insaniyetten, özgürlükten konuşun. Sevginin ışığı herzaman kazanacaktır. Karşınızdaki buzullar eriyecek, kale kapıları yıkılacak ve sevginin güneşi doğacaktır. Eğer öfke, karanlık, yıkımla davranırsanız karşınızda ki insanlar haklı veya haksız olsunlar kalkanlarını kaldıracak ve empatisini kapatarak soğuk bir şekilde yaklaşacaktır.
TÜM YILDIZ SİSTEMİ OLARAK IŞIĞA DOĞRU İLERLİYORUZ...
Işığa ilerlediğimize inanın. Yaşadığımız astrolojik düzlemde şu an ışığa doğru ilerliyoruz. Astrolojik döngüde evrende ışığın en yüksek olduğu nokta ve en karanlık olduğu nokta vardır. Işığın en yüksek olduğu noktaya geldiğimiz zaman teknolojinin ve bilincin en yüksek olduğu, herkesin toplu aydınlanma yaşadığı bir çağda yaşayacağız. En karanlık noktaya geldiğimiz zaman teknolojinin olmadığı ve bilincin en düşük noktada olduğu yaşamı yaşıyoruz. Tabi o dönemlerde de ışığın var olması için yüksek ışığı ve bilinci taşıyan peygamberler bizlerle oluyor. 3000 sene önce bizler en karanlık noktada yaşıyorduk. Artık karanlıktan çıktık ve ışığa doğru ilerliyoruz. Her daim teknoloji daha fazla artıyor. Işık daha fazla arttığı için artık çok daha fazla herşeyin farkındayız. Belki bundan 100 yıl sonra yaşadığımız bu döneme taş devri, karanlık bir çağ gibi bakacaklar. Öğreneceğimiz ve fark edeceğimiz daha çok şey var. Size bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Kapkaranlık bir odada olduğunuzu düşünün. İlk başta hiç birşeyi göremez ve neyin içinde olduğunuzu ve çıkışı fark edemezsiniz. Işık artmaya başladığı zaman ilk önce dağınıklığı fark eder düzenlemeye başlarsınız, sonra kirli olan yerleri görür ve temizlersiniz. Ardından ışık iyice arttığı zaman olduğunuz odanın içinde çıkışı fark eder ve oradan çıkabilirsiniz. Hayatınızın içinde ışığı takip edip, yaşamın ritmine ve akışına güvenirseniz herşey bambaşka olur. Hepimizi birbirimize daha sevgi dolu, kibar, saygılı davranmaya davet ediyorum.
Sevginin gücünün kaynağına seslenin. Çünkü o sizin seslenmenizi bekliyor.
Sizi seven bir Can...
Paylaş