Paylaş
Cahil kimdir? Hayatı, sanatı, eserleri nelerdir?
Anadolu’nun farklı yörelerinde farklı şekilde karşınıza çıkan meşhur sözdür, bilirsiniz: “Etme cahille sohbet, kızdırırsın / alma cam kırığıyla taharet, çızdırırsın.” Türkçe edebiyatın “keskin zekâ”larından Ferit Edgü, ‘Cahil’ adlı yeni aforizmalar kitabında bize bu sözü 193 sözle izah ediyor. Aslında önce bize, sonra şayet bu kitabı okuyacak olur(lar)sa cahile 193 tokat atıyor Edgü. Bunu öyle ustalıkla yapıyor ki, kısık gözlerle, hatta dilinin ucunu da bize hafifçe göstererek, keh keh gülüyor sanki karşımızda. Önce “Aptal, salak, gerçek, cahil... Tüm bunlar yakın akrabadırlar. Bunların en yaygını, en tehlikelisi cahillerdir. Çünkü o her şeyi bilir. Doğduğunda hattâ doğmadan önce her şeyi öğrenmiştir. Bu anlamda Tanrı’nın seçkin kuludur. Yoluna çıkmaya gelmez, sizi ezer geçer.” sözleriyle cahilin kim olduğunu tanıtıyor bize. Sonra işaret parmağını uzatıp tek tek tek gösteriyor cahilin hayatını, cehaletle var ettiği sanatını ve bu cehalletle yarattığı eserlerini... Daha bismillah “Cahil, kendini sultan sanır” diyerek ilk avazda taşı gediğine koyuyor Edgü. Sonra kendimizden başlamak üzere herkesi sorgulamamızı sağlıyor. Kürsülerde, farklı kanallarda ama birbirinin aynı televizyon programlarında, gazetelerde, “bağıra bağıra” konuşan cahilleri gösteriyor bize ve uyarıyor! Tercihinizi yapın, ya o cahiller safına katılın ve mutlu mesut yaşayın, ya da bu cehalete daha fazla göz yummayın! Kimseyi kastetmiyor Ferit Edgü! Halimizi anlatıyor aslında. Bütün insanlığın hikâyesini söylüyor. ‘Cahil’ Sel yayınlarının Geceyarısı Kitapları arasından çıktı.
Bugünün Decameron’u
Rana Dasgupta ‘Tokyo Uçuşu İptal’de insanlığın epik hikâyesinin çağdaş romanını yeniden yazıyor. Hem de klasikleri bir adım ileri taşıyarak... Japonya semalarında yaşanan büyük kar fırtınası yüzünden şehir kar örtüsü altındadır, daha fenası hiçbir uçak inip kalkamamaktadır. Kendi dertleriyle başbaşa 323 insan ortalıkta dolanıp durur. Şirketler otellere herkesi yerleştirmek istese de 13 yolcu açıkta, yani havaalanında kalır. Farklı ülkelerden, farklı hayatları yaşayan 13 insan, tek bir yerde. Çaresiz bir aradaki 13 kişi kendi hikâyesini anlatmaya başlar. Dasgupta kahramanlarına anlattırdığı 13 hikâyeyle hem yazarlığının sınırsızlığını gösteriyor hem de Decameron, Canterbury Hikâyeleri gibi büyük eserlere selam veriyor. Deniz Keskin’in ustalıklı çevirisiyle, Metis tarafından yayımlandı.
Yetmez ama evet
Can Yayınları’nın inceleme dizisi arasından çıkan, Nedret Tanyolaç’ın hazırladığı ‘Söylem, Söylen, Yazın” kitabı, Tahsin Yücel’e armağan bir kitap. Akademisyen, çevirmen ve çok önemli romanları, belki onlardan çok daha önemli denemeleriyle Türkçe edebiyata derinlik katan, Tahsin Yücel’e 80’inci yaş armağanı. Yani, aslında yetmez. Peki ne zaman evet? Önce bu kitabı, sonra Tahsin Yücel’in diğer kitaplarını okuduktan sonra. ‘Yalan’ romanını örneğin veya ‘Gökdelen’i. Ki ‘Gökdelen’deki 2073’ün İstanbul’unu okuduğunuzda onun yıllar önce bugünü yazdığını görürsünüz. ‘Salaklık Üstüne Deneme’sini okuyun sonra. Tanyolaç’ın hazırladığı kitapta akademisyen ve yazar dostları Yücel’i anılarla veya eserlerinden hareketle Tahsin Yücel’i daha yakından tanımamızı sağlıyorlar. Sonrası onu okumak...
Türk klasiklerinden
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Batılı örneklerine benzer ilk ürünlerini 19’uncu yüzyıl itibariyle vermeye başlamış Türkçe edebiyatın önemli ve kurucu temsilcilerindendir. Onun yazdığı öykü ve romanlar, öyle veya böyle bugünün edebiyatına tesirde bulunmuş, diğer taraftan kendi dönemi için de acemiliklerden arınmış ustalıklı eserler arasındadır. Büyük ustanın unutulmaz klasiklerinden ‘Gulyabani’yi tekrar anlatmaya gerek bile yok. Bu vakte kadar kitabı okumayan varsa, en azından Yeşilçam Klasiği uyarlamasını defalarca izlemiştir. Şimdi o görüntüler aklınızın bir kenarındayken kitabın aslını okuyun. Ve Hüseyin Rahmi’nin nasıl ustalıkla yazdığını görün. İthaki Yayınları tarafından yayımlanan bi baskısını Selçuk Aylar günümüz Türkçesine aktarıp, Alican Saygı Ortanca ile beraber yayıma hazırlmamış.
Anlatılan acı şeyler
Onur Caymaz’ın Kırmızı Kedi’den çıkan yeni öykü kitabı ‘Herkes Yalnız’, bugünün ‘toplumcu gerçekçi’ öyküler toplamı olarak görülebilir. Bunu söylememizin sebeplerinden biri; son yıllarda gazetelerde, sosyal medyada, bloglardaki yazılarında toplumsal meselelere dair tutunduğu ve sergilediği davranışı, diğeri de öykülerin “konu”ları. Dümdüz, gazeteye haber yazısı yazar gibi anlatmıyor elbette. Kiminde bir şiir, kiminde bir ağıt, kiminde bir türkü tutturuyor. Ali İsmail, Berkin ve Ethem’e adadığı üç “polis” öyküsünde veya Soma’nın yazdırdıklarında bütün duygusallığına rağmen, “onlar öldü çok ağladım” gibi bir tavra düşmeden anlatıyor. Kendini doğru noktada geriye çekip, acemiliği üzerinden çoktan atmış bir yazar serinkanlılığıyla yazıyor. Kimi gerçek, kimi gerçek kadar acı olayları, Onur Caymaz öykülerine dahil ediyor. Mutlu değil ama umutsuz da değil.
Paylaş