Paylaş
Abdullah Öcalan - Amara’dan İmralı’ya
Müslüm Yücel
Alfa Yayınları
Biyografi
Son 30 yılın Türk siyasi ve sosyal hayatının en önemli figürlerinin başında, tartışmasız Abdullah Öcalan gelir. Kaç siyasi iktidar gelip geçti! Hepsinin seçim kazanmasında da kaybetmesinde de Öcalan, kilit noktadaydı. Ona, “sayın” hitabıyla seslenildiğinde bile yer yerinden oynuyordu! 1999’da yakalanıp İmralı’da tutukluluk hayatı başladığından beri de hiçbir şey değişmedi aslında. Kabul etmek gerikir ki, bir dönem “öyle bir halk yok onlar dağ Türkleridir” dedikleri halk için bugün “Kürtler vardır!” deniyorsa, Abdullah Öcalan’ın da bunda etkisi var. Böyle bir ad için şimdiye kadar hazırlanmış bir biyografi kitabının olmaması büyük bir eksiklikti. Müslüm Yücel, bu önemli kitabıyla ilk önce bu eksiği kapatıyor. Öcalan’ın aile hayatından yaşadığı şehirlere, siyasi ve silahlı mücadelesinden cezaevi günlerine kadar onun hakkında seven-sevmeyen herkesin bilmesi gerekenleri aktarıyor. Yücel, kitabın girişindeki ‘kitap için notlar’ bölümünde ise bu biyografiyi neden ve nasıl hazırladığını izah ederken aslında iyi bir biyografinin nasıl olması gerektiğine dair inceleme kaleme alıyor. Bu kitabı okumalısınız.
Kısa Pantolonlular Çetesi
Zoran Drvenkar
Resimleyen: Ole Konnecke
Çev.: Murat Özbank
Günışığı Kitaplığı
Roman - Çocuk
Kısa Pantolonlular Çetesi’nden Beton’un da dediği gibi; “insanın çok iyi arkadaşlarının olmasının bir sürü avantajı var. İnsan onlara güvenebilir. Saçmaladığını bildiklerinde bile hep senin yanında dururlar. Her zaman. Ve en çok da, sen onların artık arkadaşın olmadığını düşündüğünde, senin arkadaşındırlar.” Ama siz bunu zaten biliyorsunuz. Bilmediğiniz şey, 11 yaşındaki dört çocuk; Ada, Beton, Sırıtık ve Rudolpho’dan oluşan Kısa Pantolonlular Çetesi’nin nelerin üstesinden gelebileceği. Şort tişörtle yakalandıkları kar fırtınasından kurtulabilir, ortadan kaybolan okullarını bulabilir, hiç durmayan bir trenden inebilir ve en önemlisi sevgilisi tarafından terk edilmiş Agnes’in birdenbire bastıran sancılarında paniğe kapılmadan, onun bebeğini doğurmasına bile yardımcı olabilirler. Çünkü onlar Kısa Pantolonlular Çetesi’dir ve arkadaşlıkları sayesinde üstesinden gelemeyecekleri hiçbir şey yoktur. İnanmayan, Zoran Drvenkar’ın harikalar yarattığı bu romanı okusun.
Yakan Işık
Kostas Varnalis
Çev.: Herkül Millas
İstos Yayın
Şiir
“Hey! Her biri birer evren olan ülkeler,/ saraylar, çepeçevre cennetler,/ zengin Yeryüzü’nün tümü ve çalınmış emek,/ bunlar bize geri verilecek!” Çağdaş Yunan şiirinin en tanınmış ozanlarından birisi olan Kostas Varnalis’e ait bu dizeler. Birçoğumuz adını ilk defa duyacaktır şüphesiz. 1884’te doğan şair, 20. yüzyıl başının bütün sancılı hadiselerinin tam ortasında yer almış, baskı ve sürgünü de görmüştür. ‘Yakan Işık’ onun üçüncü kitabı. ‘Münekkidin Monologu’ adlı düzyazı şiirden oluşan ilk bölümde, felsefi diyalogları andıran, antik Yunan metinlerinin bir benzerini kuruyor, kahramanları İsa, Prometheus, Münekkit ve Toprak Ana olan. İkinci ve öçüncü bölümlerde ise alıştığımız ‘dize’ sistemiyle yazıyor şiirini. Antik Yunan mitolojisini, Hıristiyan öğretisini ve Marksist ideolojiyi bir arada işliyor şiirlerinde. Sonuna kadar halktan yana bir dille.
Kadın Hikâyeleri 1
Uğur Balık
kadinhikayeleri.org
Belgesel / Sözlü tanıklık
“Sen hiç evladı ölen bir ananın kalan ömrünü nasıl yaşadığını gördün mü?” ‘Kadın Hikâyeleri 1’ kitabının ilk anlatıcı, kahramanı Yaşar Turna (Yaşar Ana) sözünü böyle bitiriyor. Askere gönderdiği oğlunun ölüm haberini aldıktan sonrası için “Adım Yaşar. Ama ben yaşamadım,” diyor. Sonra Meral Duru, Sultan Türk, Tülin Buğdaycı, Mürvet Kürekçi söz alıyorlar. Çiftçisi, gündelikçisi, gurbetçisi... Daha yüzlercesi var Uğur Balık’ın “farkındalık yaratmak” amacıyla başlattığı projenin ‘kadinhikayeleri.org’ adını taşıyan sitesinde. Uğur Balık, ana, bacı, teyze, eş olan kadınların gerçek hikâyelerini paylaşıyor bizimle. Ne yazık ki kanıksadığımız baskı, şiddet, ayrımcılık, taciz/tecavüz ve ötekileştirme hikâyeleriyle birlikte...
Paylaş