Paylaş
Futbolu konu alan bir Türk filminde “Hayat fena halde futbola benzer” denir. ‘Santrforun Rüyası’nda, üstelik her bölümde, bu cümleyi örneklerle dile getiriyorsunuz adeta… Sizce de hayat futbol ilişkisi bu kadar yakın mı?
- Ben tabii ki futbolu oyun olarak addetmek isterim. Ama artık bu pek mümkün değil. Bu kadar büyük paranın, böylesine devasa piyasanın yönettiği yapı artık sadece bir oyun değil. Futbol yine de temelinde hayata model teşkil eden bir oyundur. Çünkü futbolda hata, yanılma, güzellik, kusur, yıkılma, yükselme vardır. Riske edilen sadece milyonlarca avro değildir. Futbol oyna ve normalde yaşamında gizli olan özelliklerini sana göstersin...
Kitapta kimi ‘gerçek’ anekdotlara yer verirken, kimi bölümlerde de gerçeğin tam tersini aktarıyorsunuz. Gerçekle efsane arasındaki tercihte seçimi efsaneden yana kullananlardan mısınız?
- Macarlar için muazzam arzu duyulan bir düşünce olan dünya şampiyonluğu ile oynadım kimi yerlerde. Hamburglu bir muhabir 1954’te canlı yayında “Macarlar yeniden önde” diye haykırdı, oysa Almanlar tam da üçüncü golü atmışlardı! Demek istediğim şu ki, galip gelseydik ne olurdu bakmak istedim. Bu ironik bir hikâye yazımı oldu ve tabii kurguyu gerçek olaylarla düzenli şekilde karıştırmam da ironik bir jest oldu. Ama kimsenin kulağını koparıp yediği bir Türk hakem yoktu elbette... 20. yüzyılın ilk yarısının büyük oyuncularından sadece sözlü notlar kaldı.
18 YAŞINA KADAR FUTBOL OYNADIM
Bu kitabı yazarken temel motivasyonunuz futbol tutkunuzdu elbette. Sizin kişisel futbol hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
- Elbette futbol oynadım, 18 yaşıma kadar. Kaleciydim. İki defa yarı sahadan gol yedim. 45 yaşında Avusturyalı bir yazarın penaltı vuruşunu kurtardım. Sağ üst taraftan. Uzun süre küçük yarı sahada oynadım. Pek tabii favori takımım da oldu. Ama artık daha ziyade maçlara göre taraftarlık yapıyorum ki güzel çözümler, yanılmalar, dram olabilsin. Küçük takımları tutuyorum. Geçen sene Atletico Madrid’i tutuyordum örneğin.
Kitabın ilk bölümünde kalede Kadın’ın yer aldığı, Sevgi’nin defansta, Müzik’in sol bekte durduğu ve Özgürlük’ün yedekte kaldığı bir kadro kuruyorsunuz. Bugün o efsane on birinizi nasıl kurardınız?
- Kadın hâlâ kalede olur. Geçen birkaç yılda beleşten goller yedi, ama onun yerine başkasını koyamam! Takımın kadrosu aynı kalır sanırım. Gerçi ‘Erkek Dostluğu’nu –kendi kalesine attığı gollerden sonra– ‘Dostluk’la değiştirdim. ‘İlkbahar Toprağı’ yerine ‘Sonbahar Ormanı’nı daha sık oynatıyorum. Tanrı –yanlış anlaşılmasın, Hıristiyanların Tanrısı– hâlâ oyuna yeni giren oyuncu.
‘Futbol ve Hakikat’ başlıklı bölümde, futbolla ilgili anlatılan hiçbir şeyin gerçek olmadığı, gerçek olan tek şeyin acı olduğunu söyler antrenör. Sizce futbolla ilgili, varsa, o tek gerçek nedir?
- Ebedi doğruluğa ne genel olarak ne de futbol bağlamında inanıyorum. Doğru anlara inanıyorum. Bacağını kırdıklarında ve bir yıl sonra sahaya çıktığında ve belki gol de attığında bu doğru bir an. Şans tanınmayan oyuncu kazandığında bu bir doğru andır. Pozisyonun faul olmadığını sadece numara yaptığını itiraf ettiğinde ve penaltıyı iptal ettiklerinde bu doğru andır. Futbolda insan faktörüne yer kaldığı sürece doğru anlar olacaktır! Benim için önemli olan bu.
FUTBOL VE SİYASET KUCAK KUCAĞA
Türkiye’deki futbola bakışla Macaristan’daki bakışın çok benzer olduğunu biliyorum. Macaristan’da hükümet futbolu önde gelen spor olarak ele alıyor. Yani futbol ve siyaset kucak kucağa! Maddi sıkıntılara rağmen, çok kısa sürede yarım düzine stadyum inşa edildi. Bugünlerde Macaristan’da bir şike davası sürüyor, fanatikler maçlardan uzak kalıyor. Aksi halde tribünlerde ırkçı sloganlar duyulur, anlaşılmaz biçimde yıllardan bu yana… İşin en kötü tarafı ise gerçekten yıllardır tek bir ciddi yetenek çıkmadı. 25 yıldır Avrupa’nın önde gelen bir klübünde oynayan kimse olmadı diyelim veya… Durum bu!
FAVORİM GÜZEL SAKALLI TÜRK GENCİ ARDA TURAN
Eski dönemde, nasıl desem, kıtalar arası yıldızlar yoktu. Ya da az sayıdaydı! Her zaman için gerektiği ve mümkün olabileceği kadar yıldız var. Piyasa karar veriyor. Her markanın sponsor olduğu ayrı bir yetenek var! Biraz da izlenirlik arttığından olsa gerek. Şimdi çok sayıda yıldız var, çünkü hepsinin sığacağı piyasa var, neyse, ama içlerinden Messi ve Ronaldo öne çıkıyor. Bana sorarsanız, sürekli onları kıyaslamak da gereksiz. Başka pozisyonda, başka görevde oynuyorlar. Ama İbrahimoviç mükemmel oyuncu, ancak kibirli ve densiz! Eğer geçen sene çok beğendiğim iki oyuncuyu belirtirsem, her ikisi de Atletico Madrid’de oynuyorlar. Evet, benim favorilerim onlardı! Orta sahada Gabi ve güzel sakallı bir Türk genci olan Arda Turan.
Paylaş