Süt dişleri gelecek dişler için sağlam bir temel oluşturmanın en önemli adımıdır. Kalıcı dişler için uygun olan zemini hazırlayarak daha sağlıklı bir ortam yaratır. Ancak buna rağmen toplumumuzda ‘Süt dişleri geçicidir ve dolayısıyla önemli değildir’ anlayışı tamamen yanlıştır. Çocuklarda ağız ve diş sağlığı süt dişlerden başlar.
Süt dişlerini bu kadar önemli kılansa üstlendiği fonksiyonlardır. Eğer süt dişleri zamanından erken çürür ve çekilirse yan dişler kayacak ve alttan gelen kalıcı dişlere yer olmayacağı için kalıcı dişler çapraşıklık oluşturarak ortodontik tedaviye ihtiyaç olacaktır. Eğer çekilmeyip kronik bir iltihap oluştururlarsa da hem alttan gelen kalıcı dişin kalsifikasyonu hem de çocuğun genel sağlığı etkilenecektir. Ayrıca süt dişlerinin alttan gelen kalıcı dişlere rehberliği söz konusudur.
• Süt dişleri kalıcı dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürüğe daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.
• Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olduğunda fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.
• Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynlerinin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.
• Beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.
Yukarıda sayılan şartlar ve koşullar sebebiyle çocukların dişleri çürümeye karşı toleransları daha düşüktür. Özenli bir diş bakımı ve iyi beslenme ile diş sağlığı korunabilir ancak bu durum çürüğü önlemeye yetmeyebilir. Bu durumda ise çürük sayısını azaltmaya yönelik malzemeler günümüzde kullanılmaktadır. Fissür örtücüler olarak adlandırılan tedavi yöntemi hastalara uygulanmaktadır.
Bir kadın, hamilelikle birlikte hayatının en özel misafirliğini yapar. Ancak bu dönemde çeşitli sağlık problemlerine karşı daha dikkatli ve özverili olması gerekir. Özellikle de hassaslaşan ağız ve diş sağlığı konusunda anne adaylarına büyük görevler düşüyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, hamilelikte sağlıklı bir ağız sağlığı için yapılması gerekenleri anlatıyor.
Hamilelik planlaması yapan anne adaylarının atlamaması gereken sağlık kontrollerinin başında ağız ve diş sağlığı geliyor. Her ne kadar ağız ve diş sağlığı yeteri kadar önemsenmese de yol açtığı sonuçların hem anne adayının genel sağlığını ve bebeğin sağlığını etkilemesi, bu konuda bilinç ve farkındalık düzeyini arttırıyor. Bu yüzden hamilelik öncesi yapılan bu muayeneler, hem bebeği korumak hem de annenin rahat bir hamilelik dönemi geçirmesi için büyük bir önem taşımaktadır. Eğer anne adayında çürük varsa, hamilelik öncesinde tedavi edilmelidir aksi takdirde bu durum erken doğuma ve bebeğin düşük kilolu olmasına yol açabilir.
Sağlık söz konusu olduğunda birçok hurafe özellikle hamileler için büyük bir bilgi kirliliğine yol açıyor. Bu yaygın hurafelerden biri olan hamilelik döneminde annenin vücudundan kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği düşüncesi tamamen yalandır. Bu süreçte annenin beslenmesine dikkat etmesi; kalsiyum, fosfor ve vitamin bakımından dengeli beslenmesi ve ağız-diş bakımını yapması, oluşabilecek herhangi bir risk durumunu ortadan kaldırır.
Hamilelik döneminde dişlerinin çürümesinin arkasında birçok faktör yatar. Öncelikle vücuttaki hormon seviyesinin yükselmesiyle birlikte diş ve diş etleri hassaslaşır. Bu durum diş eti hastalıkları ve diş çürüklerine zemin hazırlar. Hamilelik sırasında artan progesteron ve östrojen hormonlarının etkisiyle, diş etleri bir hedef haline gelir. Hamilelik gingivitisi olarak tanımlanan bu problem ilerlediğinde diş sallanmalarına ve kayıplarına yol açabilir.
Hamilelik döneminde yaşanan mide bulantıları ve kusmalar ağız içinde asit salgısını arttırarak dişlerin yüzeyinde aşınmalara, dişin sert dokularının bakterilerin salgıladığı asitlerden dolayı yumuşamasına ve bunun sonucu olarak da çürüklere yol açar. Anne adayının bu noktada yapması gereken ağzını çalkalaması ya da yarım saat sonra dişlerini fırçalamasıdır. Ayrıca bu dönemde anne, karnındaki bebeğin diş gelişimini de dikkate alarak A, C, D vitaminleri içeren yiyecekler, kalsiyum ve fosfor yönünden zengin besinler tüketmelidir. Sanılanın aksine; annenin, çocuğun gelişmekte olan dişlerini güçlendirmek için kullanacağı flor tabletleri bir fayda sağlamamaktadır.
Hamileliğin en hassas olduğu 0-3 aylık dönemde ağrıya neden olan ve müdahale edilmediğinde anneye ve bebeğe zarar verebilecek durumlarda diş hekimine gidilmelidir. Hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimleri, dolgular, kanal tedavileri gibi işlemlerde 3-6 aylık dönem müdahalelerin yapılması için en uygun dönemdir. Doğum öncesi son 3 aylık süreçte ise, bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmaktadır. İlk 3 aylık dönemde olduğu gibi acil tedaviler dışında herhangi bir uygulama yapılmamalıdır.
Hamilelik süresince anne adayının ilaç kullanımından önce doktoruna danışması ve önerilerini dinlemesi gerekir. Diş tedavilerinde kullanılan antibiyotiklerden özellikle penisilin türevlerinin bebek açısından bir zararı bulunmamaktadır. Ancak tetrasiklin grubu antibiyotiklerde tetrasiklin renklenmesi adı verilen ve geri dönüşü olmayan renklenmeler meydana gelebilir. Diğerlerinde böyle bir etki tespit edilmemiştir.
Bebeklerde diş çıkarma genel olarak genetik düzene uyarak çıkar. Yani anne ve babanın dişleri erken çıkmışsa bebeklerin de dişleri o sürede çıkabilir. Bebeklerde diş çıkarmadan önce bazı belirtiler baş gösterir. Yaşanan belirtiler değişebilir fakat genel olarak bütün bebeklerde aynı belirtilerle dişler çıkmaya başlar.
Ağız ve diş sağlığı için çocukların 6 aylıkken diş hekimi ile tanıştırılması gerektiğini söyleyen Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, daha sonra ki dönemler için, doktorun tavsiye ettiği düzenli periyotlarla diş kontrollerinin aksatılmaması gerektiği tavsiye ediyor.
Sağlıklı bebeklerin dişleri ortalama 6-7 aylıkken çıkmaya başlar. Diş çıkartma 3-4 aylıkken de çıkabildiği gibi, 12-16 ayı da bulabilir. Bu kalıtım ile anne ve babadan geçebilen bir özelliktir. Dişlerin tamamlanması 27-29 aya kadar sürebilmektedir. Ebeveynlerin en çok merak ettiği konulardan birisi de bebeklerde diş çıkarma sırası olup olmadığıdır. Bebekler belli bir sıraya göre diş çıkartmazlar.
Bebeğiniz ilk dişini çıkardığı günden itibaren diş temizliği düzenli olarak yapılmalıdır. Bu temizlik aşamaları sabah kahvaltısından sonra ve gece yatmadan önce yapılırsa çok daha faydalı olacaktır. İlk başlarda tülbent tarzı bir bez parçası ıslatılarak dişler temizlenebilir. Bir süre sonra bebeğiniz büyüdüğünde bebekler için üretilen diş macunlarına geçmeniz gerekecektir. Bebeğiniz hemen hemen 2 yaşına geldiği sırada, diş fırçalama aktivitesini kendi başına halledebilir. Bu dönemlerde diş fırçalama yaparak onu özendirebilirsiniz. Özellikle, beraber dış fırçalamak önemlidir. Küçük yaşlardan itibaren bebeklerinize diş fırçalama alışkanlığı kazandırmanız, hayat boyu sağlıklı dişlere ve gülüşlere sahip olmasını sağlayacaktır.
Bruksizm nedir?
Bruksizm; uyku süresince, güçlü çene hareketleri ile oluşan alışkanlıklardır. Genellikle kişiler uyku safhasındayken görülen bu durum, diş sıkma rahatsızlığını oluşturmaktadır. Bireyler bu hareketi istem dışı olarak yapmaktadırlar.
Beyin bölgesine iletilen stresin yoğunluğu arttıkça çiğneme kaslarının sıkımı da aynı oranda güçleşir ve kişi fark etmeden dişlerini gıcırdatmaya, sıkmaya başlar. Çene kasları diğer kaslara göre daha güçlü olsalar da bireylerin alt ve üst çenesinin, çiğneme, yutkunma gibi durumlar dışında birbirine temas etmemesi gerekir. Bunun nedeni ise dişlerin birbirlerine bir şeyi çiğneme dışında sert bir şekilde sürtünmesinin dişlerde aşınmaya yol açmasıdır.
Bruksizmin belirtileri nelerdir?
Diş sıkma hastalığı şikâyeti ile bizlere başvuran hastalarda; çene kaslarını zorlamanın sonucunda boğaz, çene ve yüz kaslarında ağrı, dişlerin kırılması ya da oyulması gibi durumlara rastlanır. Çene kaslarının sürekli sıkılması ise zamanla dişlerde hassasiyet ya da çene eklemlerinde rahatsızlıklar oluşturabilir bu durum ise çiğneme esnasında ağrıya neden olur.
Bruksizmin nedenleri nelerdir?
“Konuşarak kurulan iletişimin, politikadan, psikolojiye, eğitimden hemen her alana yansıyan bir önemi vardır. Kendimizi gündelik yaşamda nasıl ifade edersek akıllarda o şekilde yer ediniriz. Ayrıca, diş problemleri yaşayan kişilerin sosyal yaşamı da bu durumdan olumsuz etkilenir. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, konu ile ilgili görüşlerini aktarıyor.
Ağız Ve Dişlerin Konuşmaya Etkisi…
Düzgün konuşmada dişlerin önemli bir rolü vardır. Konuşmayla ilgili görevleri dişler, diş etleri, çene kemikleri, dil ve damak bir bütün olarak yürütür. Dişlerimiz, sayı ve durumlarına bağlı olarak istenen sesi çıkarmamızı sağlar. En basit hali ile takma dişleri olan kişiler, dişlerini çıkardığında konuşma zorlukları çekerler. Büyüklerimizde de görebildiğimiz üzere dişlerin konuşma üzerinde önemli bir etkisi vardır.
Dr. Çağdaş Kışlaoğlu dişlerin konuşmadaki önemini şu örneklerle açıkladı; ‘’De ve Te sesleri dil ucunun, üst kesicilerin damak tarafındaki eğiminden destek almasıyla, Fe ve Ve sesleri ise alt dudağın, üst kesicilerin kesici uçlarına temas etmesiyle çıkar. Se sesi biraz karışık bir işlem gerektirir. Alt ve üst kesiciler birbiriyle temas halindeyken dilin, azıların dil tarafındaki yüzeyinden destek alması ve dil ucunun da (kesiciler arasında bir oluk yapıp) hava borusu oluşturmasıyla gerçekleşir. Şe ve Je sesleri de buna benzer bir işlemle gerçekleşir fakat bu sırada dil ucu göreve katılmaz
Diş Ve Diş Eti Problemleri, Sosyal Yaşamı Sekteye Uğratıyor
Sosyal hayatta ve iş hayatında güzel bir gülümsemenin etkileri yadsınamaz. Kendisini mimikleri aracılığı ile ifade edebilen kişi, iletişimde olduğu herkes üzerinde, bu yol ile bir izlenim oluşturur. İyi bir izlenim oluşturmak ve bu durumu sürdürebilmek için güzel bir gülümseyiş önem kazanır. Bu yüzden kişilerde oluşan diş çarpıklığı, eksikliği ya da diş etlerinin fazla görünmesi gibi sorunlar, kişileri sosyal hayatta pasifleştirerek, özgüvenleri zedeleyebiliyor. Bu gibi durumlarda, estetik kaygılar taşıyan kişiler, bu kaygılarla kendilerini ifade ederken, gülümserken daha tedirgin hissedebiliyorlar. Zamanında yapılan müdahale, rahatsızlıkların artmadan kolayca çözülebilmesi için çok önemlidir. Bu yüzden; kişiler, yaşanan diş sorunları ile ilgili tedaviyi ertelememelidirler. Profesyonel bir diş hekiminden mutlaka yardım alınmalıdır.Tedavi Edilmeyen Süt Dişlerinin Konuşmaya Etkisi
Tedavi edilmeyen süt dişi çürüklerinin ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerini tetiklediğini belirten Dr. Kışlaoğlu, bu sorunların, çocuğun ergenlik ve yetişkinlik döneminde konuşma problemleriyle karşı karşıya kalmasına neden olabileceğini söyledi.
Yönetici pozisyonundaki kişilerin gülüş tasarımında köpek dişlerinde daha sivri formların tercih edilmesi, daha otoriter bir görünüme imkan verirken; ikna kabiliyeti gerektiren hizmet sektörü çalışanlarının yuvarlak hatlı dişler tercih etmeleri kişilere büyük avantajlar sağlıyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
Otoriter gülüş tasarımında, sivri formlu diş tercih ediliyor
Gülüş tasarımında otoriter gülüş, yöneticilik gerektiren meslek gruplarında tercih ediliyor. Bu gülüş tarzında, köpek dişlerinin sivri şekillendirilmesinin uygun olduğunu belirten Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, böylelikle kişilerin otoriter görünümlerini güçlendirebileceğini dile getiriyor. Otoriter gülüş çoğunlukla; yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi, akademisyen, hakim gibi meslek gruplarında rağbet görüyor.
Çekici gülüş, avantaj sağlıyor
Çekici gülüş tasarımında, ön dişlerin diğer dişlere oranla gözle görülür oranda uzun olduğunu söyleyen Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle aktarıyor: “Ön dişlerin diğerlerine oranla biraz daha uzun görünmesi, kişiye daha çekici bir görünüm kazandırmakta, bu durum kişiler için avantaj yaratmaktadır. Manken, dansçı, şarkıcı, yönetmen ve oyuncu gibi meslek gruplarına mensup kişiler, tercihlerini çekici gülüşten yana kullanarak, gülüşlerini başarıyla sergileyebilirler.”
Günümüzde koruyucu diş hekimliğinin önemi artmıştır. Mevcut doğal dişlerin daha uzun süre kullanılması için, kişinin doğru diş bakımını yapması ve düzenli olarak diş kontrolüne gitmesi gerekmektedir. Bu sayede diş çürükleri erken teşhis ve daha basit uygulamalarla önlenebilir. Kişinin doğal dişleri, uzun yıllar görevlerini yerine getirebilir. Geç müdahale edilen çürükler, diş kaybına ve diş yapısında bozulmalara neden olmaktadır. Dişlerdeki yapı bozuklukları; kanal tedavisi, kaplama gibi uzun soluklu tedaviler gerektirmektedir. Bazen tüm koruyucu önlemlere rağmen dişlerde "Çatlak Diş Sendromu" ortaya çıkmaktadır. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
Çatlak diş sendromu nedir?
Çatlak dişi; tamamlanmamış kırık, yeşil dal kırığı, ikiye ayrılmamış kırık gibi farklı ifadelere tanımlayabiliriz. Diş Hekimliğinde en zor teşhis edilen durumlardan biri, "Çatlak Diş Sendromu" dur. Çatlak diş sendromu, diş kırıklarından ayrı tutulmalıdır. Diş çatları yavaş yavaş ilerleyip dişi iki parçaya ayırarak diş kırığını oluşturur. Diş kırıkları, çatlak diş sendromunun sonucunda oluşur. Bu yüzden erken müdahale dişin kırılmasını engelleyebilir.
Çatlak diş sendromu neden olur?
Yüksek yapılmış porselen kaplamalar, dişleri birbirleriyle temasındaki bozukluklar, diş sıkma, yüze gelen darbeler, tırnak yeme gibi hareketlerin sebep olduğu travma dişlerde çatlaklara neden olur.
Çatlak diş teşhisi nasıl konulur?
Estetik açıdan tatmin edici ve güzel bir görünümün yolu ışıl ışıl ve bembeyaz dişlerden geçiyor. Dişlerdeki renk değişimleri ve sarı lekeleri gidererek, yaz tatiline kendinden emin bir gülüşle girmenizi sağlayan Bleaching (diş beyazlatma) yöntemiyle ilgili Y. Doç. Dr. Çağdaş Kışlaoğlu görüşlerini paylaşıyor.
Bembeyaz dişlerin sırrı…
Estetik açıdan daha iyi bir görünüme kavuşmak için pek çok kişi, diş hekimlerinin yolunu tutuyor. Dişlerdeki renk değişimlerine yönelik çözümler sunarak, kadın ve erkeklerin özgüvenlerini tazeleyen Bleaching, yani diş beyazlatma yöntemi, kolay uygulanabilmesi ve başarılı sonuçlar vermesi gibi nedenlerle tercih ediliyor. Kahve ve çayın yanı sıra; boyalı ve katkı maddeli yiyeceklerin doğrudan sebep olduğu dişlerdeki renk değişimleri, diş beyazlatma uygulaması sayesinde artık sorun değil. Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, diş beyazlatmayla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade ediyor: “Bleaching dediğimiz diş beyazlatma yöntemiyle, dişlerdeki renk değişimleri ve lekelenmeler kolaylıkla giderilmektedir. Dişlerdeki gözeneklerin temizlenmesinde, oksijenli su veya özel bir jel kullanılmakta, bu maddeler 45 dakika boyunca lazer ışığıyla uygulanarak beyazlama işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu uygulamada diş etleri ve ağız içi dokusunun, özel koruyucular kullanılarak hasar alması engellenmektedir. Beyazlatma oranı, kişinin diş renginin durumuna bağlı olarak belirlenmektedir. Beyazlatılan dişler sayesinde, kişiler estetik kaygılardan uzak bir yaşam sürdürebilmekte ve özgüvenli bir biçimde gülümseyebilmektedirler.”
Yaz tatiline güzel dişlerle girmek isterken sağlığınızdan olmayın