13 yıl önceydi. Tertemiz, saygılı, top gibi bacakları olan ve aileden sporcu pırıl pırıl bir genç, A takım maclarına zaman zaman çıkıyor ve ’ben de varım, beni de görün ve göreceksiniz’ diye bağırıyordu.
İstanbulspor ile oynanan bir maç onun için dönüm noktası oldu. 2006 Dünya Kupası maçları haltetmiş, şimdi o oyunu orada oynasa herhalde turnuvanın yıldızı seçilirdi. Yıldızı giderek parladı, yurt dışından transfer teklifleri almaya başladı. Tam kontrat imzalayacaktı ki, bu arada onun için bir başka dönüm noktası başladı. Bacağı ciddi şekilde kırıldı. Damar ve sinirleri zedelendi. Yılmadı, çalıştı, her söyleneni yaptı ve 10 ay sonra, kendisi hakkıda konuşanları, bitti diyenleri utandırırcasına eski haliyle tekrar yeşil sahalara döndü ve ülkemizin yıldızlarından birisi oldu..
Gururumuz oldu
3 silahşorlar olarak, diğer iki arkadaşı ile birlikte Türkiye’de ve Avrupa’da başarılara imza attı, gururumuz oldu.
Sonra, geciktirmiş oldugu Avrupa macerasına yelken açtı. Orada da hem klasını, hem insanlığını gösterdi ve sevildi.
Şimdilerde, yetiştiği yuvaya faydalı olup olmayacağı, ağabeylik yapıp yapamayacağı, gençlere bir şeyler öğretip öğretemeyeceği değil, başka şeyler tartışılıyor.