Paylaş
2000 yılında yapılan karşılıklı anlaşmanın gereği olarak ilerleyen bu süreç, dünyanın geleceği ve nükleer silahsızlanma açısından da önemli bir hadiseydi. ABD, Rusya’nın talebi doğrultusunda, Rusya’nın bu süreçten alacağı ekonomik zararları kompanse etmek için ek bir gelir fonu bile oluşturmuştu.
İki ülke arasındaki birçok gerilime rağmen Suriye’de ateşkes noktasında sağlanan mutabakatlar ve BM toplantıları öncesi had safhaya çıkan iş birliği, bir anda Rusya’nın ve Esad güçlerinin Halep’teki bazı sivilleri bombaladığı iddiası, öncesinde de Amerika’nın Esad güçlerini yanlışlıkla olsa da bombaladığı gerçeği BM toplantıları öncesi gündemi sarstı. İki ülkenin gayet iyi ve yapıcı giden süreci birden üst düzey bir gerilime sahne oldu.
Önce Amerika Birleşik Devletleri Suriye konusunda Rusya ile yürüttükleri ikili uzlaşma sürecine son verdiğini açıkladı. Ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Duma’da nükleer silahların azaltılması anlaşmasını dondurduklarını söyledi. Birkaç hafta içinde tavan yapan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu esnasında gerginliğin zirveye ulaştığı bu süreç herkesi acaba “Yeni bir soğuk savaş mı başlıyor?” hatta “Üçüncü dünya savaşı mı geliyor?” sorularıyla karşı karşıya bıraktı.
Açıklıkla şunu söylemek lazım. Soğuk Savaş’ta şahit olduğumuz “Proxy Wars” yani “Uydu Savaşları” farklı bir yapıda olurdu. Afganistan ve Vietnam’da net olarak gördüğümüz süreç, iki ülkenin belirleyici faktör olarak tüm bu süreçlere yön vermesiydi. Diğer bir deyiş ile büyük ölçüde kurulan oyunlarda Amerika’nın yahut Rusya’nın istediği öyle ya da böyle olurdu. Soğuk Savaş sonrası dünyanın gelişimi, bölgesel faktörlerin güçlenmesi, ülkelerdeki demokrasi algılarının gelişmesi, ekonominin artık daha adil ve farklı dağılması, uluslararası şirketlerin menfaatlerinin ülkelerinin menfaatlerinin önünde seyretmesi bu iki gücü eskisinden daha da zorlayan bir dünya yarattı.
Suriye’de ve ya Irak’ta bırakın Amerika’nın ya da Rusya’nın istediğini, iki ülke birlikte olup bir karar alsa bile Suriye’deki ya da Irak’taki iç faktörlere, Türkiye, İran, İsrail gibi bölgesel güçlere rağmen bir şey yapması çok da mümkün değil artık.
Belki de bu yüzden Suriye ya da Irak’ta yaşanan sorunlar artık kolay çözülemiyor. Çünkü parametreler değişti, oyuncular çoğaldı ve hemen hemen hiçbirini süreç dışına itme lüksü kalmadı büyük güçlerin. Onlarda bunun fazlasıyla farkında. Bu nedenle Soğuk Savaş bitti. Yeni dinamiklerle, yeni boyutta, yeni bir gerginlik senaryosu elbette uluslararası politikada her daim olur. Ancak eski parametrelere dayanan bir Soğuk Savaş, kanaatimce olasılıklar arasından çıktı.
Üçüncü dünya savaşı sözüne gelince bu daha da olması ne mutlu ki mümkün olmayan bir hadise. Çok uluslu şirketlerin çıkarları ve ağzımızdan hiç düşürmediğimiz ama anlamı konusunda hala idrakte sıkıntı yaşandığını düşündüğüm globalleşme aslında ülkelerin çıkarlarını savaşlarla çözülemeyecek bir boyuta getirdi. Artık küçük bir ülkedeki bir değişiklik kolay kolay kontrol edilemez ve sonu öngörülemez noktalara gelebiliyor. Böyle belirsizliklerin artık sadece sorunu yaşayan ülkelere değil büyük güçlere de en başta ekonomik, orta vadede siyasi ve sosyal etkisi ortada. Bu vesile ile artık küresel bir savaşın çıkması- hele bu bahsi geçen konular üzerinden- çok da olası değil.
Paylaş