Yağış yok, sıcaklar ağustosta

Sıcaklıklar bir süredir indi normallere, öyle de gidiyor. Ara ara yağışları da görüyoruz. İhtiyacımızı karşılıyor mu?

Hayır ama ara sıra içimizi açıyor. Bu haftasonu da son zamanların (yılların) klasiği, yine yağış yok. Yalnızca Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyi yağış alıyor. Sıcaklar normallerde. Zaten bu dönemin normalleri Akdeniz’de 37-38, Güneydoğu’da 41-42 dereceler. Ağustosun 4-5 gününü geçirdikten sonra yine aşırı sıcaklar görebiliriz, Kuzey bölgelerde de.

İklimimizin değiştiğini görebiliyoruz. Bu belki en çok ilgimizi çeken haberler arasında. Haberciler için de bulunmaz bir değer, müthiş bir kaynak, çünkü araştırmalar en çok izlenen haberlerin meteoroloji ve iklim haberleri olduğunu ortaya koyuyor. Yani geleceğimizi bilmek istiyoruz.

Ben şunu merak ediyorum: Bu konuyla ilgileniyor muyuz? Yoksa yalnızca makus kaderi bilmek hoşumuza mı gidiyor? Bu iklimin bir mikro, bir de makro değişimi ve etkileri var. Makro değişimi biliyorsunuz; atmosferin kirlenmesi, kimyasının bozulması, küresel olarak ısınması ve dolayısıyla iklimin değişmesi. Mikro ise şehirleşme, albedo (bir bölgeye gelen ışınlar ile giden ışınların oranı) değişimi.

ŞEHİRDEKİ PARKLAR VE ALBEDO DEĞİŞİMİ

Albedo nasıl dağişir? Şehirleşmeyle mi? Hayır! Şehirleşmenin nasıl olduğuyla ilgilidir, nasıl bir şehirde yaşamak istediğimizle alakalı olarak değişir. Albedoyu şöyle izah edeyim ; güneş ışınlarının bir bölgeye gelme ve gitme oranı beton bir alanda farklı, yeşil ya da ormanlık bir alanda farklıdır. Bulduğumuz her iki metrekareye bir bina dikersek doğal olarak yeşil alan kalmaz. Burada sözünü ettiğim, orman alanları falan değil, bildiğiniz şehir içindeki yeşil alanlar, parklar. İstanbul sıkıntıları, problemleri olsa da tüm dünyanın gıptayla baktığı, ekonomisiyle, kültürüyle, coğrafyasıyla gurur duyduğumuz bir şehir. Dünyada beşi biryerde böyle bir şehir var mıdır ki nefes alacak bir parkı olmasın? Adamlar betondan, çelikten bir şehir yapmışlar New York’ta. adı Manhattan, ortasında Central Park var. Londra, Frankfurt, Tokyo hangi metropole bakarsanız bakın, koskoca alanlar park olarak korunmuş.

Hem görsel, hem ekonomik, hem ruhsal hem iklimsel olarak bu tür alanların büyük şehirlerde önemi çok büyük. İstanbul’un yeşillendirilmesi, lalelerine kavuşturulması çok güzel, insanın içini açıyor, ama benim behsettiğim bu değil tüm metropollerde bulunan geniş yeşil alanlar, Hyde Park, Green Park, Central Park gibi. Kültür ve coğrafyası buna elverişli olmayabilir, dörtte biri, olmadı beşte biri kadar olsun.

MİKRO ETKİLERİ BİZ EKLİYORUZ

Geçen hafta Marmara’nın şehirlerindeki yağış farklılığından bahsetmiştim. İstanbul’un baraj doluluk oranının yüzde 25, Bursa’nın yüzde 80 olduğundan bahsetmiştim. Tamam, coğrafya olarak bu iki şehir, topografyası, rüzgarları, nemliliğiyle birbirinden farklı ama bu kadar mı? Aradaki farkı uçuruma çeviren coğrafya etkileri dışında şehirleşme ve albedo değil de ne? İnanın mikro iklim değişimi içinde plansız şehirleşmenin yeri çok büyük. Kuraklık olarak biz üzerimize düşeni alıyoruz, bunun üstüne mikro etkileri de ekliyoruz. Öyle ya da böyle iklim ve nefes için bir yerden başlamak lazım...
Yazarın Tüm Yazıları