Yağmurlar bitti. Güneş bulutların arasından kendini gösteriyor. Ayın 25’inden itibaren sıcaklık yükselecek, yurdun tamamında etkili olacak.
Yine yağışsızız, güneş parçalı bulutlar arasından olsa da görülüyor ve sıcaklıklar normallerde salınıyor. Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu’da rüzgarlar biraz sert esiyor. Bu tablo bugün gibi hafta sonu için de geçerli. Ayın 25’inden itibaren aşırı sıcakların yurdun tamamında etkili olacağı tahmin ediliyor ama uzun vadeli bir öngörü. Gözünüz kulağınız hava durumu bültenlerimizde olsun..
Bahar gecikti, Erken gelen yaz, Yalancı bahar.... vb. başlıklı birçok yazı, birçok haber okumuşsunuzdur basın yayın organlarında çok zaman. Ama bunların tamamı iddia! ’İddia’ diyorum, zira bunu kanıtlamanız mümkün değil, nasıl mı? Eğer aramızda atmosferle konuşabilenimiz varsa gecikmeyi ya da erken gelişi bizzat kendisinden sorabilir, ne yapalım ancak böylelikle öğrenebiliriz :), zira biz bu tür gecikme ya da erken gelmelerden bahsederken hava planlı bir şekilde, bizim düşüncelerimizden habersiz yoluna devam ediyor. Aslında atmosferin, bizim ’mevsimler’ adını verdiğimiz hava dönümlerinden, yaptığımız skaladan bile haberi yok, seyrini sürdürüyor. Bizim, ilkokuldan itibaren çocuklarımıza öğretmeye başladığımız mevsimler var biliyorsunuz ’ilkbahar, yaz, sonbahar, kış’. Burada iki yanlışı beraberinde yapıyoruz; birincisi çocuklarımıza bu mevsimlerin varlığından bahsederken her yıl aynı dönemlerde olmayabileceği söylenmiyor. İkincisi ise; bu mevsimlerin başlayacağı ve biteceği tarihlerde yapılan hata. Bu ikinci yanlışı iki kola ayıracağım. Birincisi; yapılan araştırmalar batı bölgelerde yaz başlangıcının temmuz ayı olduğunu gösteriyor, biz ise okullarda haziran-temmuz-ağustos aylarına ısrarla yaz ayları diyoruz. Sonra doğal olarak haziran ayında yaz gelmeyince millet bizim başımızın etini yiyor :). İkincisi ise; bir ucundan bir ucuna mesafenin kuş uçuşu neredeyse 1000 km olan, bölgeler arasında 1600-1700 metre rakım farkı olan bir ülkede yaz ve kış başlangıçlarını aynı kabul ediyoruz, böyle bir şey mümkün mü?
Meteoroloji bilimi bu tür söylemleri reddeder. Bu yıl herkes rüzgarların bir türlü bitmediğinden ve genellikle haziranda yaşanan rüzgarlı günlerin gecikip temmuza kaldığından bahsediyor, bazıları da şikayet ediyor (şikayeti kime yapıyorsak). Hatta bu gecikmeleri ifade eden cümleleri bazen biz bile kuruyoruz ara sıra ama meteorolojinin kabul ettiği bir şey vardır o da şu: "Meteorolojide net bir periyodiklik yoktur". Meteorolojide kesin bir periyodiklik olmadığı gibi bir de üstüne üstlük araştırmalarda bulunmayan bir zamanı (biraz önce bahsettiğim batı bölgeler için haziranın değil, temmuzun yaz başlangıcı olması durumu) mevsim başlangıcı kabul ediyoruz. Buna karşılık size radikal bir örnek vereyim; hiç yaz yaşanmadan ilkbahardan sonbahara bir geçiş olsa, meteorolojinin buna vereceği cevap aynen; ’H avalar çıldırmadı, olur böyle şeyler’ olacaktır. Ki bu yazsız yıl örneği, Avrupa’da yaşanmamış bir örnek de değil.
Bu tür yıldan yıla yaşadığımız farklılıklar, iklim değişimi adına bizim için bir gösterge değil. Havaların beklenen çıldırışı ne zaman olacak derseniz size cevabım; ’havaların çıldırışı zaten başladı’ olacaktır. Araştırmalar yalnızca meteorolojik etkilerle ölen insan sayısının artık her yıl 100 binlerle ifade edildiğini gösteriyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Ancak küreselleşen dünyanın hızlı yaşamı içerisinde bu durumu kanıksamış durumdayız. Buraya tam oturan bir sözü hatırlatmak istiyorum; "birinin öldürülmesi cinayet, 30 kişinin öldürülmesi katliam, 2000 kişinin öldürülmesi ise istatistiktir" derler. İnsanoğlu nedeni meteorolojik olan yılda 100 binlerle ifade edilen kaybı savaşlarda vermiyor ama bu durum bize maalesef çok sıradan geliyor...