Yine bir serin dalga geliyor. Ayın yaklaşık 10’una kadar sıcaklıklarda artış yok. Bu serinlemeden daha çok orta ve batı bölgeler etkilenecek. Yağışların bu akşamdan itibaren Marmara’dan Türkiye’ye girmesi bekleniyor.
Bahara hasret kaldık. Son birkaç güne bakıp hafta sonu için açık hava planı yapıyorsanız sıkıntı yaşama ihtimaliniz olabilir. Bültenlerimizi takip edin. Havalar tam açtı, tam ısındık derken yine bir serin dalga geliyor. Aslında ’dalga’ demek de pek doğru olmayacak çünkü ayın yaklaşık 10’una kadar sıcaklıklarda artış yok, yani sistem biraz uzun soluklu. Bu serinlemeden daha çok orta ve batı bölgeler etkilenecek. Yağışları, haritalarda gördüğünüz gibi ağırlıkla orta ve kuzey bölgeler alıyor. Yağışların bu akşamdan itibaren Marmara’dan Türkiye’ye girmesi bekleniyor.
*
Havayı kirleten kaynaklar dünyada belirli başlıklar altında toplanmış ve üniversitelerde okutulan kitaplara dahi girmiş. Bu kirletici kaynaklarının önem sırasına göre ilk üç içerisinde "çizgisel kaynaklar" da bulunuyor. Çizgisel kaynak, araçların eksozlarından çıkan gazların yoğun trafik nedeni ile belirli bir hat içerisinde kirlilik oluşturması demek. Sanayi şehir dışına taşınmaya çalışılsa da özellikle İstanbullular bu çizgisel kirletici kaynağının ürettiği kirleticilere fazlasıyla maruz kalıyor. Bu zehirli gazları havayı, bahar havasını soluyacağız diye içimize çekiyoruz ya da araç camlarımızı açıyoruz. Bir de bu kirleticiler yeşil alanlar içerisinde oluşuyorsa o zaman dokunmayın gitsin, bu durumda yer seviyesi ozonu ile de karşı karşıya kalıyoruz. Yukarı seviyede ozon kanserojen ışınları süzdüğü için istenen bir gaz ama yer seviyesinde ciddi zararları var.
Büyük şehirlerde trafik problemini ortadan kaldırmak için büyüklerimiz projeler üretiyor. Yollarımız genişletiliyor, ek yollar, köprüler, kavşaklar, metrolar yapılıyor. Niçin? Trafik problemimiz ortadan kalksın, sinir harbi yaşanmasın, zamanımız zayi olmasın, milli servet olan araç yakıtları bu yoğun trafikte uçup gitmesin ve araçlardan çıkan bu partiküller şehrimizi, dolayısıyla hepimizi zehirlemesin.
Benim gibi İstanbul’da pek çok kişi her sabah Anadolu yakasından kalkıp Avrupa yakasına, akşam olunca da tekrar Anadolu yakasına seyahat ediyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kullanan birçok kişi bilir, köprüden çıkıp Kozyatağı’na kadar yarım saat-kırk beş dakikada gelinir ve eviniz artık burnunuzun dibinde olsa da Kozyatağı’ndan (Atatürk Caddesi’nden) trafik nedeniyle bir türlü evinize ulaşamazsınız. Yani 30 kilometreyi de, 3 kilometreyi de yarım saatte alırsınız. Çünkü bölgede park etmiş araçlar, ışıklar ve sağlı sollu dönüşler vardır! Bölgedeki ağır işleyen trafik ile havaya kirleticiler yayılıyor. Bir de üzerine yüksek basınçlı günler eklenince bölgede adeta zehir solunuyor.
Kavşaklarda dönüşlerden dolayı trafiğin yavaşlaması, ışıklar, sağ tarafa park etmiş araçlar neticesinde yolun daralması...
Bu bölgede trafiğin akışkanlığını sağlamak, boşa harcanan yakıtları en aza indirmek, bölgenin sürekli eksoz dumanı ile boğulmasını engellemek için bu 3 başlıktan ilk olarak hangisine müdahale ederdiniz? Işıkları kaldıramazsınız, yollar ve dönüşler de lazım, geriye bir tek başlık kalıyor: Yolun sağında park edip yolu daraltan araçlara karşı tedbir almaya çalışmak, yolu genişletmek. Ama büyüklerimiz bizim gibi düşünmemiş. Çünkü Kozyatağı’nda ikinci çevre yolunun şehre bağlandığı Atatürk Caddesi’nin sağ tarafı olduğu gibi İSPARK tarafından otopark yapılmış. Ben dar anlayışımla bunu şöyle algıladım: Bölgenin trafik sorununu çözmek için park eden araçlara engel olmak yerine "buyurun, trafiği tıkayıp, havayı kirletip, zehir solumamıza neden olabilirsiniz, ancak parasını ödediğiniz müddetçe".
Tamam kabul ediyorum, İstanbul gibi dünyadaki tüm dev metropollerde yol kenarları otopark olarak işletilir. Ne kadar yol, otopark yapsanız da şehir bu kadar nüfusu kaldırmaz ama insanların sürekli sorun yaşadığı ve adeta TEM’in bir parçası olan böyle bir yola "buyurun aracınızı park edin" denmesini nasıl buldunuz?
Meteoroloji bilimi ne zaman gelişmiş ülkelerdeki gibi hayatımızın içinde kullanılacak, insan sağlığı düşünülecek, bir bilene sorulacak? Evet maddi kaynak lazım ama el insaf diyorum...