Bugün yer yer Ankara çevrelerinde, pazar günü de Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yağış var. Sıcaklıklarda önemli bir değişim yok.
Bugün ve haftasonunda kayda değer bir yağış yok. Bugün yer yer Başkent çevrelerinde, pazar günü de Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yağış bekliyoruz. Sıcaklıklarda önemli bir değişim yok, güney ve iç bölgelerde sıcaklar adım adım etkili olmaya başlıyor ama Basra sıcaklarının Marmara’da aşırı değerler oluşturması muhtemelen 22-23’ünden önce olmayacak. O zamana kadar serin mi? Hayır, normallerde seyredecek. Sıcakların Marmara’ya 22-23’üne kadar girememesinin nedeni poyraz yönünden rüzgarlar. Bu da şu anlama geliyor; fırtına değil ama Marmara bir süre daha orta şiddette rüzgarlarla beraber.
*
Bu hafta yazıma konu bulmaya çalışırken aklıma bir fikir geldi, "Bünyamin, sen yazıyorsun yazmasına ama bir sor bakalım okuyucun ne istiyor" dedim kendime ve sokağa çıkıp 100 kişiye sordum "Bu hafta ne okumak istiyorsunuz?" diye :). Aldığımız cevapların çoğunluğu güneşin zararlı etkileri ve kremlerin koruyuculuğu hakkında oldu. Ben de "Madem bu kadar talep var, yaz başında değinmiştim ama tatil planları içerisinde tekrar hatırlanmasında fayda da var, o zaman UV (ultraviyole) ve etkilerinden bahsedeyim" dedim.
Anlatılanlara göre Avusturyalılar, Napolyon’un para, kendilerinin şerefleri için savaştığını söylerler. Buna karşılık Napolyon’un, Avusturyalılara verdiği cevap çok manidar, "İnsanlar kendilerinde olmayan şeyler için savaşırlar". Hiç yabana atılır bir söz değil. Baksanıza, hep kendimizde olmayanı istemiyor muyuz? Birileri perma yapıyor, birileri fön çekiyor, birileri apartman topuk ayakkabı giyiyor, birileri düz spor ayakkabı istiyor, birileri koyu renginden dolayı yıllarca eziyet görüyor, birileri de güneşin altında kararmaya çalışıyor. Nedir bu koyu ten çekiciliği anlamadım gitti? Hele kanserojen etkileri biline biline!
Öğle saatlerinde dik gelen güneş ışınlarının ne kadar zararlı olduğunu biliyor musunuz? Bu kadar uyarılara rağmen güneşin çekici yüzü aklımızı başımızdan alıyor. Şimdi ciddiyet efem!
Güneşin zararlı ışınlarının bilinmesi gereken temel iki etkisi var. Birincisi kanser riski, ikincisi ise yaşlanma. Koyu tenli görünmek için kanserojen etkiyi hiçe sayanları ancak bu yaşlanma etkisi durdurur sanıyorum. Güneş altında kalmanın zararı yalnızca bu iki sonuç ile kısıtlı değil, kalp-damar, tansiyon ve astım hastaları için de riskler söz konusu.
Aslında güneşin etkileri aynen çay gibi, nasıl çayı taze ve açık içtiğinizde anti kanserojen ama bayat ve demli içtiğinizde kanserojen, güneş ışınları da benzer şekilde. UV’nin kanserojen etkisi var, ama yatay gelen güneş ışınları (sabah ve ikindi saatleri) ile yapılan güneş banyosu bazı kişilerde kanser hücrelerinin kendi kendini yok etmesini sağlayan vücuttaki bir mekanizmayı hareketlendiriyor. Öte yandan cilt için, bağışıklık sistemi için, kemik gelişimi için, romatizmal hastalıklara karşı güneş ışınlarının büyük faydası var, yeter ki UV’yi dik almayın. Gelin önerilen saatlerde faydalı kısmını alın, bronz ten de ekstrası olsun.
UV’den (ultraviyole) nasıl korunacağız? Ultraviyole ışınlarının en güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneşe çıkmamaya dikkat edin. Şapkanın koruyucu özelliğini tekrar vurgulamakta fayda var, kulakları ve boynu kapatacak şekilde olmalı. Güneşten koruyucu krem ya da sütlerin en az 30 korumalı olmasına dikkat edin. Bu arada yeri gelmişken hatırlatayım; koruma faktörleri, güneşte emniyetli kaldığınız süre ile alakalıdır, örneğin 15 koruma, güneş altında korunmasız kalabileceğiniz sürenin 15 katı daha kalabilirsiniz anlamına geliyor. Yüzme sonraları koruyucunuzu tekrar sürün. Bir de sütünüzün yalnızca UVB değil, UVA ya karşı da koruyucu olduğuna dikkat edin. Ürünü sudayken de kullanın, zira güneş zararlı etkilerini deniz içerisindeyken de gösterebiliyor. Biraz garip görünüyor ve bu öneriyi kimsenin uygulamayacağını biliyorum ama aslında bulutlu günlerde de öğle saatlerinde şapka takılması tavsiye ediliyor. Çünkü UV’nin yüzde 80’i bulutlardan geçip, yere ulaşabiliyor. Aslında şu saydıklarıma uymak büyük bir yük değil. Anlaştık mı? Kurallara uyuyoruz değil mi? Bakın bir daha yazdırmayın bana :)