Sıcaklık kuzey bölgelerde tekrar düşüşe geçti. Güneyde 40 derecelere ulaşıyor. Güneydoğu’da 40 derecenin de üzerinde. Hafta başında tüm yurtta sıcaklıklar normalleri aşacak.
Sıcaklık kuzey bölgelerde tekrar düşüşe geçti. Ancak bu düşüş sıcaklıkların yalnızca aşırı kısımlarını rötuşladı. Ancak güneyde yine 40 derecelere ulaşıyor. Hatta Güneydoğu’da 40 derecenin de üzerinde. Güneyi ısıtan, nemi düşüren kuvvetli rüzgarlar orman yangınlarına yol açıyor. Ancak bu rüzgarların hafta sonunda nispeten zayıflaması bekleniyor. Pazartesi gününden itibaren sıcaklar tekrar kuzey bölgelere taşınacak. Şu anki görüntüler pazartesi, salı ve çarşamba yine tüm yurtta sıcaklıklar normalleri aşacak. Rüzgarlar Ege kıyılarında ve aralıklarla Marmara’da sert esiyor.
*
Kuraklık ve kuraklığa bağlı gelecek sıkıntılar memleketin kaderi sanırım. Yani uygun tarım politikalarında uygun üretim koşullarına geçilmezse... Yani makus kaderi beklemek sanırım bizim kaderimiz.
Dünya üzerindeki 1400’ün üzerindeki ülke gibi biz de kuraklıktan nasibimizi alıyoruz, hem de bayağı hatırı sayılır seviyelerde. Geçen yıl yaşadığımız kuraklık özellikle Güneydoğu’yu vurdu, dolayısıyla hepimizi. Tüm Türkiye’nin 1-1,5 aylık mercimek ihtiyacı yandı gitti, buğday yine aynı şekilde ve benzeri diğer ürünlerde de aynı. Şimdi çiftçi ne yapıyor? Yeni hasadın ekimine hazırlanıyor ve su lazım. Güneydoğu’da yağış var mı? Hayır! 40 derecelere yerleşmiş sıcaklık dalgalanmıyor bile. Yağış yok!
Hep oluşturulması gereken tarım ve su politikalarından bahsediyoruz. Türkiye’deki gelişen iklim değişiminin artık belirlenmesi gerekiyor. Birçok ürün yağışsızlık sebebiyle kuruyor gidiyor, bu bir! İkincisi ise birçok bölgede oluşan mevsimsel ısınma değişimleri, sıcakların ya da soğukların zamanlarının kayması ve şiddetlerinin değişmesi bitkileri de strese sokuyor ve gelişimlerini etkiliyor. İkinci kaybı da burada yiyoruz. Bitkilerin tahmin etmedikleri zamanda sıcaklar gelince şaşırıyorlar, gelişimlerini kesmeleri gereken sıcaklık değerleri erken geldiğinde gelişimleri tamamlayamadan kalıyorlar. Bu sefer hem kalite, hem rekolte düşüyor.
Dünyanın tarıma döndüğü, organik ya da başka şekilde yaşamın tarımda olduğunun anlaşıldığı bu dönemde ayakta kalmak istiyorsak kendimizi iyi tanımamız gerekiyor. Topraklarımızı, havamızı, yetiştirdiklerimizi, yetiştiremediklerimizi, yetiştirmemiz gerekenleri iyi bilmemiz gerekiyor.
Bu konu çok ciddi. Musluklarımızdan su akınca her şey tamam, akmayınca kötü! Melen’de sıkıntı olunca, barajlar yine düşmeye başlayınca biz de sulardan bahsetmeye başladık. Yeni projeler üretilebilir, musluklarımızdan sular akabilir ama topraklarımızı musluklara hortum bağlayarak sulayamıyoruz, ya da evde kabak, patlıcan, mercimek ya da buğday yetiştiremiyoruz. Önce ülkemizdeki mevsimsel ve iklim değişiminizi iyice belirlememiz, bu değişime uygun tarım ürünlerini bulmamız ve suyumuzu yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor.