Sıcaklıklar toparlanmış olsa da ağustos değerleri yok. Eylül ortalarına kadar bu şekilde, ardından yine düşüş yönünde dalgalanma var. Hafta sonunda durum nasıl? Haritalardan da göreceğiniz gibi yağış dar bir alanda, cumartesi günü başkent çevrelerinde, pazar günü de Karadeniz’de görülecek.
Geçtiğimiz haftasonundaki sonbaharın ‘Ben geldiiiiiiiiim’ demesinin ardından sıcaklıklar toparlanmış olsa da ağustos değerleri yok. Uzun vadeli öngörümde ayın 15-16’sına kadar bu şekilde, ardından yine bir düşüş yönünde dalgalanma var. Hafta sonunda durum nasıl? Haritalardan da göreceğiniz gibi yağış dar bir alanda, cumartesi günü başkent çevrelerinde, pazar günü de Karadeniz’de görülecek.
*
Pek uzun olmayan sıradan bir yaz geçirdik. Avrupa’da da benzer şekilde, iki kez ve kısa süreli vuran sıcaklar dışında, sıradışı bir yaz söz konusu değildi bu yıl. Gelelim bundan önce, bu yaz için yapılmış öngörülere, hatırlıyor musunuz? Birçok üniversiteden (özellikle yurtdışı kaynaklı) bu yazın aşırı sıcaklarla dolu uzun bir yaz olacağı açıklamaları geliyordu, hatta daha da ileri gidip son 200 yılın en sıcak yazı olacağı iddia ediliyordu. Ben o dönemde ‘Önlem alınsın ama böyle bir iddiada bulunmak yanlış, hatta bir o kadar yazın sıradan geçme ihtimali de var’ diyordum. Geçtiğimiz kış ortasında, yaz için bu öngörüler yapılırken İTÜ Avrasya Yer Bilimleri’nden Prof. Dr. Mehmet KARACA ile yaptığım sohbeti size aktarmıştım. Sohbetin konusu; Andromeda, 13. Savaşçı ve Jurassic Park gibi romanların yazarı Michael CRICHTON’un son bilimkurgu romanı üzerineydi. Kitapta, bilimsel çevrelerin savunduğunun aksine, kutuplarda sıcaklığın azaldığı, buz kalınlığının arttığı öne sürülüyor, ısınmaya sera gazlarından çok, yol ve binaların yol açtığı iddia ediliyordu. Neticede bu bilim kurgu bir roman ama birçok çevreciyi ve bilim adamını karşı karşıya getirdi. Prof. KARACA kitabın iddialarına tam olarak katılmasa da, yapılan iklim değişimi senaryolarının tutarsızlıklarına ve çok değişkenli ve kaotik atmosferin; bırakın 20-50-100 yıllık öngörülerinin yapılmasını, eldeki datalar ile geçmişe dönük iklim modellemelerinde dahi başarısız olunduğuna, daha atmosferi tanımaya çalıştıklarına dikkat çekiyordu.
Bakacak olursanız içinde bulunduğumuz yaz mevsimini örnek verebiliriz, son 200 yılın en sıcak yazı olacağı iddiaları ile herkes tedirgin edilirken, bırakın sıradan olmasını, hayli kısa sürdü diyebiliriz, en azından geç geldi. Aman buradan bu tür modelleme çalışmalarının yapılmaması gerektiğini savunduğum çıkmasın, akademik çevreler bu çalışmaları yapmalı, devletler bazında bilgi paylaşımı ve önlemler alınmalı ancak sokaktaki insanı ilgilendiren kısmı daha hassasiyetle verilmeli ve öğretilmesi gereken bilgiler arka planda kalacak şekilde hareket edilmemeli. Şimdi burayı biraz açayım. Bakın dünyayı savaş psikolojisine soktular, tüm dünya silahlanmaya gidiyor ve bu sektörde büyük teknolojik gelişmeler oluyor. Yönlendirme başka bir yöne yapılsaydı, örneğin; eğitim ve sağlık, o zaman gelişme bu yönde olacaktı. Aynı yanlış deprem konusunda da yapılıyor, ekranlar ‘deprem olacak mı? olmayacak mı?’ programlarıyla dolu. Bu durumda sokaktaki insan evimi nasıl depreme dayanıklı hale getiririm yerine, depremin olup olmayacağını merak ediyor. Akademik araştırmalar yine yapılsın ve risk durumlarında vatandaşlar yine uyarılsın, ama sokaktaki insana ulaştırılan deprem yarışmalarına harcanan iş gücü, para ve bilgi, depreme karşı ve deprem karşısında ne yapılabilirin eğitimine harcansa daha iyi olmaz mı? Silahlanma örneği gibi küresel iklim değişimi için de, sokaktaki insana, bir gün söylenenin ertesi gün çürütüldüğü bilimsel sonuçları iletmek yerine, çevreyi koruma ve atmosfere en az seviyede müdahil olma yolları anlatılsa, gelişim bu yönde olacaktır. Ve inanıyorum ki çok daha büyük adımlarla yol alınacaktır.