Paylaş
“Bir hekim olarak seyahatin insanı yenileyeceği, bir şeyleri yaşadığı olayları, sıkıntıları, zorlukları daha farklı görmesini sağlayacağı ve iyileşmeye yardımcı olacağı inancındayım. Yıllardır yurtiçi ve yurtdışında yaptığım seyahatlerden dönünce bu farklılıkları kendimde hep hissederim. Güzel ülkemin muhteşem güzellikteki bölgelerinden Salda, Sagalassos, Burdur, Isparta bölgesine yaptığım yolculuğu sizlerle paylaşmak istedim.
SALDA SAGALOSSOS VE GÖLLER
Mavinin en güzel tonlarıyla renklenmiş suyu, kıyılarına ak bir örtü serilmiş gibi bembeyaz muhteşem kumsalı ile karşıladı bizi, uzun zamandır gidip görmeyi düşlediğim güzel ülkemin birçok doğal, tarihi ve kültürel güzelliklerinden birisi olan Salda Gölü. 2.5 milyar yıl önce oluşmaya başlayan bu tektonik gölü bu kadar dünya çapında meşhur yapan özelliğin ise; NASA tarafından Mars’taki ‘’Sezelo kraterindeki’’ eski göle jeolojik ve Mineralojik benzerliğe sahip tek göl olma özelliği taşımaktadır. 185 metre derinliğindedir.
1. derece sit alanı ilan edilen, dünyanın en derin gölü olma özelliği taşıyan Salda gölünün Ph değeri 8,5-9 civarında olup, suyunda her canlının yaşamasına uygun değildir.
Aracımızla göle ulaştığımızda bizi göl kenarına kadar elektrikli araçlarla taşıdılar. Göle ve kumsalına ancak belirli bir mesafeye kadar izin veriyorlar.
Bu tedbirleri takdir ile karşılamamıza rağmen, biraz ilerde baraka tarzında kurulan sosyal alanlar ve kumsalda, gölde yürüyen insanların varlığı bizi biraz düşündürdü.
YOLCULUĞUN İLK DURAĞI
Salda Gölü’nün mavinin muhteşem tonlarıyla ve beyaz kumsalı ile ruhumuzu doyurmadan önce yolculuğumuzun ilk durağı Yenipazar Sümer pidede kıymalısı, otlusu, peynirlisi ve muhteşem tahinli pidesi ile karnımızı doyurduk. Seyahatimiz Gündoğdu Rotary Kulübümüzün sosyal etkinlik programında ve sevgili arkadaşımızın Hande Arslanalp ve İtalturun organizasyonu ile 15 kişilik bir grup ile gerçekleşti. Yıllarca birçok yabancı ülke, yüzlerce şehir, köy ve kasaba gezdim ve gezdiğim ülkeleri gazetelerde yazı dizisi şeklinde yazdım, anlattım. Yediklerimi, içtiklerimi, yaşadıklarımı, gezi anılarımı sizlerle paylaştım.
Farkettim ki ben güzel ülkesi ve şehirlerini da az gezmişim, az tanımışım. Şimdi tüm tarihi, sosyal, kültüreli, coğrafi turistik özellikleri ile ülkemin şehir, köy ve kasabalarını gezmek, yaşadıklarımı, gördüklerimi zaman zaman sizlerle paylaşmak. Nitekim bu gezide ilk defa gittim Isparta, Burdur bölgesini dağları, tepeleri, gölleri ve inanılmaz güzellikleri yemyeşil ovaları ile çok sevdim. Gerçekten coğrafi özellikleri ile gezilip görülüp keşfedilecek bir bölge. Havası da mis gibi bir oksijen deposu, yağmurları ise nazar boncuğu.
EN DERİN GÖL EN YÜKSEK ANTİK KENT
Türkiye’nin Maldivleri olarak bilinen muhteşem güzellikte 185 metre derinliğindeki Salda gölünden sonra hedefimiz Batı Toroslar ‘ın bir parçası olan Ağlasun dağının eteklerinde 1450-1700 m yükseklikteki meyilli bir arazide kurulu olan Sagalassos Antik kenti. Dar, virajlı, uçurumlu yollardan kıvrıla kıvrıla ulaştığımız Sagalassos Antik kentinin girişinde aracımızdan inerek tırmandığımız Antik kentin görüntüsü bizi büyülüyor. İlk olarak 1706 yılında Paul Lucas tarafından keşfedilen Sagalassos’ta arkeolojik kazılar 1990’da başlatılmıştır. MS 161-180 yılları arasında Roma imparatoru Marcus Aurelius zamanında yapılmış olan Antoninler Çeşme’ sinin hala akan buz gibi suyundan içince tüm yorgunluğumuz geçiyor.
Dünyanın en yüksek rakımlı 900 kişilik antik tiyatrosu, kendine has kaya mezarları, Agora, Neon kütüphanesi, Roma hamamı, Marcellow (Gıda pazarı) ve Meclis binası kalıntılarını arasında zamanın nasıl geçtiğini farketmiyoruz bile. Dağın arkasında kaybolan güneş bize ayrılma zamanının geldiğini hatırlatıyor. Aşağıda yemyeşil, harika bir ovada kurulu olan Ağlasun ilçesinde yine yeşillikler içerisinden küçük bir tepede kurulu olan Sagalassos Lodge & Spa otelimizde güzel akşam yemeğinden sonra odalarımıza dinlenmeye geçiyoruz.
ISPARTA VE GÜL HASADI
Bugünkü rotamızda Isparta ve Isparta’ nın ‘GÜL KENTİ GÜNBYKENT’’ beldesi var. Ağlasun ilçesindeki otelimizden Isparta’ ya gelinceye kadar, karadeniz bölgesini ve yaylaları hatırlatacak yemyeşil, ovalardan akarsulardan, tepelerden bereketli tarlalardan, ormanlardan zaman zaman yağan yağmurla birlikte geçiyor ve Güney Kent’ te kendimizi birden gül tarlasında gül toplarken buluyoruz. Mis gibi gül kokusu hepimizin yüzünde güller açtırıyor ve bize verilen torbalara gül yapraklarını dolduruyoruz.
Gül yağı fabrikası, Gül evi ve Yunus Emre evini gezip, Güney kentli kadınların özellikle kadın arkadaşlarımızın el emeği göz nuru yaptıkları hediyelik eşyalar ile, gül yağı, gül reçeli, gül kremi alıyoruz. Isparta düzenli, geniş yolları, bahçeler içindeki en fazla 8 katlı apartmanları, yollar boyunca bakımlı ağaçları ve yeşil alanları ile benim hayranlığımı kazanıyor. Rahmetli Süleyman Demirel’ in izlerini ve eserlerini bu şehirde her yerde görmek mümkün. Süleyman Demirel Üniversitesi çok geniş bir alana kurulmuş.
DÜNYA MİRAS LİSTESİNDE
Burdur kent merkezinde yer alan Burdur Arkeoloji Müzesi 2000 yılında Dünya Miras Geçici Ulusal listesine alınmış bir müze. Özellikle Sagalassos Antik Kentinden çıkarılan muhteşem büyük ve güzellikteki heykelleri hayranlıkla izleyebilirsiniz. Hacılar Höyüğü , Sagalassos Antik Kenti, Kremna Antik Kenti gibi yerlerden arkeolojik kazılardan çıkarılan eserleri bu müzede görmeniz mümkün.
3 günlük Isparta, Burdur, Salda, Sagalassos, gezimiz, ülkemizin sahip olduğu coğrafi, tarihi, sosyal, kültürel, turistik, güzelliklerin ve zenginlikleri bir kez daha yaşamaya sebep oldu. Her coğrafi bölgemizin o kadar çok ve güzel özellikleri var ki, Ege, Marmara, Akdeniz, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, bölgelerimizin her biri gezip, görülmeye değer güzellikte diye düşünüyorum. Bol seyahatli günlere sevgiyle.
Paylaş