Paylaş
SİSTEM BİRBİRİYLE İLİŞKİLİ
“Holistik beslenme, kökenini Holizm’den alır. Holizm de bütünün, kendisini oluşturan alt parçaların toplamından daha büyük olduğunu savunan felsefe görüşüdür. Bu yaklaşım ayrıca sistem kuramı içerisinde de değerlendirilir. Her ikisini bir araya getirdiğimizde holistik kelimesi, insanı gerçek bir bütüncüllük içinde değerlendirirken, bedeninin herhangi bir yerinde meydana gelen aksaklığın (kilo sorunları, kronik ya da akut sağlık sorunları dahil) sistemin diğer parçalarıyla da bağlantılı olabileceğini açıklar. Ki bu doğrudur. Kendi uzmanlık alanımdan yola çıkarak, en basit ve bilinen örnekle tiroid rahatsızlığı olan bireylerin sıklıkla kilo sorunlarıyla da karşı karşıya kaldığını görürüz. Tiroid sorunlarının davranışa yönelik alt yapısına baktığımızda bireyin duygularını ifade etmekte zorlandığı, psikolojik alt yapısına indiğimizde güven duygusu ile ilgili farkında olduğu/olmadığı tatminsizlikler yaşadığı, ilişkilerinde kaygılı bağlanma modeli nedenine bağlı sıkıntılar yaşadığı (genelde kontrolcü olurlar), genetik tarafa baktığımızda da duygularını ifade etmekte zorlanan ebeveynlere sahip olduğuna tanık oluruz genellikle. Yani sistem, beden, zihin ve duygu bütünlüğünde çalışır daima.
PARMAK İZİ GİBİ KİŞİYE ÖZEL
Aslına bakarsanız hali hazırda var olan, sağlıklı beslenmenin yalnızca gıdalara endeksli olarak algılanması, bireyleri ‘ne yiyeceğim’ konusunda çıkmaza sokan bir sorunu da beraberinde getirmektedir. Bilginin eksikliği, bir yandan da medyatik oluşu, gıda seçimleri konusunda bireyleri sürekli arayışta, bir yandan da sorgulamada tutar. Gerçek anlamda sağlıklı beslenme, tıpkı insanın parmak izi gibi kişiye özeldir. Diğer bir deyişle, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık kavramını açıklarken kullandığı ‘Bireyin bedenen, zihnen ve sosyal olarak esenlik halinde oluşu’na hizmet etmelidir. Bedenin gıda ihtiyacını zamanında ve yeterli olarak karşılamak ise bireyin yaşamındaki diğer alanlarından da yeterli beslenebilmesi ile mümkündür. Özellikle uzun tatillere dönüşen bayramlara yaklaşırken, sosyal medya üzerinden bana en çok gelen sorulardan biri de, “Hocam bayramı kilo almadan atlatmak için ne yiyeyim?” oluyor. “Bayramı iyi değerlendirerek işe başlayın” diyorum.
BAYRAM KUTLAMADIR YEMEK DEĞİL
Bayram, kutlama demektir. Var oluşunuzun kıymetini hatırlayıp kutlayın mesela. Sevdiklerinizle birlikteyseniz beraberliğinizi, tek başınalığı seçtiyseniz yalnızlığınızı kutlayın, onurlandırın. İnsan sosyal varlık ve en çok ilişkilerden beslenir (ya da ilişkilerde tükenir), bayramı vesile kılıp sosyalleşin. Bizim kültürümüzde dini bayramlar “Dargınların barıştığı, küslerin kucaklaştığı, karşılıklı sevgi ve saygının arttığı, sevincin paylaşıldığı, ihtiyaç sahiplerinin hatırlandığı özel zamanlardır.” İhtiyaç sahiplerini hatırlayıp sevindirmek, kırgın olduklarınız varsa ifade edip kırgınlıkları tamir etmek, hazır kurban bayramındayken nefsini nelere kurban ettiğini fark etmek kişiye iyi gelecektir. Duygusal iyilik hali ile birlikte gıdalar üzerinden aranan “Mutluluk” ihtiyacı ya da kızgınlığı/kırgınlığı yönetme ihtiyacından doğan “Ağır Gıda” seçimleri azalır. Bu değişimle birlikte kişi makro besinlerden çok mikro besinlere endeksli beslenmeye başlar. Bu da bayramda korkulan abartma ihtimalini ortadan kaldıracaktır.
HAYVANSAL DEĞİL BİTKİSEL
Hayvansal gıdaların bedenimizde bitkisel gıdalara nazaran daha toksik artıklara neden olduğu aşikar. O nedenle bedenimizi daha temiz tutabilmek için bitki ağırlıklı beslenme kıymetli. Dediğim gibi sağlıklı beslenme parmak izi gibi. Kişinin sağlıklı beslenmeyi yaşam boyu sürdürülebilir kılması için de Holistik beslenmeyi hayatına dahil etmesi önemli. Ve ancak bu şekilde sürdürülebilirlik ve denge mümkün. Bayram vesilesiyle, çok yeme kaygısı ve gıda tüketimlerinde suçluluk duygusu yaşamak yerine ruhunu her anlamda besleyecek aktivitelerin seçilmesini, dilimize Arapça’dan geçen hediye kelimesinin, farklı kültürlerde karşılığı olan kurban kavramıyla özdeşleşip, hayatın bizlere bir hediye olduğunu hatırlamamamızı diliyorum.”
Paylaş