Obeziteye karşı doğru diyetler

DÜNYA Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre obezite, vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmaktadır. Eğer, “Kolay kilo alıp zor veriyorum, genişleyen bel ve göbeğime çare bulamıyorum, verdiğim kiloları da kısa bir süre sonra fazlasıyla geri alıyorum” diyorsanız bu yazı tam size göre... İzmir Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilimdalı Öğretim Üyesi, Avrupa Diyabet Çalışma Derneği Üyesi, Obezite-Diyabet-Beslenme Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşin Öge, obeziteye karşı doğru diyetleri anlattı.

Haberin Devamı


Obezite günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde en önemli sağlık sorunu olarak görülmekte olup, metabolik bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bunun yanı sıra obezite günümüzde tüm dünyada en önemli halk sağlığı sorunlarından biri kabul edilmektedir. DSÖ’nün verilerine göre obezite tanısı alan bireylerin sayısı tüm dünyada 400 milyon civarındadır. Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi’nce yapılan araştırmaya göre Türkiye’de obezite sıklığı kadınlarda yüzde 41.0, erkeklerde yüzde 20.5, toplamda ise yüzde 30.3 olarak bulunmuştur.
Obezite tanısında yaygın olarak Beden Kitle İndeksi (BKİ) kullanılmaktadır. BKİ, kilogram olarak vücut ağırlığının metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle hesaplanır. BKİ 18.5’in altındaysa zayıf, 18.5-24.9 arasında ise normal, 25-29.9 arasında fazla kilolu, 30’un üzerinde obezite olarak sınıflandırılmaktadır. Obezite tedavi edilmediğinde birey ve toplum sağlığı açısından ciddi yıkıcı sonuçlara neden olabilir. Günümüzde beslenme tedavisi alanında kullanılan kişiye özel diyet seçeneklerini o kişinin sağlık durumu, metabolizması, diğer kronik hastalıkları göz önünde bulundurarak hazırlanmalıdır.
Akdeniz diyeti: Kanser, kalp-damar, metabolik sendrom, şişmanlık ve şeker hastalığı riskinin azaltılması Akdeniz diyetinin başlıca sağlık etkileri arasında gösterilebilir.
Düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı diyetler: Atkins, Dukan ve son zamanlarda Ketojenik diyet gibi pek çok versiyonu bulunuyor. Bu diyetlerin ortak yanı aynı tüketim modellerine sahip olmaları, çok düşük karbonhidrat alımı, yüksek yağ ve orta düzeyde protein alımı. Yapılan araştırmalar LCHF diyetinin epilepsili insanlar için etkili bir tedavi yöntemi olabileceğini ve tip 2 diyabetin yönetimine kısmi olarak yardımcı olabileceğini gösteriyor.
DASH diyeti: Yüksek tansiyonu durdurmak için diyet yaklaşımları anlamına gelmektedir. Güncel bir araştırma, düşük sodyumlu DASH diyetinin standart DASH diyetine nazaran kan basıncının düzenlenmesinde daha etkili olabileceğini gösteriyor.
Detoks diyetleri: Şeker veya kafein gibi belirli besin bileşenlerinin tüketimini sınırlarken, ağırlıklı olarak sebze-meyve (genellikle organik) tüketimine odaklanır. Toksinler insan organizmasından karaciğer ve böbrekler yoluyla uzaklaştırılır. Bu organlar bu toksinleri diyetten bağımsız normal fizyolojik işlevlerinin bir parçası olarak metabolize eder ve vücuttan uzaklaştırır.
Glutensiz diyetler: Harvard Üniversitesi’nde yürütülen araştırmada en fazla ve en az gluten tüketen bireylerin kalp krizi geçirme sıklığı arasında anlamlı bir fark bulunmamış. Ancak gluten dolayısıyla tam tahılları tüketmeyen bireylerin kalp hastalığı geliştirme risklerini artırdığı gözlenmiş. Amerikan Kalp Birliği’ne ait raporda ise fazla gluten tüketen bireylerde şeker hastalığı riskinin yüzde 13 artabileceği bildiriliyor.
Obezite ve neden olduğu kronik rahatsızlıklar önlenebilir metabolik hastalıklardır. Bilimsel ve doğru yaklaşımla toplulumumuzu etkileyen bu pandemik hastalıktan korunabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları