HALK arasında "köpek kisti" olarak bilinen "kist hidatik" bir tür parazit ile oluşan, insanlara özellikle köpeklerin dışkısı ile bulaşan, karaciğerde içi sıvı dolu kistleri yerleştiren son derece tehlikeli bir hastalık. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiler Akısü, köpek kistine karşı uyarılarda bulundu.
Başıboş veya çiğ etle beslenen köpekler ’kist hidatik’ açısından en riskli bulaşma şekli olduğu için köpeklerden uzak durmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Akısü, "Mecburi elleme durumunda özellikle eller deterjanla iyi yıkanmalı. Bol kum içeren çocuk parklarının enfekte köpek dışkısı ile bulaşma olabileceği, toprak içindeki parazit yumurtalarının uygun koşullarda bir yıl canlı kalabileceği unutulmamalı" dedi.
NASIL BULAŞIR
Kist hidatik insanlara, enfekte köpeğin dışkısı ile bulaşır. Hastalık insana ya doğrudan köpekten geçer ya da dolaylı olarak köpek dışkısı ile kirlenmiş olan toprak ve toprak bulaşmış iyi yıkanmamış taze sebze ve meyvelerle geçer. Köpekler anüs bölgelerini yalayarak temizlenirken dışkılarındaki parazit yumurtalarını vücutlarına dağıtır. İnsanlar köpekleri severken bu enfekte yumurtaları alır. Karaciğer kist hidatiği insandan insana bulaşmaz.
ŞİKAYETLER VE TEDAVİSİ
İçi sıvı dolu kistler farklı boyutlarda olabilir. Küçük kistler herhangi bir şikayete neden olmadan yıllarca vücutta kalabilir ve genellikle bir film çekildiğinde tesadüfen rastlanır. Kistler büyüdükçe şikayetler ortaya çıkar. Kistler yüzde 70-80 karaciğerde, ikinci sıklıkta akciğerlerde nadiren ise dalak, böbrek, kemik, göz, beyin, ve diğer organlarda görülürler. Karaciğer kistlerinde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve kaşıntı, sarılık gibi belirtiler görülür. Akciğer kistlerinde ise, öksürük, zorlu nefes, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir. İleri dönemlerde kistlerin içinde bakterilerin üremesi ve apselere neden olmaları son derece tehlikelidir. İlaçlar kist duvarından geçemediği için tek başlarına etkileri yoktur, ancak ameliyat esnasında yayılımları önlemek için kullanılır. Hastalığın gerçek tedavisi cerrahidir.
Başkent’te günde 110 fizik tedavi
BAŞKENT Üniversitesi Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi, yeni yapılanan fizik tedavi ünitesi ile günde 110 hastaya bakıyor. Bunun rekor olduğunu söyleyen Merkez Müdürü Prof. Dr. Namık Çevik, günde bakılan hasta sayısı 4’ten, yapılan yatırımlarla 100’e çıktığını belirtti.
Başkent Üniversitesi’nin Ankara dışında İzmir’in Bostanlı semtinde ilk yaptığı sağlık hizmeti binası olduğunu söyleyen Prof. Çevik, "Başkent Üniversitesi, sağlıktaki kaliteli politikasını ve hizmetini İzmir’e taşıdı. Halka daha iyi hizmet sunmak için projeler geliştirdi. İlk olarak ameliyathaneyi modern cihazlarla ve pepafiltreli enfeksiyon geçirmeyen cihazlarla donattık. Şimdi de genelde emeklilerde oluşan diz, mafsal, kalça, romatizma ağrılarından fizik tedaviyle kurtarmaya çalışıyoruz. Hastanemizin dördüncü katını sadece fizik tedaviye ayırdık. İki fizyoterapist, bir ağrı doktorunun yanında fizik tedavi uzmanı ve yardımcı kadrosunu artırdık. Bir sattte yaklaşık 15-20 kişi tedavi ediyoruz" dedi.
Kalp krizine müdahalede zaman başarısı
HASTANEYE yetiştirilen kriz geçirmiş hastalarda kalp yetmezliği, ritim bozukluğu ve ölüm riskini azaltmada en önemli noktanın tıkalı damarın en kısa sürede açılması olduğu belirtildi. Kent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Cevat Şekuri, kalp krizi riskiyle acil servise gelen hastalarda damar tıkanıklığını gidermek için zamanla yarışıldığını söyledi.
Hastanın acil servise ulaşmasından itibaren 90 dakika içinde tıkalı damarın açılmasının en güncel yaklaşım olup, en mükemmel sonuç olarak kabul edildiğini belirten Doç. Dr. Şekuri, Kent Hastanesi doktorlarının büyük bir başarıya imza attıklarını vurgulayarak, "Dünyada kalp krizine müdahalede ortalama süre 75-135 dakika iken, ABD’de büyük çalışmalarda bu süre 127 dakika civarında, Kent Hastanesi’nde ise mesai saatlerinde ortalama 75, mesai dışında ise ortalama 83 dakika. Bu bir ekip işi. Balonla kalp damarını açma başarımız yüzde 98" dedi.
Belirtilere dikkat
Doç. Dr. Cevat Şekuri, kalp damarının tıkanması ve kalp kasının kansız kalmasıyla krizin gerçekleştiğini, kalbin bir süre dayanabildiğini, daha sonra ise kansız kalan kısmın ölmeye başladığını söyledi. Bir kişinin göğüs, kol, sırt, çene ya da mide ağrısı hissetmesi, bulantı, kusma, aşırı terleme yaşaması halinde kalp krizi riskinin çok yüksek olduğunu belirten Şekuri, bu kişinin hemen bir hastaneye başvurması gerektiğini, kalp krizi geçirdiği andan sonraki 3 saatin hayati önem taşıdığını, hasta ne kadar kısa sürede hastaneye ulaşırsa yaşama şansının o kadar fazla olduğunu da ifade etti.
Krizin belirtisi ve yapılacaklar
Göğüs ağrısı ciddiye alınmalı, dinlenme durumuna geçilmeli, bir aspirin çiğnenmeli, ambulans çağrılmalı, mümkünse anjiyografi ve balon yapılabilecek bir sağlık merkezine gidilmeli. Araba kullanırken kalp krizi geçiren kişi hemen dinlenme konumuna geçmeli, yakınlarına haber vermeli. Şekeri olan bir kişi göğüs ağrısını hissetmeyebilir, hele sigara da içiyorsa, soğuk terleme ve nefes darlığı varsa hemen bir sağlık kurumuna başvurmalı.