Paylaş
Aradan yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen bu konu şimdilerde, “barsak ikinci beynimiz” diye çok konuşulmakta. Kalp sağlığı için de önce barsağın sağlıklı olması önemli. “Hastalıksız, iyi bir hayat için lütfen yemeden önce neyi seçtiğinize dikkat edin” diyor Kardiyolog Doç. Dr. Zeynep Tartan ve konuyla ilgili şu görüşleri bizimle paylaşıyor:
SINIR KAPIMIZ
“Barsak neden önemli? Aslında barsak bizim dış dünya ile aramızdaki sınır kapımız. Derimizde bir sıyrık, kesik olduğunda onun üzerini mikrop kapmasın diye temiz bir bandajla kapalı tutmaya çalışırız. Aslında dış dünya ile her gün en çok temas halinde olduğumuz yer, sindirim sistemimizdir. Ancak onu temiz ve sağlıklı tutmak için pek bir dikkat sarf etmeyiz. Çünkü yemek yemek doğal bir eylemdir. Oysa seçilen yiyeceklerin türü ve içeriği sadece kalp ve damar sağlığımızı değil, geleceğimizdeki tüm sağlık durumumuzun en büyük belirleyicisi oluyor.
Kronik hastalıkların yüzde 80’i yaşam tarzı ile doğrudan ilişkili. Bunların içinde kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser, otoimmün hastalıklar, alzheimer, depresyon, romatolojik, nörolojik hastalıklar, alerjiler ve daha birçokları sayılabilir. Hepsinin temelinde ‘inflamasyon’ denilen bağışıklık sisteminin aktif rol oynadığı bir dizi süreç bulunmakta. Bağışıklık sisteminin yüzde 70’inin barsakta bulunduğu göz önüne alınacak olursa, neden bütün hastalıkların barsakta başladığını anlamak mümkün olur.
BÜTÜNLÜĞÜ BOZUYOR
Yaşam şeklimiz, özellikle yiyecek olarak seçtiklerimiz barsağımızda yaşayan ve bizi koruyan trilyonlarca yararlı barsak bakterisinin iyi ya da kötü türlerden olmasını belirliyor. Ayrıca dış dünya ile aramızda tek bir hücreden oluşan barsak hücre bariyerinin bütünlüğünün bozulmasına da neden olabiliyor.
Sindirim sırasında, yiyecek yoluyla aldığımız kimyasallar, GDO’lu gıdalar, antibiyotikler, tarım ilaçları, sentetik maddeler barsakta yaşayan mikrofloradaki yararlı bakterilerin kaybına ve zarar veren bakterilerin, mayaların, mantarların, virüslerin çoğalmasına neden oluyor. Ayrıca aynı zararlı ürünler sağlıklı barsak hücrelerinin birbirlerine sıkı sıkıya olan bağlantılarının kopmasına ve arada boşluklar, çatlaklar oluşmasına sebep oluyor. İşte bu boşluklardan, zararlı bileşenler sızarak, kolayca kan dolaşımına geçiyor. Barsak dış dünya ile aramızda sınır görevi gördüğü için, burada yoğunlaşmış olan savunma hücreleri bu zararlı artıklarla temasa geçtiğinde inflamasyon dediğimiz bir dizi reaksiyonun başlamasına neden oluyor. Barsak bütünlüğünün bozulması ve istenmeyen sindirim ürünlerinin dolaşıma sızmasına ‘Aşırı geçirgen barsak sendromu’ diyoruz. İnflamasyon ile doğrudan ilişkili bu durum, özellikle damar yatağını örten tek sıralı hücrelerin de hasarlanmasına, LDL kolesterolünün oksitlenmesine ve damar altında birikmesine neden olacak bir dizi reaksiyonun başlamasıyla damar sertliğini meydana getiriyor.
EVDE YAPILANLAR
Bütün bunların sonunda kişinin gaz, hazımsızlık, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu, depresif modu, sık sık hastalıklara yakalanma durumu, alerjik yakınmaları, cilt problemleri, eklem ağrıları, kilo sorunu, hormonal dengesizlikleri, adet bozuklukları, şeker, kolesterol bozukluğu gibi daha pek çok yakınması, hastalığı düzene girmeye başlıyor.
Barsağı sağlıklı kılmak ve yararlı mikrofloranın yaşamasını sağlamak için önerilen beslenme bol bol koyu yeşillerden oluşan lifli sebzeler, antibiyotik ve hormon takviyesi olmayan hayvansal gıdalar, ev yapımı probiyotikten zengin yiyecekler (turşu, kefir, yoğurt, sirke gibi), glutensiz tahıllar ve özellikle şekerden uzak durmak şeklinde kısaca özetlenebilir. Evde pişirmek ve ambalajlı hazır gıda tüketmemek belki basitçe yapılacak ilk adım olabilir. Hipokrat’ın bir sözüyle yiyeceğin önemini vurgulayarak bitirmek isterim; ‘Yiyeceğiniz zehiriniz de olabilir, ilacınız da’.
Paylaş